19 Temmuz 2007
 
    Anasayfa
    Haberler
    Dünya
    Kültür-Sanat
    Görüş
    Lahika
    Enstitü
    Röportaj
    Dizi
    Yazarlar
    Günün Çizgisi
    Haber İndeksi
 
    Namaz Vakitleri
    Neşriyat
    Reklam
    Künye



 
    Can Kardeş
    YaniAsya Vakfi
    Bizim Aile
 

 

 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

"Doğru yolda olan ve sizden bir ücret de istemeyen kimselere uyun."

Yâsin Sûresi: 21

19.07.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Birinizin başına bir musibet geldiğinde benim vefatımla başına gelen musibeti hatırlasın. Çünkü bu en büyük musibetlerden birisidir.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 263

19.07.2007


Kâinat bu geceyi alkışlıyor

Aziz kardeşlerim,

Size iki pusulayı Leyle-i Regâipten altı saat evvel yazdım. “Hizb’un-Nûriye” kâğıt ile teslimden sonra, katiyen benim kanaatimde bir nevî Mu’cize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemâdiyen kuraklık ve yağmursuzluk, her tarafta dâimâ namazlardan sonra pek çok duâların akim kaldığı ve herkes me’yusiyetten derd-i maîşet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regâip—bütün ömrümde hiç mislini işitmediğim ve başkalar da işitmediği—üç saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra’dın yüksek ve şiddetli tesbihâtıyla öyle bir rahmet yağdı ki, en muannide dahi Leyle-i Regâibin kudsiyetini ve Hazret-i Risâletin bir derece, bir cihette âlem-i şehâdete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve Rahmeten li’l-Âlemîn olduğunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi.

Emirdağ Lâhikası, s. 36

Kâinat bu geceye hürmet ediyor

Doksan dokuz gün içinde yalnız Leyle-i Regaip ve Leyle-i Miraca yağmur rahmetinin tevafuku ve o iki gece ve güne mahsus olması, daha evvel ve daha sonra olmaması ve ihtiyac-ı şedidin tam vaktine muvâfakatı ve Miraciye Risâlesinin burada çoklar tarafından şevkle kıraat ve kitabet ve neşrine rastgelmesi ve o iki mübarek gecenin birbiriyle bir kaç cihette tevafuk etmesi ve mevsimi olmadığı için acip gürültülerle, söylenmeyecek maddî mânevî zemin gürültüleriyle feryatlarına tehditkârâne ve tesellîdarane tevafuk etmesi ve ehl-i imanın meyusiyetinden tesellî aramalarına ve dalaletin savletinden gelen vesvese ve zaafiyetine karşı kuvve-i mâneviyenin takviyesini istemelerine tam tevafuku, bu geceler gibi şeâir-i İslâmiyeye karşı hürmetsizlik edenlerin hatalarına bir tekdir olarak, “Kâinat bu gecelere hürmet eder, neden siz etmiyorsunuz?” diye mânâsında, kesretli rahmetle şeair-i İslâmiyeye karşı, hatta semavat ve feza-yı âlem hürmetlerini göstermekle tevafuk etmesi, zerre miktar insafı olan bilir ki, bu işte hususî bir kasıt ve irade ve ehl-i imana hususî bir inayet ve merhamettir; hiçbir cihetle tesadüf ihtimali olamaz.

Emirdağ Lâhikası, s. 39

Lügatçe:

mütemâdiyen: Sürekli, devamlı.

me’yusiyet: Ümitsizlik, üzüntü.

melek-i ra’d: Gökgürültüsü ile vazifeli melek.

19.07.2007


Peygamberimizin (asm) ana rahmine düştüğü gece

Mevsimler birbirini kovalıyor, kıştan sonra bahar ve yaz yeşil sayfaları, bir bir önümüze açılıyor. Durgunlaşan zirâî ve ticarî hayat böylece yeniden canlanıp hareketleniyor.

Mânevî hayatımız da böyledir. Zaman çarkı dönerken, her yıl manevî hareket ve bereket mevsimi dediğimiz ayları önümüze getiriyor. O bereketli zeminde ve zamanda ekilen sevap ve hayır tohumları bire yüz, bire üç yüz ve hatta bire bin sevap meyveleri veriyor. Ruhların derinliklerinde yeni bir heyecan, taze bir canlılık, gönüllerde lâhutî bir huzur başgösteriyor. Bu mevsimde feyiz pınarları çok daha gür, çok daha bol akıyor.

Üç aylar birbiri ardınca dizilmiş, mü’minler için âdetâ kademeler halinde yükselen mânevî bir terakkî merdiveni teşkil etmektedir. Bu merdivenin ilk basamağı Receb-i Şerif’tir. Ardından Şaban-ı Muazzama gelmekte, sonra da Ramazan-ı Mübarekle mevsim en feyizli ve bereketli devresine girmektedir. Bu aylara “çok sevaplı ibadet ayları” diyen Bediüzzaman, onların sevap ve mânevî kazanç bakımından mü’minlerin önünde nasıl bir kademeli yükseliş vesîlesi olduklarına şöyle işaret ediyor:

“Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamada üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde (Kadir gecesinde) otuz bine çıkar.”1

Üç aylarla birlikte, herbirinde mübarek hadiseler cereyan etmiş olan nurlu kandiller peş peşe gelir, mü’min gönülleri aydınlatmaya hazırlanır.

Hayır ve iyiliklerin herbirine yüz sevap yazılan Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib kandilidir. Regaib, rağbet edilen, değeri çok, çok atâ ve çok ihsan mânâlarına gelmektedir. Bu gece, değerini, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) bir cihette, görünen âleme teşrifi demek olan anne rahmine düşmesinden almaktadır.

Nasıl ki, o Peygamberlik Güneşinin doğuşuyla kâinat mânevî karanlıklardan, inançsızlık zulmetlerinden kurtulup büyük bir sevinç ve sürura gark oldu, o gelişi nasıl mânen alkışladıysa; aynen öyle de, dünyaya teşrifinin ilk basamağı olan bu geceyi bütün kâinat ve varlıklar alkışlamış, coşkun bir sevinçle karşılamışlardır.2

Regaib gecesi, Peygamber Efendimizin (asm) hayatının yükseliş basamağı olduğu gibi, yine bu ayın 27’nci gecesine rastlayan Mirac kandili de onun mânevî tırmanışının en yüksek noktasını teşkil etmektedir. Her iki gecenin Receb ayında bulunması, bu ayın kudsiyetini daha da artırmaktadır.

“Pekçok uhrevî (ahiret hayatına dair) faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi (üç ayları)”3 ebedî kazancımız için bulunmaz bir fırsat olarak kabul etmeliyiz. Bu fırsatın ilk basamağına bu gece ile kavuşmuş bulunuyoruz.

Öyle ise bu geceyi nasıl ihyâ etmeliyiz ki, onu hakkıyla değerlendirmiş olabilelim? Onun sonsuz feyzinden, mânevî kazancından istifade etmiş olalım?

Aslında üç aylardan olması hasebiyle Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Ancak Cuma gecelerinin fazileti buna ilâve olduğunda Regaib kandilinin üstünlüğü daha da artmış olmaktadır.

Bu geceye mahsus hususî bir ibadet olmamakla birlikte, kaza namazı olanların kaza, sairlerin nafile namaz kılmaları; Kur’ân okumaları; tesbih ve zikirle meşgul olmaları; duâ ve ilticada bulunmaları şeklinde özetlenebilecek bir ihyâ programı tatbik edilebilir. Ayrıca Receb ayının ilk Perşembe gününü oruçlu geçirmenin de müstehab olduğu ifade edilmektedir.

Akıl ve kalblerin İlâhî feyze mazhar olduğu bu mübarek gecede imanî bilgilerle meşgul olmak, Kur’ân’ın yüksek hakikatlerini tefekkür etmek, geçmiş ve gelecek hakkında muhasebeye dalmak, Allah’a tevbe ve istiğfarda bulunmak gerekir. Duânın makbul olduğu böyle gecelerde Allah’tan dünya ve ahiret hayrı dilemek ve geceyi mümkün mertebe uyanık geçirmek gerekir.

Böylesine manevî feyiz ve bereketlerle dolu olan geceler, bizi yeni bir silkinişle kendimize ve dolayısıyla Rabbimize döndürmeye en güzel vesilelerdir. Yoksa sâir gecelerden farksız bir monotonluk içinde bu fırsatları kaçırmak büyük bir kayıptır. Zira ömür durmuyor, gidiyor. Ebedî hayatımız için önümüze açılan fırsatlar bir bir geçiyor. Akan fırsatları değerlendirerek o fırsatlardan kazançlı çıkmaya çalışmak gerekiyor. Nitekim Cenâb-ı Hak da biz kullarına olan merhameti dolayısıyla önümüze böyle fırsatlar açmakta, kullarının günahlardan kurtulup büyük mânevî kazançlara nâil olmasını murad etmektedir.

Geceyi ihyâ etmek, diriltmek demektir. Kandillerde gözler ve gönüller uyanık olmalı, lisanlar zikirle canlanmalıdır. Gecenin ihyâsı ancak böyle mümkün olabilir.

Hayatımızda idrâk ettiğimiz bütün üç ayların ve Regaib Kandillerinin, bütün Müslüman kardeşlerimiz ve İslâm âlemi için hayırlar, saadetler getirmesini niyaz edip, seksen senelik bir ömür sevabına vesîle olmasını diliyoruz.

Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 416

2- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 166

3- Şuâlar, s. 416

(K. Güleçyüz, Üç Aylar ve Kandillerimiz, s. 25)

19.07.2007


Üstad, üç aylar girdiğinde cüz dağıttırırdı

Bayram Yüksel anlatıyor:

“Mübarek, muallâ Üstadımız üç aylar girdiğinde Isparda’daki Nur Talebelerine hatim için Kur’ân-ı Kerim taksim ettirir, herkese bir cüz vererek vazife taksimi yapardı. Isparta, Sav, Kuleönü, Atabey, Bozanönü gibi mübarek Nur hizmeti ile müşerref olmuş, mübarek köylere cüzleri taksim ettirir, böylece mübarek şuhur-u selâsede hergün hatim indirilirdi. O zaman bütün duâsını umum Nur Talebeleri namına Üstadımız yapardı. Başta Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ve âli, ashabı olmak üzere bütün ehl-i iman ve Nur talebelerine bağışlardı.

“İstikbaldeki Nur Talebelerine dua ediyorum”

“Üstadımız yatsı namazını kılınca fazla beklemez, hemen yatardı. Gece erken kalkar, teheccüd namazını kılardı. Evrâdlarını, bütün duâlarını sabah namazına bir saat kala bitirirdi. Ellerini dergâh-ı İlâhiyeye açar, uzun uzun duâ ederdi. Bu dua bir saat devam ederdi. O anda bizler giremezdik. Ancak duâ bittikten sonra girebilirdik... ‘Hem istikbaldeki Nur Talebelerine duâ ediyorum’ derdi.

Lahika mektubu neşrederdi

“Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri şuhur-u selase girdiğinde muhakkak lâhika neşreder, talebelerinin mübarek ay ve günlerini tebrik eder, bu vesile ile muharebeyi devam ettirirdi. Talebeleriyle devamlı irtibat halinde idi. Lâhika mektuplarından bir misâl:

“‘Sizin, bu mübarek şuhur-u selâse ve içindeki kıymettar leyâli-i mübarekeleri tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak, herbir geceyi sizin hakkınızda birer leyle-i Regaib ve leyle-i Kadir kıymetinde size sevap versin. Âmin.’

“‘Sizin leyle-i Berâtınızı ve gelecek Ramazanınızı tebrik eder ve bu gelecek leyle-i Kadri hakkınızda ve hakkımızda bin aydan daha hayırlı olmasını ve defter-i âmâlimize böyle geçmesini Cenâb-ı Haktan niyaz ediyoruz.’

“‘Leyle-i Miracınızı tebrik ve içinde ettiğiniz duaların makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederiz. Ve bu havalide Miraç gecesinden bir gün evvel ve bir gün sonra müstesna bir surette rahmetin yağması işarettir ki, bu vatanda bir umumî rahmet tecellî edecek, inşaallah.’

“‘Aziz, sıddık kardeşlerim,

“‘Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenâb-ı Hak bu Ramazan-ı Şerifin Leyle-i Kadrini umumunuza bin aydan hayırlı eylesin, âmin. Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hükmünde hakkınızda kabul eylesin, âmin.’

“Bu şekilde Regaib, Berat, Mirac Gecelerinde teksir lâhikası gönderirdi. Dolayısıyla çeşitli mevzularda, Risâle-i Nur’un neşri, hizmeti ve faaliyeti ile ilgili müjdeli haberleri Nur Talebelerine gönderirdi.

“Hayru’l-umûri ahmezühâ”

“Üstadımız daima talebelerini lâhika mektuplarıyla tenvir ve irşad ederdi. Bu lâhika mektuplarıyla talebelerini maddi ve mânevî muhafaza etmiştir. Hem pek çok âlî hakikatların anlaşılmasına vesile olmuştur. Hususan musîbete düşen ağabey ve kardeşleri şöyle irşad ederdi:

“‘Madem biz kadere teslim olduk, bu sıkıntıları ‘Hayru’l-umûri ahmezühâ’ (İşlerin en hayırlısı, en zahmetli olanıdır) sırrıyla sevap kazanmak cihetiyle mânevî bir nimet biliyoruz.

“‘Madem gecici dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor. Madem hakkalyakîn derecesinde yakinî bir kanaatimiz var ki, biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz, bu sıkıntılı haller ile müftehirâne, müteşekkirane bir mücahede-i mâneviye yapıyoruz, diye şekva etmemek lâzımdır.’”

(Son Şahitler, s. 48, 92-93)

19.07.2007

 
Sayfa Başı      Yazıcıya uyarla      Arkadaşıma gönder      Geri

     Paranın seyri
  Alış Satış
C.Altın 30.000.000 30.000.000
Dolar 1.640.000 1.640.000
Euro 1.700.000 1.700.000
Kül.Altın 50,000,000 55,000,000

Merkez Bankası

Istanbul
 
Hava durumunu görmek istediginiz sehrin adini giriniz

 
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | GÖrüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2003