"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mehdiyetin vazifelerinde münhal yer var mı?

Süleyman KÖSMENE
10 Ocak 2019, Perşembe
İstanbul’dan Yılmaz Erdoğan: “Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de geçen (s. 19) Mehdiyetin ikinci vazifesini birileri üzerine alan yorumlar yapıyor… Bu yorumlara ne demeli?”

KULA DÜŞEN KULLUĞUNU GÜZEL YAPMAKTIR 

Kul kendisine veya başkasına manevî makam ihdas etmez, edemez. Allah’tan utanır. Makam ihdas eden Cenâb-ı Allah’tır. Dilediğine dilediği makamı verir.

Kulun en büyük şerefi Allah’a kulluk yapmaktır. Kulluğun gereklerini Hak rızası için yerine getirmektir. Kendini sadece Allah’a kulluğa lâyık görmektir. Kul gibi tevazu toprağına secde etmektir. Yaptığını doğru yapmaktır, insanlara güven vermektir. Doğruluğu ibadet saymaktır. Yalanlarıyla değil, doğrularıyla bile insanları incitmekten kaçınmaktır.

Adamını sevecekse adam gibi sevmektir, ifrattan çılgına dönmek değildir, Allah’ın vermediği makamları münhal sanıp doldurmak değildir. Hayal âlemlerinde gezinmek değildir.

Kula düşen, kulluğunda haddini bilmektir. Gurur heykeli kesilmek değildir.

İMAN-I TAHKİKÎYİ NEŞİR  

Nedense İkinci Vazife merak ediliyor ve bu vazifede münhal bir yer varmış gibi oraya birileri yerleştirilmek isteniyor. Bu, beşerî iradeyle olacak bir şey midir? Beşer olmanın hududu yok mudur? İnsan neden haddini aşar?

O halde, Mehdiyetin üç vazifesine göz atalım:

Birinci Vazife: Bu en mühim vazifedir. Diğer iki vazifenin kökü, temeli, çekirdeği, hendesesi, ana omurgası bu Birinci Vazifedir. Bu vazifenin görev tanımı, “iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak”tır.1 Bu vazife ilânihaye, kıyamete kadar devam edecektir. Bu vazife sivildir, bireyseldir. Ferdan ferda yapılır. Fedakârlık ister, kanaat ister, sabır ister, tevekkül ister, gayret ister, himmet ister, uhuvvet ister, muhabbet ister, ihlâs ister.

Öyle ki, Müslüman iman-ı tahkikiyi kazanmadan ne Müslümanlığını bilir, ne ehl-i küfür karşısında dirayet kazanır, ne bilimde, ne teknolojide, ne küfür âlemine karşı güçte âlem-i İslâm düzlüğe çıkar. Din adamı da olsanız, siyasetçi de olsanız, yöneten de olsanız, zalimlerin elinde oyuncak olmaktan, mütegallibe devletlerin oyunlarına çanak tutmaktan öteye geçemezsiniz. Çünkü bu zamanda İslâm terbiyesi yara almıştır. Yara alan bu uzvu ancak iman-ı tahkiki tedavi eder. Makam mansıp değil!

Bu sebeple Müslüman’ın bu zamanda iman-ı tahkikîyi kazanması farzdır.

Dolayısıyla Risale-i Nur’un iman-ı tahkikiyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarma vazifesi İkinci Vazifesinden de, Üçüncü Vazifesinden de önemlidir ve merkezdedir.

VAZİFELER DÜNYEVΠ DEĞİL, SEMAVÎDİR  

İkinci Vazifenin siyasî, hukukî, idarî, ilmî, içtimaî yönleri vardır. Fakat bu öyle ‘parti kurdum, iktidar oldum, bütün ipleri elime aldım, artık görev bende’ diyecek kadar ucuz bir görev değildir. Ve bu iş, ipleri eline alan her fani beşerî, siyasî müceddit yapacak kadar hafif bir iş değildir. Bu görev istihdamını yapmaya tarafgirler yetkili olmadığı gibi, hiçbir beşer de yetkili değildir. Burada zikri geçen vazifeler dünyevî değil, semavîdir ve kudsîyedir. Siyasetin kirinden, hırsından, tama’ından uzaktır.

Sikke-i Tasdik-i Gaybide “İkinci Vazife” olarak geçen bu görev, esasen Birinci Vazifenin devamı ve Birinci Vazifeye bitişiktir. Müslümanlar Birinci Vazifeyi asalet-i ulviyesine, azamet-i maneviyesine, kadr-ü kıymetine lâyık biçimde yaptıklarında, bu gayret bir duâ olarak inşallah dergâh-ı izzete gidecektir. Ardından dergâh-ı izzet Müslümanlara inşallah İkinci Vazife faslını açacaktır.

Müslümanlar olarak Birinci Vazifenin hakkını verdiğimizde, İkinci Vazife faslının açılmasını, İkinci Vazifenin hakkını verdiğimizde Üçüncü Vazife faslının açılmasını ancak o zaman dergâh-ı İzzetten ve rahmet-i Rahman’dan bekleyebiliriz.

Yoksa bu büyük mesele ‘bizim adam mı, sizin adam mı?’ meselesi değildir. Hizip meselesi değildir. Parti meselesi hiç değildir. Dünyevî bir mesele hiç değildir. Birilerinin sevdiği adama makam kotarma meselesi hiç değildir.

Bu kudsî bir meseledir. Bütün Müslümanlar bu görevde fıtrî ve potansiyel olarak görevlidir. 

Rabbim Müslümanlar olarak cümlemize akıl, fikir, iz’an ve basiret ihsan etsin. Âmin.

Dipnot:

1- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 18.

Okunma Sayısı: 3012
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı