"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şehit tahtından Rabbe gülümser

Saliha FERŞADOĞLU
07 Kasım 2012, Çarşamba
Ülke gündeminin hiç değişmeyen maddelerinden biri; şehitler. Bazen sürmanşetten verilir o meşum haber, bazen küçük bir sütun ile geçiştirilir. An gelir yüzlerce yüreğe ulaşır acısı, kimi zaman da kimsenin umursamadığı bir ağıta dönüşür. Şehidin annesi, babası, eşi, dostu göğsünde taşıyadursun ıztırabını, sona erer mi bu acı? Gün ağarıp karardıkça, zaman eskimeye yüz tuttukça unutulur mu?

Teyzelerimden biri üç oğul sahibi. İki oğlunu askere gönderirken dilinde hep şu duâ vardı:
“Allah’ım! İnşallah oğlum şehit olur.”
Şimdilerde bu duâyı henüz askerlik çağına ulaşmamış küçük oğlu için yapıyor. Biz de hayretle karşılıyoruz onun bu isteğini. Anlamıyoruz, anlamlandıramıyoruz. Nasıl olur da bir anne çocuğunun şehit olmasını isteyebilir? Ya duâsı kabul olsa… Teslim ve tevekkül ile hayatına devam edebilir mi? Dayanabilir mi ana yüreği? Kim bilir…
Annenin isteği neyse de… Kendi arzusuyla Allah yolunda ölmeyi dileyenlere ne demeli? İslâm tarihinin kaynakları şahadet amacıyla korkmadan ölüme yürüyen kahramanlarla doludur. Henüz on beş yaşındayken Uhud Savaşına katılmak üzere Peygamberimize (asm) ısrarla başvuran Semure ile Rafi’nin samimiyeti neydi? Ayaklarının ucuna basarak boylarını uzun gösteren, maharetlerini sergileyerek ok atmada ve güreş yapmada iyi olduklarını ispat eden bu iki küçük cesurun içtenliğine bugün hangimiz sahibiz?
Ne mutlu bize ki şehit olmanın yolu sadece savaş meydanlarında olmaktan geçmiyor. Suda boğularak ölen, karın hastalığından ölen, yangında ölen kimseler de şahadet mertebesine ulaşıyor. Hatta ailesi uğrunda öldürülen bile şehit oluyor.1
Kur’ân’da müjdelenen ve her defasında okumaktan zevk aldığım âyetler yine şehitler üzerine:
“Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilâkis Rableri katında diridirler. Allah’ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.” 2
Ne ümit verici bir âyet, en harikulâde şekilde insanı teselli ediyor. Üzüntüler, kederler bir bir çekiliyor, teslim bayrağı ellerinde. Geriye vuslat gününün cezb edici merakı kalıyor.
Şehit, tahtında Rabbe gülümsüyor. Ah o ne güzel bir tebessümdür. Kimseler bilmiyor, bilemiyor!

DİPNOT:
1. Ebu Davud 4772, Nesei, Tirmizi.
2. Al-i İmran Sûresi, 169-170.

Okunma Sayısı: 2766
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı