"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İki hizmet ve fedakârlık nişânesi; Tevfik ve Vasfiye İleri…

Cevher İLHAN
12 Kasım 2011, Cumartesi
Yıllar önce Kocatepe Camii yanındaki evinde vefatının yıldönümünde Demokrat Parti Maarif vekillerinden Tevfik İleri’yi rahmetle anmıştık.

Eşi Vasfiye Hanım, Tevfik İleri’nin ibretli hayatından, vatana, millete ve dine yaptığı hizmetlerinden anlamlı hâtıralar anlatmıştı.
Tevfik İleri’nin özellikle Yassıada ve Kayseri cezaevlerindeki savunmalarından, mücâdele ve dâvâsından, inanç, tevekkül ve mânevî direncinden misaller vermiş; zindan mektuplarında darbe, baskı ve zulme karşı direnişi, nasıl bir iman, irâde, teslimiyet ve irfan adamı olduğunu ortaya koymuştu. 
Bediüzzaman’ın Başvekil merhum Adnan Menderes’le birlikte merhum İleri için de “İslâmiyetin kahramanı”, “İslâmiyete ciddî taraftar” ve “mühim bir zât” olarak tavsifi ve özellikle Maarif Vekili olarak İleri’yi din eğitimi ve öğretimine yaptığı hizmetlerinden dolayı tebrik ve takdirleri okunmuştu.
“Vekil olduğumu önüme gelen evrakları imzalarken hatırlıyorum” diyen Tevfik İleri’nin, çile ve ıztıraplara karşı şikâyet etmeyip hep şükrettiğini nakleden Vasfiye İleri, Ramazan ayında ve kandil gecelerinde radyoda ilk olarak Kur’ân ve duâ okunması hususunu eşi İleri’ye ilettiğini, onun da bunu Başvekil Menderes’e arz ederek ilk defa Türkiye radyolarında Kur’ân ve ilâhiler okunmasına vesile olduğunu gözyaşları içinde nakletmişti.
Bediüzzaman’ın ve Nur Talebelerinin tamamen imana ve Kur’âna hizmet ettiklerini belirten Vasfiye İleri, 1956’da Bediüzzaman’ın Tevfik İleri’yi nasıl yolda karşılayıp kendilerine duâ ettiğini büyük bir hayranlıkla dile getirmişti.
Eğridir yolu üzerinde merhum eşi Tevfik İleri ve Celâl Yardımcı ile birlikte kendisinin de bulunduğu arabalarının önüne gibi iki genç Nur Talebesinin çıktığını ve arabayı durdurup Bediüzzaman’ın görüşmek istediğini aktaran Vasfiye İleri, şunları söylemişti:
“Bediüzzaman arabanın yanına gelerek Tevfik’in omuzundan bastırıp arabadan çıkmasına fırsat vermedi. Demokrat Parti’nin ve kendisinin vatana, millete ve dine yaptığı hizmetlerinden dolayı tebrik etti. Bir zarf vererek Başvekil Menderes’e ulaştırmasını, tebrik ve selâmlarını iletilmesini istedi. Ben arabadan çıkıp elini öpmeye yöneldim, izin vermedi. O gençler hâlâ hâfızamda. Âdeta büyülenmiş gibiydiler, ne muazzam bir heyecan ve gayretleri vardı…”

VASFİYE İLERİ; FEDARÂRLIK DOLU BİR ÖMÜR…
Ekim ayının sonunda Vasfiye Hanım da 98 yaşında Hakka yürüdü. Sabır, sebât, fedakârlık, çile ve ibâdetle dolu bereketli ömrünün âhirinde Hakkın rahmetine kavuştu, “Tevfik”in yanına gitti…
14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra ilk icraat olarak 16 Haziran 1950’de bütün ülkede ezânın artık aslına göre okunmasını sağlayan Demokrat Parti ve devamı iktidarlar döneminde yüzlerce imam hatip okulu, onlarca Yüksek İslâm Enstitüsü, İlâhiyat Fakültesi ve binlerce Kur’ân kursu hizmete açmış; din eğitimine büyük bir önem verilerek mekteplere din dersleri konulmuştur.
Bunun içindir ki Bediüzzaman, “Menderes’in Konya nutkuna dâir açıklamasını lâhikalara alır, “Dindar Demokratlar, husûsan Adnan Menderes gibi zâtları” tebrik eder. “Demokratların ezân-ı Muhammedî’nin neşriyle on belki yirmi derece kuvvet buldukları”nı belirtir. (Emirdağ Lâhikası, 387)
Yine bunun içindir ki, “Ahrârlar” dediği “hürriyetçiler”in devamı olan ve dâvâsını devam ettiren “Demokratlar”ın muvaffakiyetlerine çok duâ ettiğini belirtir; “İnşaallah o ahrârlar istibdâd-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’îeye vesîle olacaklar” duâsında bulunur. (a.g.e., 267)
Bu mânevî hizmetlerinden dolayı Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’un “haklı taraf” olan Demokratlara “yardımcı, dost ve ihtiyat kuvveti hükmünde bir nokta-i istinad olduğunu” beyân eder. Merhum Adnan Menderes’e yazdığı mektupta, “Demokrat Parti’yi Kur’ân, vatan ve İslâmiyet nâmına muhâfazaya çalışıyorum” diye bu mânânın değerini bildirir. “Anadolu’daki Müslümanları ve Nurun bütün talebelerini onlara bir mânevî kuvvet ve duâcı yapar.”

MÂNEVÎ HİZMETLERİ CESÂRETLE SAVUNUR…
Demokratların başta din eğitimi ve öğretimi olmak üzere irfan ve mânevî hizmetlerine baktığımızda, merhum Menderes’in yanı sıra Demokrat Parti hükûmetinin Maarif Vekili merhum Tevfik İleri’yi görüyoruz.
Menderes, “Türk milleti Müslümandır. Ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münâkaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu, dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icâbeder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır” derken; Tevfik İleri, “Bizim için yol, köprü, mektep yapmak nasıl sırf bu millete hizmet için yapılan işlerse, din bilgisini Müslüman çocuklarına en müsbet şekilde mekteplerimizde vermek de tamamıyla politikadan uzak bir millet hizmetidir” perspektifini izâh eder. (20 Aralık 1952, Meclis konuşmasından)
İleri, “Müslüman Türk çocuğuna hakikî din bilgisini okullarımızda -başta gelen- vazifemizdir” hizmet ufkunu ortaya koyar. “Kültürlü din adamları yetiştirilmesini temin için imam hatip okullarının açıldığını ve ihtiyarî olarak ilkokullarda okutulan din derslerinin mecburî tutulduğunu” ifâde ederek (25.5.1952, Samsun Kongresi, 22.8.1952, Rize);  4 Ekim 1952’de valiliklere gönderdiği genelgede, “şehir ve köy okullarında –geçen yıldan beri- din dersleri resmî programlar arasında alınmıştır” müjdesini verir. 
Menderes’in Maarif Vekili, 20 Aralık 1952’de Meclis’te yaptığı konuşmada, bütün okullarda ve imam hatiplerde din derslerini okutacak kaliteli elemanlar yetiştirilmesi için İlâhiyat Fakültesi tedris sisteminde gerekli tedbirlerin alındığını kayderek, “hakikî-münevver din âlimleri yetiştirmek için elimizdeki bütün imkânlardan en iyi şekilde istifade etmek yoluna girdik” diye din eğitimi ve öğretimi hizmetlerini hülâsa eder.
26 Şubat 1951 tarih ve 5546 sayılı tamimle valiliklere “din derslerinin esaslar dahilinde ciddîyetle yürütülmesi ve murâkebeye tabi tutulması” gereğini anlatır. “Programlarımıza tam mânâsıyla sâdık olarak, vicdan hürriyetini bu memlekette her türlü zedelemeden ve taarruzdan mâsun tutmaktayız. Müslümanlığı öğretmek ve bunun hâricinde memleketin muhtaç olduğu din adamlarını en iyi vasıfta yetiştirme hususunda çalışmalar devam etmekteyiz” diye bütün siyasî saldırılara büyük bir vukûfiyetle cevap verir.
Tevfik İleri, Meclis’te, Anadolu meydanlarında, kongre ve toplantılarda, Demokrat Parti’nin mânevî hizmetlerini anlatır. Meselâ, 13 Ağustos 1951’deki Antakya Kongresi’nde, “Şahsen bakanlığımızın iyi bir istikamette ileri götürmeyi hedef tuttuğu bir mesele de dindir” cümlesiyle başlayan hitabında, ilkokuldan başlanarak din derslerini koyduklarını, “yeni yetişen öğretmenlerimizin bu işi öğrenerek mezun olmaları için de öğretmen okullarına din derslerini koyduklarını”, İlâhiyat Fakültesinin yepyeni bir hüviyete kavuşturulduğunu, radyoda Kur’ân okunmasını cesâretle savunur…
                                                                                 
“BÜTÜN RUH-U CÂNIMLA MAARİF VEKİLİNİ TEBRİK EDİYORUM”
Bundandır ki Bediüzzaman, “Yeni hükûmetin Maarif Vekili bu hakikatı hissetmiş ki, seleflerine muhalif olarak en ziyâde iman hakikatlerinin neşrine, din derslerine ehemmiyet veriyor” diye tebrik eder. “Mezkûr hakikati, hem Ankara, hem İstanbul üniversiteleri o dehşetli, tahribatçı kuvvete karşı hem vatanı, hem gençliği kurtaracak hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olduğunu kat’iyen bildiler ki, Ankara’daki üniversiteliler bin yediyüz imza ile Maarif vekilinin din derslerini cebrî mekteplere koyması için tebrik etmişler” diye lâhikalara derceder. (Emirdağ Lâhikası, 300-301)
 “Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zâtlara bir hakîkatı söylemektir ki: “Hem Demokrata Ezân-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risâle-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zâtların hatırı için başka yere gitmedim.” (a.g.e., 449, 450)
Ve “Şark Üniversitesi”ne sahip çıktığı gibi, “kendisine bedel Risâle-i Nur’a himâyetkârâne sahip çıkmasını rahmet-i İlâhîyeden niyâz ediyorum” diye “Bütün ruh-u cânımla Maarif Vekilini tebrik ediyorum” diye neşreder. (a.g.e., 402. 403)
Rahmet-i Rahman’dan rahmet niyazıyla…

Okunma Sayısı: 1608
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ertan baş

    15.11.2011 00:00:00

    Lütfen biraz dikkat 20 Aralık 1952 Cumartesidir. O gün Meclis oturumu yoktur.

  • zafer ferah

    12.11.2011 00:00:00

    selamun aleyküm çok güzel doyurucu bir yazı olmuş ve şu andakilerin bunun binde birini bile yapmamışken çok işler yapıldığını zannedenlere bir örnek yazı olsun diye düşünüyorum. cevher abi sizden daha önce namık gedikle ilgili üstadın neden bu kadar övgü dolu sözlerle bahsettiğin ve onunla ilgili kaynakları istemiştim. inşaallah ilerde bu konuda da benim istediğim cevap makale şeklinde olur. çünkü bir arkadaşım sürekli bunu bana soruyor merakla bekliyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı