Hatay-Antakya Yeni Asya Temsilciği tarafından “Krizden Kurtulma Yolları ve Bediüzzaman Said Nursî’nin İktisad Görüşü” konulu konferans düzenlendi.
Gazetemiz yazarlarından Ali Ferşadoğlu’nun konuşmacı olarak iştirak ettiği programa, çevre il ve ilçelerden de katılım oldu. Sunuculuğunu Mustafa Tombal’ın yaptığı konferans, aşr-ı şerif okunmasıyla başladı Ardından, “Bir Bediüzzaman Klâsiği” adlı şiirini okuyan edebiyatçı-yazar Atilla Yılmaz, salonda duygusal anlar yaşanmasına sebep oldu.
Ali Ferşadoğlu konuşmasına, hak ve hakikatlerin savunucusu Habib-i Neccar Hz.lerinin mümtaz hemşehrilerini hürmet ve muhabbetle selâmlayarak başladı.
Ferşadoğlu, “Ekonomik krizden kurtulmanın yollarını nasıl bulacağız?” sorularının cevaplarının, Kur’ân’ın tefsiri olan Risâle-i Nur’da bulunacağını belirtti.
Bediüzzaman’ın devletler ile milletlerin çatışması olduğu bir zamanda “Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor” sözünü hatırlatan Ferşadoğlu, özellikle şişirilen bu sun’î balonun patlamasıyla küresel ekonomik krizin dünyayı etkilediğini vurguladı.
Oy hırsıyla hareket eden siyasîler, kâr hırsıyla hareket eden sanayiciler-üreticiler, zevk ve nefsanî hevesatlarını yerine getirmek için hareket eden tüketicilerin; krizin bu duruma gelmesinin sebebi olduğunu hatırlatan Ferşadoğlu, “Kapitalizm parayı bankanın merkezine, bankayı da ekonominin merkezine, ekonomiyi de hayatın merkezine koymuştur. Ekonomiyi ve toplumu bankanın esiri haline getirmiştir. Maneviyatı dışlamış, yardımlaşmayı, kaynaşmayı, paylaşmayı ve sevgiyi de ortadan kaldırmış, sadece maddeye çalışmış, faizler toplumu ezmiştir.
Kapitalist sistemin temel görüşü ‘Sen çalış, ben yiyeyim.’, ‘Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne’ dir diyerek krizin temel sebeplerinden birinin de Kapitalist anlayış ve uygulamalar olduğunu vurguladı. Krizin aslında manevî olduğunu belirten Ferşadoğlu, bunun da delili olarak “Madde-mânâ, beden-ruh beraberliği vardır. Bu beraberlikte bedeni ruh yönetir, ruhumuzu duygularımız, duygularımızı da inançlarımız ve düşüncelerimiz yönetir. Dolayısıyla meydana gelen kriz, maddî gibi görünmekle beraber, aslında ve temelinde yatan manevîdir, ruhî ve ahlâkî bir buhrandır” dedi.
Krizin bir sebebi olarak da haramları sayan Ferşadoğlu, Bediüzzaman’ın “Helâl dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur” sözünü hatırlattı. Faizin de krizde çok büyük bir etkisi olduğunu vurgulayan Ferşadoğlu, “Faiz, insanı tembelleştirir, teşebbüs gücünü kırar ve servetin tek elde toplanmasını sağlar, para kimdeyse o hükmeder” diyerek krizsiz ekonominin faizsiz ekonomi olduğunu vurguladı. Program bitiminde Ali Ferşadoğlu ve konferansa dinleyici olarak katılan eğitimci-yazar Bestami Said Çiftçi kitaplarını imzaladılar.
|
AMERİKAN asıllı Aslı Sancar’ın, ‘’Osmanlı Kadını: Efsaneler ile Gerçekler’’ adlı kitabı, Kaynak Yayınları’ndan çıktı.
ABD’nin kitap oskarları sayılan Benjamin Franklin Awards’da, bin 800 eser arasından tarih alanında yayınlanmış ‘’En İyi Eser’’ seçilen kitap, Osmanlı kadını hakkında 19. yüzyıldan itibaren oluşmuş, oryantalist görüşleri inceliyor.
Osmanlı coğrafyasında uzun süre yaşamış Lady Montague, Julia Pardoe ve Lucy Garnett gibi Batılıların yazdıklarından alıntılar da yapılan kitapta, Osmanlı kadınının ‘’Oryantalist kaynaklarda gösterildiği gibi pasif, zayıf, Harem’de tutsak, sadece bir zevk aracı değil, aksine aktif, güçlü ve toplumda çok önemli yere sahip bir kadın olduğu’’ anlatılıyor. Osmanlı kadınının Harem’de hiçbir hakka sahip olmayan bir ‘’köle’’ gibi sunulduğu Batılı tasvirler, Osmanlı sicil defterlerinden belgelerle çürütülüyor.
Kaynakları inceledikçe Osmanlı kadını hakkında bilmedikleri çok şey olduğunu gördüğünü ifade eden Sancar, yabancıların gözünden Osmanlı kadını hakkındaki ‘’efsane ve gerçekleri’’ şöyle dile getirdi: ‘’Genel olarak Oryantalist bilim adamlarının sunduğu yayınlar var. Osmanlı kadını egzotik ve ezilmiş olarak gösteriliyor. Bu konudaki benim görüşlerim de araştırmalarımla çok değişti. En önemlisi Osmanlı kadınının haklarını öğrendim. 1882’ye kadar bir İngiliz evli kadının mal sahibi olma veya miras hakkı yok. Malları kocasına ait, kendi adına dâvâ açamıyor. Boşanma hakkı yok, boşandığında çocukları kocaya veriyorlar.
Halbuki Osmanlı kadınının evlilikte kontrat yapma, istediği şartları koyma, boşanma hakkı var. Mal sahibi ve izni olmadan malları kullanılamıyor, mirasa sahip. Dâvâ açabiliyor, küçük çocuklar anneye veriliyor. Bunların farkına vardım, bunlar benim için yeni bilgilerdi. Gördüm ki bildiğimiz efsane hakikatten gerçekten çok farklı...’’
|
KAYSERİ’DE Selçuklular tarafından 1205 yılında yaptırılan tarihî Sultan Hamamı’nın restorasyon çalışmaları sırasında 800 yıllık su şebekesi ortaya çıktı.
Kayseri’nin Cumhuriyet Mahallesi’nde dış kale surlarının hemen önünde bulunan, Anadolu Selçuklu hükümdarlarından Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşi Gevher Nesibe Sultan tarafından 1205 yılında yaptırılmış olan Sultan Hamamı, 1960 yılına kadar hamam olarak kullanıldı. Kullanıma kapandıktan sonra zamanla harabe haline gelen, içerisi toprak ve çöp molozlarıyla dolan tarihî hamamı varislerinden satın alan Mehmet Demircioğlu, restorasyon çalışmalarını başlattı.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ve Kayseri Müze Müdürlüğünün denetiminde yapılan temizlik ve restorasyon çalışmaları sırasında, hamamın güney bölümlerinde ve iç kısımlarında 800 yıl öncesine ait pişmiş topraktan yapılan ve ‘’künk’’ adı verilen su boruları ortaya çıktı.
|
