Şimdilerde gündemden düşmeyen işsizlik parası veya doğum yapan kadına maaş bağlanması, emzirme ödeneği, süt yardımı mevzuları...
Bunlar devletin doğan her çocuk için sağladığı imkânlar. Aynı zamanda çağımızda gelişmiş ülke olmanın da delilleri hükmünde.
Bu tür uygulamalar hem kamu vicdanını rahatlatıyor, hem de halkı devletin bütçesine ortak konumuna getiriyor.
Gelişmiş ülkelerde çok detaylı bir şekilde farklı uygulamaları yurt dışında yaşayan dostlardan ya da medyadan takip etmek mümkün.
Bediüzzaman Hazretlerinin “insaniyet-i kübra” olarak nitelendirdiği İslâmiyette boşluk kalmayacak şekilde tüm hukuklara riayet edilip kurallar getirilmekte. Ağaçlar hayvanlar, bitkilerin haklarına dikkat edilirken “eşref-i mahlukat, halife-i zemin” olarak nitelendirilen insanın hukukuna riayet edilmemesi mümkün mü?
Peygamberimizin (asm) getirdiği şeriat tüm bu kuralları ihtiva etmekte. Onun (asm) eğitiminden geçen Sahabeler de hayatları boyunca sünneti seniyeye harfiyen riayet etmişler, hayatlarına geçirmişlerdir.
BEBEKLERE MAAŞ
Halifeliği müddetince adaletiyle ön plâna çıkan Hz. Ömer (ra) kadınların çocukların, hatta kundaktaki bebeklerin haklarına riayetiyle de bilinir.
Günümüzün gelişmiş ülkelerinde annelere, bebeklere devletçe tanınan haklar onun döneminde sünnet-i seniyye çizgisinde en güzel halleriyle yaşanır.
Geceleri uyumayarak halkını kontrol eden Hz. Ömer’in yaşadığı bir çok olayı asırları aşan gücüyle bilirsiniz. Sarhoşlar, süte su katan kadınlar, torunlarına taş kaynatan nineler…
İşte bunlardan birini, bebeklerle ilgili olanını Hz. Ömer’in yardımcısı, yol arkadaşı ve eski bir köle olan Hz. Eslem anlatıyor:
Gece Hz. Ömer’le beraber Medine sokaklarında dolaşıyorduk. Bir ara bir evden çocuk ağlaması duyduk. Yürüdük. Oradan döndüğümüzde, aynı ağlama sesi devam ediyordu.
Hz. Ömer (ra) kapıya yanaştı ve elindeki bastonla kapıyı çalıp dışardan seslendi: “Ey kadın! Çocuğun ağlaya ağlaya helak olacak. Sustur şu çocuğu. Varsa halledemediğin bir derdin söyle.”
Kadın içeriden konuşanın kim olduğunu bilmeden şöyle cevap verdi: “Ben de farkındayım. Ama ne yapayım? Halife Ömer sütten kesilen çocuklara ancak maaş bağlatıyor. Ben de çocuğuma süt vermiyorum ki, sütten kesilsin. Sütten kesilince halife ona maaş bağlayacak.”
Kadının bu sözünü duyan Hz. Ömer (ra) düşünceli bir şekilde başını önüne eğer ve hızla oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de dışardan seslenir: “Kadın sen bu çocuğu ağlatma. Yarın halife bu hatasını mutlaka düzeltecektir. Hadi, çocuğuna süt ver. Şu masumu daha fazla ağlatma...”
SÜTTEN KESMEYİN
Eslem diyor ki, mescide hızla yürüyen Hz. Ömer’e yetişmekte zorlanıyordum. Bir ara bana döndü ve şöyle dedi: “Eslem, görüyor musun, ben kaç tane çocuğun aç kalmasına sebep olmuşum ? Ben ne yapacağım bu veballe, bu günahla? Yazıklar olsun bana. Ben helâk olmanın kapısına gelmişim de farkında değilim.”
Sabahleyin Hz. Ömer yazılı emir yayınlar. Der ki; “Bundan sonra doğan her çocuğa sütten kesilmesi beklenmeden maaş bağlanacaktır. Anneler çocuklarını erken sütten keserek zulmetmesinler.” (El-Bidaye, VII, 140)
HÜLASA
Hz. Ömer’in (ra) istiklal marşı şairimiz Mehmet Akif’in şiirinde
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu!” şeklinde ifade bulan halkına her konuda adaletle muamele etme hassasiyetini Rabbimiz bütün idarecilerimize nasip etsin!