"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asıl plân, Suriye’nin “Iraklaştırılması”!

Cevher İLHAN
24 Temmuz 2012, Salı
Ankara’nın bir tek mevcut Şam yönetiminin devrilmesini hedef alan Suriye politikası, Türkiye’nin başına büyük gaileler açıyor.

Müzâkere yoluyla çözümü esas alan “BM Annan barış plânı”nın başarısızlığa itilmesi, Suriye’nin yanı sıra Türkiye’yi de sıkıntıya sokuyor.
Başşehir Şam’ın kalbinde bombalı saldırırlala yönetimin üst düzey dört isminin öldürülmesiyle yayılan çatışmalar ortasında, Suriye ordusu ile silâhlı muhalefetin “özgür Suriye ordusu” arasında ülkenin ikinci şehri Halep’te çatışmalar devam ederken, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi) Kürtlerin yoğun olduğu kuzeydeki bölgede “yönetime el koyduğunu” duyurması, bunun ilk sinyali.
Zira Nusaybin’in karşısındaki Kamışlı’dan Akdeniz’e uzanan “Kürt kuşağı”nda PKK’nın başı çekip aktif rol alması, terör örgütüne yeni alan sağlayıp Türkiye’nin terörle mücadelesini daha da zorlaştırmakla kalmıyor, yanı başında PKK’nın yönettiği bir “otonom bölge” belâsıyla karşı karşıya bırakıyor.
“Suriye PKK’sı” PYD’nin “ele geçirdiği” şehirlerin sokaklarında silâhlı örgüt militanlarının devriye gezip, twitterde “bağımsız Kürdistan” kampanyası başlatması ve “bağımsızlık ilân edecekleri” iddiası, kritik vaziyeti ortaya koyuyor.
Bu arada daha şimdiden PKK/PYD ile diğer Kürt gruplar arasında başlayan tartışmaların gruplar arasında çatışmaya dönüştüğü ve Suriye ordusunun müdahalesiyle kargaşa ve iç savaşın daha vahim boyutlara taşınacağı haber veriliyor…

“OTONOM BÖLGE” BÖLER
Esasen, ülkenin kuzeyinde “otonomi oluşturulması kararı” dayatmasıyla başlayan Suriye’den kopma süreci, Kuzey Irak bölgesel yönetimi Başkanı Barzani’nin zoruyla oldu.
Son Amerika gezisinin ardından “Suriye Kürtlerini birleştirme” çalışmalarında, aralarında PKK ile çok yakın işbirliği içinde olan partilerin de olduğu 15 Kürt partisini, oluşturduğu “Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi” adı altında 11 Haziran’da Erbil’de toplayıp ısrarla “otonomi” kararı aldırması, bunun ifâdesi.
Açıklamada, bundan böyle Suriye’nin kuzeyini “Erbil Anlaşması”na göre Kürt Ulusal Konseyi ile Batı Kürdistan Konseyi’nin ortak yöneteceğini söylemesi bunun izharı.
Diğer yandan Irak’a ve Türkiye’ye açılan sınır kapılarının PKK/PYD’nin kontrolüne geçmesi ve söz konusu bölgede Şam’ın devre dışı kalıp Kürt grupların ve silâhlı muhalefetin hâkim olmasıyla ortaya çıkan otorite boşluğu, terör örgütlerinin yuvalanmasına yeni bir fırsat veriyor.
Yönetim zâfiyetiyle ortaya çıkan istikrarsızlık ve kargaşayla baş gösteren anarşi ve terörün bütün bölgeye büyük zararlar verdiği ortada. Cilvegözü sınır kapısı karşısındaki Bab-el Hava sınır kapısından çıkış yapan ve çatışmalar ortasında kalan onlarca Türk TIRının silâhlı muhaliflerce yağmalanıp yakılması, 80 kilometre kadar içe götürülüp talan ve tahrip edilmesi, şoförlerin tutuklanıp tâciz edilmesi, bunun son örneği.
En tehlikelisi de, “uçuşa yasak tampon bölge” veya “güvenlikli bölge” perdesinde bölgenin Suriye’den tamamen koparılıp etnik ve mezhebî ayırımlar üzerinde devletçikler oluşturulması. Aynen Irak’ın kuzeyini 36. paralelden bölüp, Kuzey Irak’ın “özerk bölge” paravanında Irak’tan koparılarak, başta Kandil olmak üzere birçok terörist kampa saha sağlanması gibi…

IRAK’IN AKIBETİ İBRET OLMALI
Türkiye’ye ve bölgeye yönelik tehdit bununla da kalmıyor. Bir diğer menhus maksat, “Suriye’yi bölüp çevre ülkelere bulaşacak kanlı iç savaşla komşularını da iç karışıklığa sürüklemek” plânıyla, Kürt bölgelerinin koparılması. Başta Türkiye’nin Güneydoğusu olmak üzere Kuzey Irak’ın, Suriye’nin kuzeyinin ve hatta İran’ın batısındaki Kürt bölgesinin eklenmesiyle, BOP’un parçası “büyük Kürdistan projesi”ne gidilmesi…
Tesbit şu ki, Suriye’nin Sünnî, Alevî-Nusayri, Hıristiyan ve Kürt olarak mezhebî ve ırkî tefrikayla bölünmesi, öncelikle Irak’ın yanı sıra Türkiye’yi de bölüp parçalaması tahriklerini tetikleyecek. Bütün bölgeyi karıştıracak…
Neticede bir tek “Esad gitsin!” varsayımı üzerine kurulu politikaların acı akıbeti ortada. Bunun içindir ki, Amerikan işgaliyle sadece “Saddam’ın gitmesi” üzerine propaganda edilen ve iki milyona yakın sivilin katledildiği Irak’ın bölünme eşiğine gelmesi, ibret ve ders olmalı. Aynen “Saddam sonrası Irak”ın düştüğü vaziyet gibi, “Esad sonrası” Suriye’nin kargaşa ve kaosla tükenmesine fırsat verilmemeli.
Ankara, mevcut rejimin çökmesinin getireceği kontrolsüzlüğün sonucunu iyi hesap etmeli. Suriye’nin “Iraklaştırılması”na karşı uyanık olmalı. Sınırında PKK/PYD’nin rol aldığı “otonom bölge”ye engel olmalı. Hiç olmazsa Suriye’nin toprak bütünlüğünü korunmalı.
Ve İsrail Savunma Bakanı’nın “Suriye’deki kimyasal silâhların Hizbullah’ın eline geçmesini önlemek” uydurmasıyla askerî operasyona hazırlandığı demeciyle açığa çıkan ve tıpkı Irak’ın işgaline zemin hazırlayan “kimyasal ve kitle imha silâhları” benzeri bahanelerle Müslüman komşusuna müdahaleye asla izin vermemeli.
Esad gitse de, kalsa da, Suriye’nin birlik ve bütünlüğüne çalışmalı.

Okunma Sayısı: 1042
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı