"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhtelif sorular

Süleyman KÖSMENE
18 Temmuz 2017, Salı
İstanbul’dan Ergin Boz: “Birkaç sualim olacaktı: 1) Gayrimüslim hakkında gıybet caiz midir? 2) Namaz abdesti alırken meselâ ayak yıkarken topuklar dâhil yıkıyoruz... Burada ıslanmak şartıyla parmak araları mesh edilmeden su teması kâfi midir? 3) Ciddî bir hastalığa yakalanmış (kanser gibi) yakınımıza hastalığı söylenirse daha fenaya gideceği doktorlar tarafından ifade ediliyor. Bu durumda genellikle hastaya böyle bir hastalığı olmadığı akrabaları tarafından söyleniyor ve neticede “yalan” fiilî irtikâp ediliyor. Uygulama ekseriyetle maalesef böyle. Ne yapmak lâzım? 4) Zalim biri için bedduâ etmek mi ıslahına duâ etmek mi tercih edilmelidir? Bir öncelik söz konusu mudur?”

GAYR-I MÜSLÜM’İN GIYBETİ YAPILIR MI?

Kur’ân’daki emir ve yasaklar öncelikle Kur’ân’a inanan Müslümanları bağlar. Nasıl namaz emri Müslüman içindir; kâfire namaz farz değildir. Kâfire farz olan öncelikle iman etmesidir. Gıybet de böyledir. Haram olarak Müslüman’ı bağlar. Yani Kur’ân, Müslüman’ın Müslüman’a gıybetini haram kılar. Nitekim gıybeti haram kılan âyet, “Ey iman edenler!.... Bazınız bazınızı gıybet etmesin.”1 buyurmuştur.   

Ancak madem gıybet etmek bir rezilettir, bir insanlık ayıbıdır, Kur’ân’ın zemmettiği bir husustur. O zaman farz olarak olmasa da sünnet olarak, fazilet olarak gayr-i Müslimin de gıybeti yapılmamalıdır. Barış içinde olmayan, harp halinde olan ve anlaşmalara uymayan gayr-i Müslimler ise İslâm’ın himayesinde değildirler. Gıybetleri yapılabilir. 

Gayr-i Müslim’i üç kategoride ele alacağız:

1- Harp halinde olduğumuz gayr-i Müslim. Gıybeti yapılır. Bilhassa onların kötülenmesi Müslüman’ın cesaretini arttırabilir, harbin lehimize sonuçlanmasına katkı sağlayabilir.  

2- Barış içinde olduğumuz gayr-i Müslim. Bunlar kendileriyle savaş halinde olmadığımız Hıristiyan ve Yahudi’lerdir. Genel itibariyle şimdiki Hıristiyan ve Yahudiler gibi. Fakat İsrail Yahudileri Müslümanlarla savaş halinde olduğundan bu zırhın dışındadır. Müslümanlarla barış içinde olan gayr-i Müslim’lerin gıybetinin yapılmaması, İslâm ahlâkını izhar açısından daha faziletlidir.

3- Zimmetimizde bulunan gayr-i Müslimler. Bunlar Müslümanların içinde yaşayan, Müslümanlarla vatandaşlık anlaşması bulunan, anayasal haklara sahip olan ve her türlü hukuku Müslümanlara emanet edilmiş bulunan ve kendilerine eskiden ‘zimmî’, şimdilerde ‘azınlık’ denilen gayr-i Müslimlerdir. 

(Zimmî kelimesi zimmetten gelir. Gayr-i Müslim’in Müslüman’ın zimmetinde ve teminatında olduğunu, kılına zarar gelirse yarın Allah’ın soracağını hatırlatan hukukî bir terimdir. Fakat onun yerine şimdilerde kullanılan ‘azınlık’ kelimesi, hiçbir hukukî ve ahlâkî manası olmayan, aşağılayıcılık vasfı da olan bir kelimedir. Eski kelimelerin kıymetini bilelim!) 

Bu üçüncü sınıftaki gayr-i Müslimler, Müslümanların zimmetinde ve teminatında olduklarından, Müslüman yasalarına riayet ettikleri sürece gıybetlerini yapmak haramdır. 

PARMAK ARALARINI HİLÂLLEMEK

Abdest esnasında elleri ve ayakları yıkarken parmak aralarını hilâllemek sünnettir. Hilâllemeden su teması sağlıklı biçimde sağlanabilirse, farziyet tamamlanmış olur. Hilâlleme sünneti yapılmamış olarak abdest tamamdır.  

HASTAYA HASTALIĞINI SÖYEMEK

“Esselâmü aleyküm kör kadı” dercesine, doğruyu yüzüne çarparcasına değil, düpedüz yalan söyleyerek de değil… Yani ikisinin ortası yok mu? 

Birdenbire olmasa da, zaman içinde, uygun cümlelerle, rahmet yönü hatırlatılarak, bir hediye-i İlâhî olduğu elde tutularak söylenebilir. Söylenmelidir de. Yoksa hastalığını gerçek olarak öğrenememek de hastayı ayrıca hasta eder. 

ZALİME BEDDUÂ ETMELİ Mİ?

Zalim olduğunu düşündüğümüz birine bedduâ etmek vacip değildir. Faziletli de değildir. Tehlikeli de olabilir. Ya adam zalim değilse… 

Bediüzzaman diyor ki: “Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere ilm-i kelâmın büyük allâmesi olan Sadeddin-i Taftazani, “Yezide lânet caizdir” demiş; fakat “Lânet vaciptir” dememiş. “Hayırdır ve sevabı vardır” dememiş. Çünkü hem Kur’ân’ı, hem Peygamberi, hem bütün Sahabelerin kudsî sohbetlerini inkâr eden hadsizdir. Şimdi onlardan meydanda gezenler çoktur. Şer an bir adam, hiç mel’unları hatıra getirmeyip lânet etmese, hiçbir zararı yok. Çünkü zem ve lânet ise, medih ve muhabbet gibi değil; onlar amel-i salihte dâhil olamaz.”2 Fakat ıslahına duâ etmek faziletlidir. Islah-ı hal etmeye her zaman herkesin ihtiyacı vardır. 

Bedduâ etmemiz gerekiyorsa, Kur’ân’ın üslûbundan şaşmamalıyız: “Lânetullahi ale’z-zalimin”3 (Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun) dememiz yeterlidir. Eğer zalimse bu bedduâdan o kişi de nasibini alır.

Dipnotlar:

1- Hucurat Sûresi: 12. 2- Emirdağ Lâhikası, s. 178. 3- Araf Sûresi: 44.

 

Okunma Sayısı: 2448
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı