"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

'Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz' kudsi hakikati bir kez daha tecelli etti

19 Ağustos 2015, Çarşamba 15:37
Çorum’un İskilip ilçesinde 63 yaşındaki bir kişi, evinde namaz kılarken vefat etti.

İskilip’te gördüğü her çocuğa salavat öğretmesiyle tanınan Mahmut Civek, vefat etti.

İlçenin sevilen simalarından biri olduğu öğrenilen Civek, yakınları tarafından evinde namaz kılarken secde halinde vefat etmiş olarak bulundu. 

Civek’in cenazesi, yapılan incelemenin ardından cumhuriyet savcısının talimatıyla otopsi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz 

Merhum Mahmut Civek'in gıpta edilen vefat şekli Yazarımız Süleyman Kösmene'nin 'Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz' Hadis-i Şerifi ile ilgili önemli yazısını hatırlattı. 

İlgili yazıyı istifadenize sunuyoruz;

Sevilay Hanım: “Trafik kazasında ölen ile yatağında ölenin Allah katında farkı var mıdır? Yani şöyle trafik kazasında ölen kötü, yatağında hastalanarak, vs. şekilde ölen iyi bir kul mudur? Ölüm şekilleri kişilerin hayatında yaptıklarıyla alâkalı mıdır?” 

Peygamber Efendimiz (asm), “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” buyuruyor.

Ölüm şekillerinin hangisinin güzel, hangisinin zor olduğunu dışarıdan anlayamayız. Trafik kazasında ölmek mi zordur, istirahat döşeğinde ölmek mi zordur; bunu dışarıdan kestirmemiz mümkün olmaz. Bu, kişinin ameliyle de ilgili bir olay değildir. Yani nice güzel amel sahibi kimseler vardır ki, en korkunç kazalarda ölmüşlerdir. Nice kötü amel sahibi kimseler vardır ki, yatakta can vermişlerdir. Ve bilemeyiz ki, beriki yatakta can verirken belki çok acı çekebilir, öteki korkunç görüntülü bir kazada çok rahat can vermiş olabilir.

İmam-ı Azamın talebelerinden büyük âlim ve fakih İmam Muhammed ölünce kendisini rüyada görmüşler ve “Nasıl vefat ettin?” diye sormuşlar. İmam demiş ki: “İlimle meşguldüm. Nasıl can verdiğimin farkında olmadım. Bir de baktım ki kabirdeyim!”

Bediüzzaman gönüllü milis güçleriyle Bitlis’i Ruslara karşı savunurken, şiddetli çatışma sırasında yeğeni ve talebesi Ubeyd (ra) şehit düşüyor. Daha sonra kendisi Ubeyd’i rüya-yı sadıkada görüyor ki, Ubeyd kendisinin ölmüş olduğunun farkında değil. Üstadı olan Bediüzzaman’ı ölmüş biliyor ve onun için çok ağlıyor. Kendisini ise hayatta biliyor, fakat Rusun istilâsından çekindiği için yeraltında kendisine güzel bir menzil yapıp içine girdiğini sanıyor. 1 Oysa Ubeyd Rusun kurşunlarına hedef olarak can vermiştir.

Anlatılır ki, yatakta sekerata giren dinden diyanetten uzak bir müteahhit, yanındakiler “eşhedü en la ilahe illallah” dedikçe, “Kum getir… Çakıl getir… Kireç getir… Demir getir…” demeye başlamış, başka bir şeye dili dönmemiş, nihayet can vermiştir.

Evet; güzel ölüm vardır şüphesiz. Zor ölüm de vardır. Fakat ölümün dış şekli bize güzel mi, zor mu olduğu konusunda pek fazla fikir vermez. Biz, güzel amel işleyelim, güzel amelde niyetimiz Allah’ın rızasını kazanmak olsun ve Allah’tan güzel ölüm isteyelim. İnşallah güzel ölümle Allah’ın huzuruna gidenlerden oluruz.

Süleyman Kösmene - Yeni Asya Gazetesi İlahiyatçı Yazarı

Dipnot: 1- Mektubat, s. 17.

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 14127
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    20.8.2015 11:30:30

    Münasebet geldiği için ibretlik bir vakıayı arz etmek istiyorum. Bir kaç sene önce guvatırdan ameliyet oldum. Ameliyat öncesi, mühtemelen fazla narkoz verdikleri için nefesim kesilmeye başladı, doktora dedim ki nefesim kesildi, çok rahatsızım. Doktor birisine biraz oksijen verin, oksijen gelinceye kadar bağırıp çağırmaya başladım. Bu hâl üzerinde bayılmışım. Ameliyattan sonra kendime geldiğimde, bana: "Ayıldığın zaman bağırıyordun, sanki birileryle kavg ediyordun" dediler. Ayni sırada bir Nur talebesi kardeşimiz de guvatırdan ameliyet olmuştu, o da bana şunu ifade ettiler. "Beni ameliyat masasına yatırdıkları zaman, çok rahattım, Selavet-ı Şerife, tevhit ve zikirle meşgul idim. ameliyattan sonra uyandığımda ise ameliyat öncesi gibi zikirle meşgul olduğumu farkettim. Hatta yanımda oğlum vardı o da aynisini bana söyledi. Evet nasıl ölürsen öyle üyanırsın. İşte bu iki vakıa Hadis-i Şerifi daha bu dünyada bile tey'it ediyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı