"Gerçekten" haber verir 29 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Dört şey vardır ki, bedbahtlık alâmetidir. Gözün yaş dökmemesi, kalp katılığı, aç gözlülük ve ebedî

yaşama hayali.

Câmiü's-Sağîr, No: 524

29.12.2008


Hicret esnasında yaşanan mû’cizeler

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mekke’den hicret ettiği ve küffarlar takibe çıktıkları vakit, Sebîr namındaki dağa çıktılar.

Sebîr dedi: “Yâ Resûlallah, benden ininiz. Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa Allah beni tâzip eder. Onun için korkarım.” Cebel-i Hirâ çağırdı:

“Ya Resûlallâh ileyye, bana gel.”

Bu sır içindir ki, ehl-i kalb Sebîr’de havf ve Hirâ’da da emniyeti hissederler.

Bu misâlden anlaşılır ki: O koca dağlar birer müstakil abddir, müsebbihtir ve vazifedardırlar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tanır ve severler; başıboş değillerdir.

Mektûbât, s. 135, (yeni tanzim, s. 230)

***

..kat’iyet kesb etmiş birkaç hadiseyi zikredeceğiz.

Birinci hadise: Ehl-i siyer ve hadis müttefikan haber veriyorlar ki: Kureyş kabilesi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı öldürtmek için kat’î ittifak ettiler. Hattâ, insan sûretine girmiş bir şeytanın tedbiriyle, Kureyş içine fitne düşmemek için, her kabileden lâakal bir adam içinde bulunup, iki yüze yakın, Ebû Cehil ve Ebû Leheb’in taht-ı hükmünde olarak, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hane-i saadetini bastılar. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında Hazret-i Ali vardı. Ona dedi: “Sen bu gece benim yatağımda yat.” Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm beklemiş, tâ Kureyş gelmiş, bütün hanenin etrafını tutmuşlar. O vakit çıktı, bir parça toprak başlarına attı, hiçbirisi onu görmedi, içlerinden çıktı, gitti. (Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:349) Gar-ı Hira’da iki güvercin ve bir örümcek, bütün Kureyş’e karşı ona nöbettar olup muhafaza ettiler. (Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:349)

İkinci hadise: Vakıât-ı kat’iyedendir ki, mağaradan çıkıp Medine tarafına gittikleri vakit, Kureyş rüesası, mühim bir mal mukabilinde, Sürâka isminde gayet cesur bir adamı gönderdiler; tâ takip edip onları öldürmeye çalışsın. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebû Bekr-i Sıddık ile beraber gardan çıkıp giderken gördüler ki, Sürâka geliyor. Ebû Bekr-i Sıddık telâş etti. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm mağarada dediği gibi, “Lâ tahzen, innallâhe maanâ” (Üzülme! Allah bizimle beraberdir) dedi. Sürâka’ya bir baktı; Sürâka’nın atının ayakları yere saplandı, kaldı. Tekrar kurtuldu, yine takip etti. Tekrar atının ayaklarının saplandığı yerden duman gibi birşey çıkıyordu. O vakit anladı ki, ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ki ona ilişsin. “El-aman” dedi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm aman verdi. Fakat dedi: “Git, öyle yap ki başkası gelmesin.” (Buharî, Menakıb: 25)

Mektûbât, s. 159, (yeni tanzim, s. 272)

***

Ehl-i siyerin bütün muteber kitapları haber veriyorlar ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekri’s-Sıddık ile beraber hicret ederken, Âtiket bint-i Hâlidi’l-Huzâiyye denilen Ümmü Mâbed hanesine gelmişler. Gayet zayıf, sütsüz, kısır bir keçi orada vardı. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ümmü Mâbed’e ferman etti: “Bunda süt yok mudur?” Ümmü Mâbed demiş ki: “Bunun vücudunda kan yoktur; nereden süt verecek?” Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gidip o keçinin beline elini sürmüş, memesini de meshetmiş, duâ etmiş. Sonra demiş: “Kap getiriniz, sağınız.” Sağdılar. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekri’s-Sıddık ile içtikten sonra, o hane halkı da doyuncaya kadar içmişler. O keçi kuvvetlenmiş, öyle de mübarek kalmış.

Mektûbât, s. 150, (yeni tanzim, s.256)

Lügatçe:

tâzip: Azap etme.

Cebel-i Hirâ: Hirâ Dağı.

havf: Korku.

abd: Kul.

müsebbih: Tesbih eden.

rüesâ: Reisler.

ehl-i siyer: Peygamberimizin (asm) hayatını yazanlar.

muteber: İtibar edilir.

29.12.2008


Hicrî yılbaşı ve Aşure Günü

İnsan ömründe hayat muhasebesinin yapılması gereken zamanlar vardır.

Gerçi hayatın her ânında muhasebe yapılmalıdır. Ama hiç olmazsa dönüm noktası sayılabilecek zaman dilimlerinde bu husus daha da önem arz eder. İnsan ömrü bir tüccarın ticârî hayatının gereği olan bilânçosu gibidir. Yıl sonunda yaptığı bilânçoda gelirleri daha fazla ise; kâr getiren sistemine devam eder. Eğer zararda ise; zararının sebeplerini araştırarak daha sonraki senede kâr etmenin yollarını takip eder. Aynen bunun gibi insan hayatının da muhasebesinin yapılması gerektiği zaman dilimlerinin başında, ömür defterinden bir yaprağın kapanmasını yeni bir sayfanın açılmasını hatırlatan hicrî yılbaşı gelmektedir.

Hicrî senenin ilk ayı Muharrem, bugün başladı.

Muharrem ayı; birçok olay ve hâdiselerin cereyan ettiği ve bundan dolayı da ehemmiyetli bir aydır. Hz. Peygamber (asm) tarafından fazileti, bir çok hadiste anlatılmaktadır. Hz. Ali (ra) tarafından nakledilmektedir ki; Muharrem ayında bir sahabî Hz. Peygamber’e (asm) “Ramazan ayından sonra en çok bana hangi ayda oruç tutmayı emredersiniz?” diye sordu.

Hz. Peygamber (asm): “Sen Ramazan ayından sonra oruç tutmak mı istersin? İşte o ay Allah’ın ayı olan Muharrem’dir. O günde Allah geçmiş bir grup günahkârın ve yeni bir günahkâr grubunun tövbesini kabul eder”1 buyurdu. Muharrem ayını diğer aylardan faziletli hale getiren, bilhassa onuncu gününde (Aşure Günü) cereyan eden hâdiselerdir. Onları da Hz. Peygamber (asm) hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır:

1. Hz. Âdem (a.s.), Aşure Gününde yaratılmıştır. Aynı günde cennete girmiştir. Tevbesi ve affedilmesi aynı günde olmuştur.

2. Arş, Kürsî, sema, arz, cennet, cehennem, güneş ve ay aynı günde yaratılmıştır.

3. Hz. İbrahim (a.s.), Aşure Gününde doğmuştur. Yine Nemrut’un ateşinden aynı günde kurtulmuştur.

4. Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisi Nuh tufanından aynı günde kurtulmuştur.

5. Hz. Musa (a.s.), Firavun’dan o günde kurtulmuş ve düşmanı olan Firavun aynı günde Kızıldeniz’de boğulmuştur.

6. Hz. Eyüp (a.s.), yaralarından Aşure Gününde şifa bulmuştur.

7. Hz. Yusuf (a.s.), hapisten aynı günde kurtulmuştur.

8. Hz. İdris (a.s.), âli makama aynı günde yükselmiştir.

9. Hz. Yakup (a.s.) ile oğlu Yusuf 'un (a.s.) mülâkatı aynı günde olmuştur.

10. Hz. Yunus (a.s.), balığın karnından aynı günde selâmete ermiştir.

11. Hz. İsa (a.s.), semâya o günde yükselmiştir.

12. Hz. Süleyman'a (a.s.) mülk aynı günde verilmiştir.

13. Hz. Cebrail ve Hz. Mikâil aynı günde yaratılmışlardır.2

Muharrem ayının içerisinde ve bilhassa onuncu gününde halk arasında aşûre adı verilen, içerisinde en azından sekiz-on çeşit erzakın bulunduğu bir nev'î tatlı olan bir yiyecek yapılır ve konu komşuya ikram edilir. Bunun da tarihî bir yönü vardır. Nuh (a.s.), Nuh tufanından sonra gemisi Cudi Dağına oturduğu gün, gemiyi terk etmeden önce bir şükran ifadesi olarak gemide kalan erzak çeşitlerinden meydana getirilen bir nev'î tatlıya benzer bir yemek yapmıştır. O günden itibaren devam ettirilen bu âdet, Hz. Nuh'un (a.s.) bir âdeti olarak icra edilmektedir.

Aşûre Gününün fazileti hakkında şu hadis-i şerifler nakledilmiştir: “Allah rızasını umarak, kim Aşûre Gününde oruç tutarsa geçmiş senelerinin günahına keffarettir.”3 “Aşure Günü yapılan iyiliğin sevabı bire yetmiş bindir.”4 “Kim Aşure Günü aile efradına imkân sağlarsa Allah da bütün sene boyunca ona genişlik verir.”5

Muharrem ayı, İslâm’ın zuhurundan önce de, gerek Hz. Peygamber (asm) tarafından, gerekse cahiliye devri Arapları tarafından da hürmet edilen aylardandır. Hz. Peygamber (asm), peygamber olmazdan önce de bu ayda oruç tutmuşlardır. Peygamber olduktan sonra da Medine’ye hicret edinceye kadar oruç tutmuşlardır. Medine’ye hicret ettikten sonra da âdetleri veçhile bir sene oruç tutmuşlar ve ashabına da tutmalarını emretmişlerdir. Ancak hicretin ikinci senesinde Ramazan orucu farz kılınınca Muharrem ayında ve Aşûre Gününde oruç tutmaktan vazgeçmişlerdir. Ashabına da: “isteyen tutsun, dileyen bıraksın” buyurmuşlardır. Muharrem ayının insan hayatında dönüm noktası olması Hicrî Tarihin başlangıcı olmasıdır. Hz. Ömer’in (ra) hilâfetinde bir tarih başlangıcı zarureti doğmuştur. Hz. Ömer; Hz. Saad b. Ebi Vakkas, Hz. Talha ve Hz. Ali'nin (r.a.) de içinde bulunduğu sahabenin ileri gelenlerinden bir meşveret heyeti teşekkül ettirmiş ve bu heyet müzakere sonucunda Hz. Peygamber’in hicretini Hicrî Senenin başlangıcı ve hicret de Muharrem ayında olduğu için Muharrem’i Hicrî Takvimin ilk ayı olarak kabul etmiştir.

Bu vesileyle bütün İslâm Âleminin hicri yılbaşısını tebrik ediyor ve huzur dolu bir yıl diliyorum.

Dipnotlar:

1- Gazalî, Mükâşefetü’l-Gulub, Mektebetü’l- Cumhuriyyeti’l-Arabiyyeti, Kahire-Ty, s. 289. 2- Gazalî, a.g.e. s. 289. 3- Gazalî, a.g.e. s. 299. 4- Gazalî, a.g.e. s. 299. 5- Gazalî, a.g.e. s. 299.

HALİL ELİTOK

29.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır