"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çocuk yetiştirmede halis-muhlis olamayışımızın halleri

Zeynep ÇAKIR
11 Mayıs 2015, Pazartesi
Bugünlerde hayata ihlâs düsturları penceresinden bakıyorum ve yeni moda çocuk yetiştirme usûllerini -çok gayretli olan anneleri- takdire şayan bulmakla birlikte “ihlâs düsturuna” aykırı buluyorum. Neden mi?

Çok ciheti var, birkaçını acizane sıralayalım;

1- Problem daha ilk cümlede başlıyor: Çocuk yetiştirmek kelimesindeki abartılı mülkiyet hak ihlâlimiz... Emaneti verenin rızasına uygun terbiye etmek olmalı gayemiz... “En güzelini, en akıllısını, en işini bileni ben yetiştirdim” yarışında nefesler tükendi, çocuklar tükendi, biz tükendik, yetti gayri!

2- Celâleddin Harzemşah’a “Sen yine Moğollara galip geleceksin, çünkü cengâver bir kumandansın” denildiğinde; “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O’nun vazifesidir.” (demişti.) İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.” (Lem’alar)

Bu hakikati evlâdlarımızla ilgili münasebetin istikamet ve istikrarına uyarlamada muvaffakiyetimiz ne durumda? 

Vazifeyi yapıp sonuca karışmamak teslimiyetini çocuk terbiyesine uyarlamak noktasında sınıfta kaldığımızın belgesi cümle; ben nerede hata yaptım, köşe başı beklerim vay benim emeklerim...

3- Çocuklara hitaptaki samimiyetsiz üslûplarımız... Bana böyle yapmandan ben çok inciniyorum, senin böyle yapman canımı çok sıkıyor... Amerikan annesi miyiz kardeşim? Takdir ettiğimizde “aferin evlâdım, maşallah yavrum...” Kızdığımızda “terliği yersin şimdi haaa, beş kardeşi tanıyor musun” cümleleri bu toplumun kültürel kodlarına uygun çocukları yetiştirdi. Böylesi ise hormonlu ve bi acayip yapmacıkları.... yanlış mı ? 

Not: “Ben” dilini bilmez değilim ve pedagogların psikologların metodlarını eleştirme cür’etini de; maksadını da taşımıyorum... Aklın çalışmıyor, kafasız, sersem gibi haşin ifadelerin benliği yaralayıcı tahakkümlerinden kurtuldu çocuklar.

Fakat şimdi de böyle garip cümle kalıplarına aşina oldu... Yine ‘ben’ dilini kullanalım, çocuklarımızı onore edelim, ama daha bizden ve sahici muadil ifadelerle olsun diyorum...

4- Çocukların karşısında “şöyle yapmayın, böyle davranmayın” öğütleri de ihlâssızlık göstergeleridir kanaatimce... Yeşilçam film yıldızı mıyız ya da çocuklarımız samimî duygularımızı okuyamayacak kadar aptal ve embesil organizmalar mı... Neye üzüldüğünü, neye ağladığını, neye sevindiğini bilecek çocuk... Aciz ol kardeşim biraz da dellen n’olacak çocuğun padişahı mısın? Kendin ol, samimî ol korkma! Sadece senle çocuğun arasında gerçekleşecek olan; en tabiî anne yarışmasında gönlünü fetheder de çocuğunun birincisi olursun haberin ola...

5- Annelerimiz pür telâş koşuşturmaca içindeyken neden çocuk yetiştirme konusunda bizden daha maharetliydiler dersiniz? Hürmet ve merhamet dengesini iyi kurdukları için, dillerinde duâ ve halleriyle iyi örnek oldukları için... Kaç puanla üniversiteyi kazandığımızı bilmedi hiç babalarımız, bölümümüzü telâffuz edemedi analarımız... Ama ‘cemiyet içinde nasıl saygın olunur’u lisan-ı halle öyle bir yansıttılar ki; diploma ve plâketlerin hepsini manen onlara verme minnetdarlığını taşıdı evlâtlar... Sahi minnetdarlık ve vefa duygularının tanımını yapabilecek kaç çocuk var çevrenizde? Hem Üstadımızın; “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum” ifadesinin ihata ettiği gerçeği lisan-ı hal ile hayata geçirildiğini bilmez değil miyiz? Merhametliysen merhameti emecek çocuk senden, doğruysan yalan bilmeyecek, hak perestlik neymiş, Allah korkusu nasıldır bir bir sende görüp ruhuna işleyecek… 

“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,” kalin tesiri hale göredir, kaidesini niye yabana atmalı…

6- Yıllardır değişmeyen ve bu gidişle de değişmeyecek olan bir öngörüm var ki o da şu: Bu memlekette en kendine yeten ve en hayırlı evlâtları iddiasız, sakin ve cahil (ilmi açıdan kastım) analar yetiştiriyor… Acziyet ve fıtrîliğe binaen verilen bir mükâfat olduğuna kani olmamak mümkün değil…

O, çok; ben bilirimci, kerameti kendinden menkul hatunların kekre içe kapanık çocuklarını ceplerinden çıkaran çocuklarıyla meydan okuyup, bütün kitabî kılavuzların tahtını yerle yeksan ediyorlar. İhlâslı-halis kendine bir paye vermeden, fasulye gibi nimetten saymadan, mahviyet ve acziyetlerinin mukabilinde gelen mükâfatın tadını çıkarıyorlar... “Ben evlâdımı böyle yetiştirdim” diye kabarmıyor meselâ... “Benim çocuğum benden daha iyi olsun” istiyor tabi her ebeveyn gibi. Fakat bunu bir statü istibdadına dönüştürmüyor. Aklı ermiyor değil hoş, ama aklını böyle şeylerle bozmuyor... Böyle anneler proje gibi görmüyor, çocukları şefkat kaynaklarını esirgemiyor... Kasmıyor, çocuğu da germiyor... Kanaatkâr... Biliyor ki onu kendi aciz eline veren; onu kendine bırakmayıp her daim koruyacak... Tahtını da bahtını da O kuracak.. Mütevekkil olmanın talim ve terbiyesiyle yaşıyor... Diğeri ise “Çok çalışman lâzım, şöyle böyle olman lâzım” diye çocuğun kafasında boza pişirirken aslında anne-evlât ilişkisinde aşırı yüz göz olmakla terbiye meselesini de yüzüne gözüne bulaştırıyor... Çocuklar o kadar bıkmış ki tekrar tekrar aynı ezberlenmiş cümleleri duymaktan odaya kapanmayı kendi hürriyetinin bir parçası bilip, ancak orada bir nebze nefes alıyor....

Çocuk terbiyesi ve ahlâkî öğretilerin naklinde baba nasihatinin tesirini gözardı etmemek gerekiyor.. Şeyh Edebali’nin damadı Osman Gazi’ye, Keykavus’un oğlu Gilan Şah’a Kur’ân ve sünnet eksenli tavsiyelerini; “Ey oğul, yavrum, ciğer köşem” hitaplarıyla yapmış olması, Kur’ân-ı Kerîm’de evlât terbiyesinin Hz. Lokman üslûbuyla veriliyor olması hakikatleri güzel bir şekilde benimsetmenin önemini yeni metodlar aramayacak netlikte göz önüne seriyor.. 

“Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk büyük bir zulümdür.”

“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu (karşına) getirir. Doğrusu Allah Latîf’tir (ilmiyle her şeye nüfûz eder), her şeyden haberdardır.”

“Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, (bu esnada) başına geleceklere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.”

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünen kimseleri asla sevmez.”

“Yürüyüşünde ölçülü ol. Sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman 31/13-19) 

Hasılı: Çocuk yetiştirme işinde her yeni argümanın tesirinde kalıp, bize has ve halis olan davranış kalıpları icat edip kafamızı bulandırmamak elimizi de fazla  bulaştırmamak icap ediyor... Çevrenin ve halimizin telkini ona yetip te artıyor.. 

Ve anneler; siz bulaşık yıkamaya devam edin; nasılsa çocuklarımız gözümüz önünde büyüyor... Bir de babaları büyükanneleri dedeleri eve dâvet edin...

Zira; “anneler çocuklarınızı şöyle yetiştirin, böyle yetiştirin” çağrısı altında anne; çocuk yetiştirme konusunda habire kendini eksik hissede dursun... Onlar; “Bizden sorumluluk kalktı, kurtulduk” diye fena işten kaytarıyor... Bizden söylemesi... 

Okunma Sayısı: 2231
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    11.5.2015 19:45:14

    Allah razı olsun ablam.. Şimdiki annelerin ve anne adaylarının mutlaka okuması gereken ve kendilerine ders çıkaran hoş bir yazı olmuş.. Rabbim kaleminize kuvvet versin..Selametle..

  • derya gazali

    11.5.2015 12:05:49

    Zeynep hanım sizi tebrik ederim yazınız fevkalade bir içerik oluşturmuş. Anneler çocuklarına sen başarırsın sen yaparsın söylemleriyle ifrat derecesinde kendine güvenen ben merkezli çocuklar yetiştiriyorlar. Çocuk başaramadığı takdirde de içine kapanan öz güvenini yitirmiç tefrit içinde bocalayan bir çocuk yetişiyor iki şekildede topluma faydası olmayan sadece kendisi için yaşayan gençlere dönüşüyorlar. Çocuğum sen yaparsın yarışı almış başını gidiyor yaptıran kim sorusu akıllara gelmiyor gelmeyince sünneti senniyeden yoğrulmuş güzel örflerimizde bu arada kaybolurken bir müddet sora biz değilde benli yaşamlar çocuğun kendisine zarar vererek hayatını cehenneme çeviriyor. Çocuk ders çalışıyor diye eve alınmayan misafirler arkadaşlar bunun örneği. Velhassıl yarış atı gibi koşturulan çocuklar ve kendi özümüzden ödün verilen hayatlar böyle kurulup böylece mahvediliyor. Selamlar Zeynep hanım.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı