"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaosa düşürecek asıl felâket

Cevher İLHAN
04 Mayıs 2012, Cuma
Ankara’nın Suriye politikası çıkmazda. Gerçi “NATO müdahalesi”nden ve “tampon bölge” formülünden artık pek zâhir bahsedilmiyor. Lâkin sessizlik içinde belirsizlik sürüyor.

12 Nisan’da yürürlüğe giren “ateşkes” ilânına rağmen süregelen olaylar üzerinden bir dizi spekülasyon üretiliyor. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin 300 gözlemci gönderilmesini onaylaması ve yeni gözlemci grubunun gönderileceğini açıklaması, “barış plânı” beklentisini ortaya koyuyor.
Ne var ki özellikle askerî müdahaleye gerekçe arayanların, operasyonların şiddetlendiği iddiasıyla Şam’ı suçlamalarına karşı, BM gözlemcilerine denetimleri sırasında yapılan tâciz ateşleri ve askerleri, subayları, askerî tesisleri ve polis merkezlerini hedef alan saldırılar, çeşitli yorumlara yol açıyor.
Hafta başında Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Rami Abdurrahman’ın, Suriye’nin kuzeyindeki İdlib şehrinde hava kuvvetleri istihbarat binası önünde iki bombanın patlaması sonucu çoğu güvenlik güçlerinden 20 kişinin öldüğünü duyurduğu bombalama olayları, dehşetli provokasyonun tezâhürü.
Aslında BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan sonra Suriye’deki BM gözlemci heyetinin başına atanan Norveçli Tümgeneral Robert Mood’un, Şam’da görevi üstlenir üstlenmez Esad’a ve muhalefete, “Çatışmalara son vererek ateşkesin işlemesine imkân tanınması ve işbirliği” çağrısı, bilhassa “barış plânı”nın akabinde ateşkesin bozulmasının sorumlusunun ve suçlusunun tek taraf olmadığını ele veriyor.

BÜYÜK RİSKLER TAŞIYOR
Doğrusu Batı’nın çifte standardı ve tek yönlü propagandası, Suriye’de çözümü tıkıyor.
Obama’nın, Amerikan istihbarat teşkilâtı bünyesinde kurulan ve kitlesel katliâm ya da soykırıma dair ihtimalleri inceleyip istihbarat ve siyasî kararları koordine edecek “özel birim”in öncelikli hedef ülkelerinin Suriye ve İran olduğunu bildirmesi, “teknolojiyi kullanarak insan hakları ihlâllerinde bulunan ve muhalifleri bastıran hükûmetlere yaptırımlar”ın ilk etapta bu iki ülkeye karşı uygulanması, bunun göstergesi. (Milliyet, 24.4.12)
Oysa Körfez krallıklarında ve “devrim”den sonra karışıklıkla çatışmaların gittikçe alevlendiği Kuzey Afrika’da devam eden kalkışmalara, insan hakları ihlâllerine ve kıtallere karşı, “yaptırımlar” bir yana, en ufak bir uyarıda dahi bulunulmuyor.
Tıpkı, Amerikan işgali altında hâlâ her gün onlarca, yüzlerce insanın katledildiği Irak’ta çoğu çocuk, kadın, yaşlı bir buçuk milyon insanın hunharca katledilmesinden veya bombalamalarla bir milyon sivilin öldürüldüğü Afganistan’tan bahsedilmemesi tezadı gibi…
Bu noktada Ankara’nın baştan beri silâhlı muhâlefete arka çıkan ve mevcut yönetimin devrilmesi üzerine bina edilen hesapsız ve alternatifsiz Suriye politikasının, peşinen Türkiye’yi siyasî ve ekonomik yönden zarardide ettiği ve büyük riskler taşıdığı, kimi iktidar partisi mensuplarınca da ikrar edilmekte…
“TÜRKİYE, YALNIZ KALABİLİR”
Bu açıdan, Ortadoğu’da en uzun süre -Suriye, Mısır ve Suudî Arabistan’da 12 yıl- büyükelçilik yapmış, AKP kurucularından ve AKP hükümetinin ilk Dışişleri Bakanı emekli büyükelçi Yaşar Yakış’ın, “Türkiye’nin Suriye ile ilgili ‘B plânı’ yok. Türkiye, Suriye politikasında yalnız kalabilir. Batı’da kimse Esad’sız Suriye’yi bizim kadar söylemiyor” değerlendirmesi, dikkate değer,  (Neşe Düzel, Taraf, 23.4.12)
Devamında “Suriye’de muhalefetin başarı ihtimalini görmediğini” kaydeden Yakış’ın, “Esad, alternatifi doğru dürüst hazırlanmadan düşerse, ülkenin kaosa düşeceği kesin gibi. Asıl felâket o zaman olur. İktidar sahipsiz kalır. Böyle bir kaosun çok boyutlu sonuçları olur, Suriye bölünür” tesbiti de anlamlı. (a.g.g.)
Buna mukabil, müdahale taraftarı ve hükûmet yanlısı medyada, Suriye’ye müdahale ve iç savaşta, “özgür Suriye ordusu”nun asker sayısı, hafif ve ağır silâh envanterinin yapılması, Suriye ordusu ile çatışma/savaşma gücü kapasitesinin mukayesesi tahriki, çarpıcı.
Oysa Türkiye’nin yapacağı, muhâliflerin silâhlandırılmasıyla durumu daha da kötüleştirecek tek yanlı politikalar değil, Müslüman komşusunda barış ve demokrasiyi sağlayacak uzlaşma ortamının hazırlanması için arabuluculuktur.
Ecnebilerin küresel egemenlik ve çıkar hesaplarından azâde kalarak, akl-ı selimle, iz’an ve insafla…

Okunma Sayısı: 1040
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müzeyyen AKÇA

    4.5.2012 00:00:00

    İnşallah hükümetimiz de sizin gibi aklıselim insaların görüş ve düşünceleri doğrultusunda hareket ederek,ülkemizi her türlü tehlikelerden koruması dileğiyle.
    Sonuçta Yüce rabbimiz ne dilemişse olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı