"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rivayetleri heba etmeden anlayamaz mıyız?

Süleyman KÖSMENE
03 Nisan 2019, Çarşamba
M. Okur: “Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesinde, Peygamber Efendimiz’in (asm) namazda önünden geçen hırçın bir çocuğa bedduâ etmesi 1 ve sağ eliyle yemeyen ve “sağ elimle yiyemiyorum” diyen bir adama “yiyemeyesin!” demesi 2 gibi bedduâlar naklediliyor. Üstadın bu rivayetleri nakletmesi hakkında neler söylenebilir?”

BİRAZ İNSAF...

Üstad Hazretleri bu rivayetleri, Hazret-i Peygamber’in (asm) her sözünün Allah katında mu’cize ölçüsünde yaptırım gücüne olduğunu ispat babında sunmuştur.

Bunda bir sakınca da yoktur. Fakat bu konuda bazıları Hazret-i Peygamber’i (asm) bedduâ yaptığı için eleştiriyor, bazıları ravilerin güvenilirliğini tartışmaya açıyor ve rivayeti inkâr ediyor, bazıları bu rivayetleri kitabına aldığı için Bediüzzaman’a ilişiyor.

Oysa dümdüz eleştirip geçmek yol değildir. Bir hakikat payı var mı, bir açıklaması var mı bakmak gerekiyor.

Bediüzzaman’ın kitabında bu rivayetler vardır. Ve Bediüzzaman bu rivayetlerin sıhhatine güvenmiştir. Birilerinin bu rivayetlere güvenmeme hakkı olduğu kadar, Bediüzzaman’ın da güvenme hakkı vardır. Bu rivayetleri İmam-ı Müslim ve İmam-ı Beyhakî, hadis usûlü çerçevesinde sıkı bir sıhhat eleğinden geçirmişler, sıhhatli görmüşler, kitaplarına almışlar ve nakletmişlerdir.

İki yüz sene sonra toplanmış diyerek hadislere ilişmek demek, hadis imamlarını ve muhaddisleri yalanla itham etmek demektir. Oysa onlar da eleştirdiler, binlerce sıhhat ölçülerine vurdular, nice eleklerden geçirdiler ve sahih bulduklarını naklettiler. Hadis Usûlü ilminin uzmanı olmayanın bu konuda konuşup evhamları tahrik etmesi hakikatperestlik değildir.

BUNCA ÂLİME NİÇİN SU-İ ZAN EDELİM?

Şöyle yaklaşalım: Resulullah Efendimiz’in (asm) katı yürekli ve sadist birisi olmadığını, bilâkis ümmetinin hiçbir ferdini dışarıda bırakmayacak derecede engin şefkat sahibi olduğunu biliyoruz. Yufka yürekli bir annenin evlâdına duyduğu hazin şefkat emsal bile olamaz!

Resulullah Efendimiz’in (asm) hakikatleri tebliğ etmekte gösterdiği ciddiyeti ve gayreti de teslim ediyoruz. Keza Resulullah Efendimiz’in (asm) ümmetinin başına gelen her musîbeti ahiret hesabına fırsata çeviren bir rahmet getirdiğini de teslim ediyoruz.

O zaman mesele kalmadı! Niçin hadis-i şerife zayıf yaftası uydurarak, o itham ettiğimiz uydurukçuların seviyesine düşelim, bunca imamı, bunca âlimi itham edelim, bunca Müslüman’a su-i zan edelim?

Rivayet şudur: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk namazını kat’edip geçtiğinden, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Allahümmek’ta’ eserehû (Allah’ım! Onun gücünü al!) demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş. 3

Namazın önünden geçmek isteyen hırçın ve şımarık bir gençtir. Namaz kılanın önünden geçilmeyeceğini bildiği halde geçmiştir. Resul-i Ekrem (asm) “Allah’ım! Onun gücünü al!” dediği anda da gücü kesilmiş ve olduğu yerde kalakalmıştır. Ama hatasının farkına varan delikanlı namazın önünden geçilmeyeceğini anlayınca tövbe etmiş ve ancak bundan sonra yürüyebilmiştir.

AMELİ CİNSİNDEN BİR CEZA 

Üstad Hazretleri’nin naklettiği diğer rivayet ise şöyledir: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm görüyordu, bir adam sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş: “kül biyemînik” “Sağ elinle ye!” demiş. O adam demiş: “la’stetı’” “Sağ elimle yapamıyorum.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş: “le’steta’te” diye bedduâ etmiş: “Kaldıramayacaksın.” İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış. 4

Burada da koca adam Hazret-i Peygamber’e (asm) karşı kaba, müstehzi ve ukaladır. Sol eliyle yemesi sadece alışkanlığından ve inadındandır. Sağ elini kullanamadığından değildir. Emri dinleyip sağ eliyle yemeye başlasa yiyebilecektir. Ama o istihfaf ve inat içinde, “sağ elimi kullanamıyorum!” diyor. Resul-i Ekrem (asm) de “kullanamayasın!” dediği anda sağ elini kullanamaz hale geliyor. Adam kendi dilinin ve laubaliliğinin cezasını çekiyor.

Bu durum ameli cinsinden bir cezadır. Bu ceza ile adam hatasını anlamış ve tövbe etmiş ise, ahirette inşallah rahmeti kazanacaktır.

Dipnotlar:

1- Mektubat, s. 244; Kadı İyaz, Şifa, 1:328; Beyhakî, 5:243. 2- Mektubat, s. 253; Beyhakî, 3:138, 243; Kadı İyaz, Şifa, 1:328, 329; Müslim, 3:1599; Darimî, 2:97. 3- Mektubat, s. 244; Kadı İyaz, Şifa, 1:328; Beyhakî, 5:243. 4- Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:328-329. 

Okunma Sayısı: 2043
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali kan

    3.4.2019 09:00:45

    ilginç, fakat imam Taberinin dört ciltlik tefsirinde hz. Ömerin solak olduğu belirtilir, hatta halid bin velidin, onu bu işler o solakcağın işleridir diye eleștirdiğini yazar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı