"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah kâfire düşman mıdır?

Süleyman KÖSMENE
10 Ekim 2018, Çarşamba
Ali Bey: “Kâfir neden Allah düşmanı olur?”

AYNA KİRLİ OLMAMALI  

Kâfirin Allah düşmanı olup, Müslüman’ın Allah dostu olması nedendir? Allah’ın hidayetindendir denebilir. Doğrudur bu.

Ancak, Allah’ın hidayetinin de bir hikmeti olmalı; değil mi?

İşin hidayet boyutu Allah’ın takdiridir. Onu tartışacak değiliz. Ancak biz kullara düşen boyutuyla, kâfir neden Allah düşmanı olur ve Allah inancını kucağında bulan Müslüman’ın bu büyük nimete karşı ne gibi sorumlulukları vardır?

Öncelikle ifade edelim ki, Allah inancını kucağında bulmanın Müslüman’a verdiği dayanılmaz sorumluluklar vardır. Çünkü kâfir, son Peygamber Hazret-i Muhammed’in (asm) çağrısına Müslüman’ın aynasında muhatap oluyor. Ayna kirli ve kırık olursa, bu İlâhî çağrı kâfire sağlıklı ulaşmıyor. Bu, Müslüman’ın sırtındaki bir vebaldir.

ALLAH KÂFİRE DÜŞMAN MIDIR?

Allah yaratmada ve nimetlendirmede Müslüman’ı kayırmamıştır, kâfiri ayırmamıştır. Müslüman’a verdiği nimetlerin aynını, belki daha fazlasını kâfire de vermiştir. Müslüman’a sağladığı aynı imkânları kâfire de sağlamıştır. Sağlık, sıhhat, mutluluk, zindelik, gençlik, refah, kazanç, zenginlik ve doğuştan verilen imtiyazlar gibi Müslüman’ın içinde yüzdüğü nimetler, kâfiri de içerisinde yüzdürüyor. Müslüman’ın şükredecek çok şeyi varsa, kâfirin şükredecek daha çok şeyi vardır.

Allah kâfiri eksik yaratmamıştır, engelli ve kusurlu yaratmamıştır, aç bırakmamıştır, susuz bırakmamıştır, temel ihtiyaçlarını görmezden gelmemiştir, onurunu incitmemiştir, parasız, pulsuz, çulsuz bırakmamıştır. Allah kâfiri dışlamamıştır, ötelememiştir, kulluğundan atmamıştır, kâfire düşmanlık yapmamıştır.

Allah kâfire düşman değildir.

İbrahim Aleyhisselâma kâfir komşusuna bir lokma ekmek vermediği için vahiyle azarlanıyor: “Ya İbrahim! Yetmiş senedir Ben onun rızkını kesmedim. Bir defa senden istedi; sen vermedin!”

Yunus Aleyhisselâm, kendine inanmamakta direnen Ninova halkını terk edince vahiyle itap görüyor: “Ey Yunus! Ben onların rızkını kesmedim; sen ise onları terk ettin!”

MÜSLÜMAN’IN TEMSİL ZAAFI  

Fakat eğri oturalım, doğru konuşalım: Kâfire taş etmek kolay! Fakat, Müslüman’ın temsil zaafı var! Müslüman’ın Allah inancını ahlâkına ve ilişkilerine yansıtmaması kâfirin Allah inancını doğru tanımasını engelliyor. Bu bir gerçek!

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “sair dinlerin tâbileri İslâmiyet’i tanımamışlarsa, sorumluluğun bir ayağı Müslüman’dadır. Müslüman’ın “ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemalâtını ef’aliyle izhar etmemesinde”dir.1

Öte yandan, bir kişinin senin elinle imana gelmesi sahralar dolusu kırmızı koyuna/ dünya malına bedel olduğu meselesini bir kez de tersinden okuyalım: Senin elinle bunca kıt’anın ve bunca devletin İslâm’dan uzaklaşması ve imana ulaşmaması, barış dini olan İslâm’ı senin elinle bir korku ve şiddet dini görmesi korkunç bir vebaldir.

Bu ağır veballer –maazallah- mahşerde Müslüman’ın başını ağrıtmaz mı?

Demek, Müslüman’ın Allah inancını kucağında bulması ona cebinde keklik sunmuyor, onu sorumluluktan kurtarmıyor; bilâkis ona yeni sorumluluklar yüklüyor!

KÂFİRİN İMAN ETME SORUMLULUĞU  

Müslüman’ın sorumsuzluğu hiç şüphesiz kâfirin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Allah kâfire de akıl, fikir, iz’an, vicdan, kalp ve hür irade vermiştir. O halde kâfir bu kâinatın Hâlık’ı olan Allah’ı aklıyla bulmaktan sorumludur.

Allah’ı aklıyla buluyor. Çünkü akıl bunca kâinatı başka hiçbir güce ve kudrete teslim etmiyor. Fakat kâfir aklın bu salim bilgisine kanaat etmiyor ve sağlıklı bir imana ulaşmadan cerbezeye sapıyor: Dünyadaki adaletsizlikleri ve zulümleri gördükçe bunun sorumluluğunu Allah’a yüklüyor. Dünyadaki güzellikleri gördükçe, bunu kendinden biliyor ve Allah’ı unutuyor. Ölümü korkunç bir yokluk zannediyor. Yok oluş düşüncesi gözünü karartıyor. Cehennemi hukuksuz bir öç alma olarak zu’mediyor.

İşte bu cerbezeler kâfiri Allah düşmanı yapıyor. “Dönmemek üzere zevâle mahkûm olan bir seyirci, zevâlin tasavvuruyla muhabbeti adâvete döner. Hayreti istihfafa, hürmeti tahkire meyleder. Çünkü hodgâm insan, bilmediği şeye düşman olduğu gibi, yetişmediği şeye de zıddır.”2 

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 328.

2- Sözler, Onuncu Söz, s. 89.

Okunma Sayısı: 6230
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Selami

    10.10.2018 13:57:23

    Paralel evren diye bir şey var mıdır? Çoklu evren teorisine risaleinur ne diyor? Teşekkür ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı