"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

100 yaşındaki Süleyman Dede çalışmayı bırakmıyor

30 Aralık 2015, Çarşamba 13:35
Denizli'nin Çameli ilçesi, Cumaalanı Mahallesi'nde ikamet eden Süleyman Duru, 100 yaşında olmasına rağmen hâlâ çalışıyor.

Mahalledeki sağlıkevinin bahçesinde bulunan ağaçları budayan Allah'a çokça şükreden Duru, tabii ürünler yeme alışkanlığının sağlıklı kalmasının vesileleri arasında yer aldığını ifade ediyor.

Erken yatıp erken kalktığını, tavuklara yem verip sonra kahvaltı ettiğini anlatan Süleyman Dede,

"Çocukluğumdan beri doğal ürünler kullanmayı tercih ediyorum. Bu yaşıma kadar çok ciddi bir rahatsızlık geçirmedim. Soframda daima yoğurt, tereyağı ve bal bulundururum. Uzun yaşamak isteyenlere, doğal ürünler tüketmeyi tavsiye ediyorum. 20 yıldır sabah kahvaltılarında yoğurt ve baldan oluşan bir karışım tüketiyorum. Allah'a çok şükür, bütün ihtiyaçlarımı kendim giderebiliyorum." dedi.

Hayat dolu olduğunu belirten Duru, "Ben insanları çok seviyorum. İçimdeki bu sevgi, sağlıklı bir şekilde bu yaşa gelmemi sağladı." diye konuştu.

Gayret ve çalışkanlık

Diğer canlılar arasında farklı bir konumu olan insan, yapı itibâriyle heyecanlı bir fıtratta yaratılmıştır. Monoton ve sıradan bir hayat onu sıkar, bunaltır ve hayattan usandırır. Muhtelif ahvâl içerisinde geçen bir hayat ise, terakkî ve tekâmül eder, elenir ve tasfiye olur.

“Fıtratı müteheyyiç olan insanın rahatı, ancak sa’y ve cidaldedir” diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri ne kadar güzel söylemiş.. Her şeyi yerinde, sağlıklı ve varlıklı, sürekli istirahat halinde olan insandan daha sıkıntılı bir kişi gösterilemez. Ömrünün kıymetini bilemeyen öyle insanlar, çeşitli eğlencelerle onu öldürmek isterler. “Vakit geçmiyor. Gel biraz tavla oynayalım da vakit öldürelim” tarzındaki alışılagelmiş sözler, böyle gafil insanlara âittir. Halbuki, ömür sermayesi çok değerlidir. Onunla hem dünya, hem de âhiret hayatı kazanılacaktır. “İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve safa ile ömür geçirmek için gelmediğine, mütemâdiyen gelenlerin gitmesi, gençlerin ihtiyarlanması ve mütemâdiyen zeval ve firakta yuvarlanması şahittir” diyen Üstad, çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor. Ömür sermayesinin verilmesindeki asıl gaye, onunla kabrin arkasındaki daimî bir saadetin kazanılmasıdır.

“İnsan için kendi kesbinden ve çalıştığından başkası yoktur” âyeti ile “Çalışan, kazanan Allah’ın sevgilisidir” hadisi, insanları maddî ve mânevî kazanmaya ve çalışmaya teşvik eder. “Ya Fatıma! Sakın ola ben bir peygamber kızıyım diye bana güvenmeyesin. Kendi elinle âhirete ne götüreceksen ona bak” meâlindeki hadis-i şerif de dikkat çekicidir. Bu hususta ve çalışkan olmak üzerine zikredilen çok hadis-i şerif ve ata sözleri vardır. Hayata ve âhirete âit vazifeleri ertelemek, şeytanın insana kurduğu tehlikeli tuzaklardır.

Bediüzzaman Hazretleri, Van vilâyetinde bulunduğu sıralarda, Nurşin Camii’nde kalıp talebe okuturken, sobada yakmak için kırılmış odunları taşımaya katılır. Bunu gören talebeleri “Aman efendim! Siz istirahat edin. Biz bunları taşırız” derler. Üstad Hazretleri “Siz çalışırken benim durmama gayretim müsaade etmiyor. Bilseniz ki, gayret ne kadar kıymettardır, bir dakikanızı bile boş geçirmezdiniz” diye karşılık veriyor.

Bediüzzaman, gerçekten hayatı boyunca üstün bir gayret, faaliyet ve hizmet içinde ömrünü yaşadı. Bir ânını bile boşa harcamadı. Çok az olan ve üç saati pek geçmeyen uyku saatleri dışında bütün zamanlarını ya risâlelerin telifiyle, ya tashihle, ya okumak veya dinlemek, ya da evrad ve ezkâr okumalarıyla doldurdu. Bir işi bitirdiği zaman, hemen başka bir işe koyuldu. Tembellik, tenperverlik, atâlet ve yeknesaklık onun semtine bile yanaşamadı. Hayatı boyunca nefsiyle aslanlar gibi mücadele etti. Nefis ve şeytanını kendi tâbiriyle teslim-i silâha mecbur etti. Yakınında bulunan hizmetkârlarını ve talebelerini de aynı ahlâka alıştırdı. Onlar da ömürlerini dolu dolu yaşadılar. Dünya ve âhiretlerini dengede tuttular. İman ve İslâm hizmetinde sonraki nesillere güzel bir örnek oldular. Allah onlardan ebediyen râzı olsun, âmin..

Bu günün dâvâ adamları olan bizler de onları örnek alarak hayatımızı yaşamalıyız. Mecbûrî vazifelerimizin dışında kalan zamanları Kur’ân okuyarak, Nur Risâlelerini düzenli mütalâa ederek, Nur derslerine katılarak, Büyük Cevşen gibi evrad ve ezkârlarımızı takip ederek, özellikle namazdan sonraki tesbihatımızı ihmal etmeyerek, etrafımızdaki insanlara iman hakikatlarını tebliğ ederek, hâsılı her anımızı değerlendirerek hayatımızı dolu dolu yaşamaya gayret etmeliyiz.

Evet, yakınındaki Nur dershanesine ve ders yapılan yerlere gitmeye üşenen, Nur Risâlelerini okumakta serin davranan, haftalar ve aylar geçtiği halde plânsızlıktan Büyük Cevşen’i eline almayan, ağzı fermuarlı gibi davranarak etrafındaki insanlarla iman hakikatlarını paylaşmakta tembellik yapanlar bu kudsî dâvânın hakkını veremezler. Şayet böyle bir durum varsa, ömür sermayesi bitmeden mutlaka yeni bir başlangıç yapmalı ve hayata taze bir sayfa açılmalıdır.

Sami Cebeci

 

Okunma Sayısı: 1002
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı