Haberler |
Konya ‘İttihad-ı İslâm’da buluştu |
Geçen hafta sonu Mevlâna Diyarı Konya’daydık. Konya Yeni Asya Temsilciliği, “Konya Buluşmaları” adı altında Bediüzzaman’ın yaşayan talebe ve hizmetkârlarını ve bu dâvânın yeni müntesiplerini her yıl bir araya getirip kaynaşma ve tanışmaya vesile oluyor. Bu yıl bu tür toplantıların üçüncüsü tertip edildi. Bu yıl hazırlanan kongrenin konusu, “Risâle-i Nur’da İttihad-ı İslâm”dı. Cumartesi günü boyunca; Mevlânâ Müzesi, Üçler Mezarlığı, Şems-i Tebrizî Türbesi, Alâaddin Camii ve Tepesi, Meram Bağları gibi önemli yerler rehberler eşliğinde gezildi. Cumartesi akşam için de isteyenlerin Risâle-i Nur sohbetine, dileyenlerin de Mevlânâ Kültür Merkezi’ndeki “Sema Gösterisine" gidebilecekleri şekilde bir program gerçekleşti. Pazar Günü sabah kahvaltısından sonra da, şehrin en merkezî yerinde inşa edilecek olan Bediüzzaman Kültür Merkezi’nin temel atma töreninde yurdun çeşitli yerlerinden katılanlar bir araya geldi. İlahiyatçı Bekir Kara’nın duâsının ardından, “temel atma” için temsilî kurdeleyi; Üstadın hayır duâsını almış yılların hizmetkârlarından Ali Demirel ile gazetemiz Yönetim Kurulu Başkanı ve imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular birlikte kestiler. Konya Yeni Asya Temsilcisi ve Yönetim Kurulu üyesi Said Çamkerten’in temel atma töreninde verdiği bilgiye göre; “Konya Bediüzzaman Kültür Merkezi” maharetli mühendis ve mimarların dizaynı ile çok amaçlı ve güzel bir şekilde planlandı. Dört kat üzerine inşa edilecek olan bu güzel merkezin zemin katında 600 m2'lik çok amaçlı bir salon, üst katlar ise 300 m2'lik sohbet salonları, misafirhane ve öğrenci konaklama odalarından oluşacak. Bu vesileyle, İzmir’den Bolu’ya, Antalya’dan Adana’ya, Orta ve Güney Anadolu ağırlıklı olmak üzere birçok il ve ilçeden gelen bay ve bayan gönül dostları burada buluştular ve bu mutlu günde dostlarını yalnız bırakmadılar. Kardeşlik ve dayanışmanın güzel bir örneğini verdiler. Temel atma merasiminden sonra, gelen bütün misafirler Konya Büyükşehir Belediye yemekhanesinde verilen ikramda buluştular. Buradan da “Risâle-i Nur’da İslâm’da İttihad-ı İslâm” konulu panele iştirak etmek üzere doğruca Mevlânâ Kültür Merkezi’ne geçtiler. Mevlânâ Kültür Merkezi’ne gelen misafirleri “mehteran takımı” coşkulu konserle karşıladı. Hem dış, hem de iç tasarım ve plânıyla; çok geniş, modern, çağdaş ve engin bir görünüm arz eden, Mevlânâ Kültür Merkezinin giriş bölümü ve salonu; Konya Yeni Asya Temsilciliğinin açtığı kitap sergisi ve misyonumuza ait çeşitli afiş ve flamalarla süslenmişti. Yedi bölümden oluşan anfi şeklindeki toplantı salonunun tavanı gökyüzünü andıran bir harika dizayna sahip. 2500 kişilik muhteşem anfi salon kalabalık misafirlerle dolmuştu. Bu güzel toplantı ve buluşma için Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen Nur Talebelerinin yanı sıra halen hayatta olup da Üstadı gören, hayır duâsını alan, onun hizmetinde bulunan değerli ağabeylerden: Aslen Burdur ili Karmanlı ilçesinden olup, halen İstanbul’da mukim Ali Demirel, Antalyalı Recep Unaz. Nevşehirli Hasan Okur: Şanlıurfa’dan Abdülkadir Badıllı. Aslen Vanlı olup halen İzmir’de mukim Selâhaddin Akyıl. Zübeyir Abinin kardeşi, Ermenek’te mukim Haydar Gündüzalp Ağabeyler de toplantıya iştirak edip şereflendirenler arasındaydı. Sunuculuğunu eğitimci Cafer Kaysıcı’nın yaptığı sempozyumun açılışı İbrahim Tunalı Hocanın Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başladı. Daha sonra salondaki misafirlere “Hoşgeldin konuşmasını” Said Çamkerten yaptı. Mehmet Kutlular da açış konuşmasında: “İttihad-ı İslâm” konusunda Risâle-i Nur Külliyatından ve Üstad Bediüzzaman’ın ifade ve tatbikatlarından birçok misalleri orijinal metinlerden okuyarak verdi. Kutlular: “Müslümanlıkta düşmanlık ve küsmek olmaz!” dedi. Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin, dinî cemaat ve gruplara bakış açısını İhlâs ve Uhuvvet Risâlelerinden misaller vererek detaylı bir şekilde açıklayan Kutlular, ahir zamanın dehşetli şahıslarının tahripkâr ve fitne dolu hallerinin gerçek mü'minlerde bir ümitsizlik havası meydana getirmemesi lâzım geldiğine dikkat çekti. Kutlular, konuşmasını Hutbe-i Şamiye’de Üstad Bediüzzaman’ın tesbit ettiği asrın manevî hastalıklarından verdiği misallerle tamamladı. Konya’da bulunan STK (Sivil Toplum Kuruluşları) adına konuşan Başkan Lâtif Selvi de; zaman zaman insanlığın zulmete düşebileceğini, fakat “manevî liderlerin” rehberliğinde tekrar istikametini bulabileceğini tarihî örnekler vererek anlattı. Toplumun manen zayıfladığı anlarda devreye giren manevî liderlerin zulümatı nura döndürdüklerinin hep yaşanageldiğini vurgulayan Lâtif Selvi bu toprakların manevî bekçisi olan kanaat önderlerinin bulunduğu bir yerde fazla endişeye mahal olmadığının altını çizdi. “Asrın Müceddidi Üstad Bediüzzaman Said Nursî, insanlığın içine düştüğü fitneyi fark ederek hepimiz için bir manevî cihad açmıştır. Onun talebeleri ve bu güzide topluluk bu mücadeleyi ve gönül birliğini inşallah kıyamete kadar devam ettireceklerdir” dedi. Selvi, “Gaye ve amaç birliğinin şeytana rağmen hükümferma olacağını ve istikbalde en büyük sadanın İslâmın sadası olacağını” belirterek sözlerine son verdi. Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin yaşayan talebelerinden Abdülkadir Badıllı da, “İttihad-ı İslâmın” aile ve fertten başlaması lâzım geldiğine dikkat çekti. Kendinden önce konuşan Mehmet Kutlular’ın Üstad’dan çok orijinal fikirler okuyarak bu konuyu izah ettiğini bildiren Badıllı daha sonra şöyle devam etti. “Nur Talebelerinin önde gelenleri çok dikkatli olup bu konuda Âlem-i İslâmiyet’e ve âlem-i insaniyete tam bir örnek olmaları lâzımdır” şeklinde konuştu. “Tarafgirliğin yerini uhuvvetin alması lâzım geldiğini” vurgulayan Abdülkadir Badıllı, Mevlânâ Halid ve Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’den bu sahada güzel misaller vererek sözlerini tamamladı. Altmışa yakın ilim adamı ve mütefekkir bir gün önce masa çalışmalarını yapmıştı. Daha sonra masa çalışmalarının sonuç bildirileri ilgili ilim adamları tarafından okundu. En sonunda da programlanmış olan “panele” geçildi. Panel yöneticisi: Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hakkı Polat’tı. Polat Mevlânâ’dan çok orijinal ve etkileyici beyitler okuyarak paneli açtı. Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, 2005 yılında ilki yapılan Konya Buluşmasında bulunup da şu anda Rahmet-i Rahmana kavuşan, Mehmet Emin Birinci, Mustafa Türkmenoğlu ve Hilmi Doğan ile Konya’nın manevî dinamiklerinden Hacı Veyis Efendi, oğlu Hacıveyiszade Mustafa Efendi ve torunu Ali Ulvi Kurucu’yu rahmetle anarak konuşmasına başladı. “İttihad-ı İslâmın” çekirdekten ve aileden başlaması gerektiğini belirten Güleçyüz, ilim ve marifetin İslâm’a inananları “ittihad-ı İslâm’a” götüreceğinin altını çizdi. Meşveret ve şûrânın önemine değinen Güleçyüz, farklı cemaat ve değişik hizmet metotlarının hürriyet içerisinde istikametle doğruyu bulabileceklerini örneklerle izah etti. İstibdat ve baskının her zaman ve herkese zarardan başka hiçbir şey getirmediğini belirtti. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay da, kendisinin fazla Risâle-i Nur bilgisi olmadığını, fakat bu tesbit edilmiş konuya “sosyolojik” açıdan bakacağını söyledi. Prof. Dr. Yasin Aktay, “İttihad-ı İslâm” fikrinin sosyolojik olarak yeniden gündeme gelmesinin asıl nedenleri arasında; toplumumuzda artma temayülü gösteren terör olayları ve diğer olumsuz gelişmelerin varlığına dikkat çekti. Bu konunun yeniden gündeme gelmesinin Müslümanlar ve insanlık için aslında büyük bir fırsat olduğunu belirten Aktay, “İnsanlık için büyük bir illet olan milliyetçilik Osmanlı’ya 19. yy’da girdi. Cenâb-ı Hakkın Kur'ân’da ‘Siz Müslüman kimliğinizin dışında farklı bir kimlikle ölmeyiniz’ buyuruyor” dedi. Aktay, mevcut günlük hayat şartlarının her Müslüman’a ‘İttihad-ı İslâm’ fikrine sahip çıkmayı gerektirdiğinin tesbitini ilmi olarak yaptı. Sözlerinin sonunda; Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin Kürt isyanı diye bilinen hadise karşısında Kör Hüseyin Paşa’ya söylediği sözleri ve takındığı tavrı ortaya koyan Aktay, milliyetçiliğin insanlık için büyük bir belâ olduğunu, buna rağmen küreselleşmenin Müslümanlar açısından da avantajlı hale geldiğini önemle belirtti. Son panelist, Rotterdam İslâm Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bünyamin Duran ise Türkiye’de de, Avrupa’da da böyle muhteşem bir salon görmediğini, onun için Konya’nın ve Türkiye’nin kültür ve tarih konusuna verdiği önemi belirterek konuşmasına başladı. Türkiye’de “İttihad-ı İslâm” konusunu en iyi izah edecek iki önemli “sentezin” mevcudiyetine dikkati çeken Prof. Dr. Bünyamin Duran, bunların birincisinin kelâm, tasavvuf, fıkıh sentezi olduğunu; bunu gerçekleştirenin Süleyman Hilmi Tunahan olduğunu, ikincisinin de: kelâm, tasavvuf, felsefe sahasında olduğunu ve bunu da Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin gerçekleştirdiğini belirtti. Avrupa’daki gelişmelerin de İslâmın yüceliğini ve önemini öne çıkardığını belirten Prof. Dr. Bünyamin Duran, buna örnek olarak Avrupa’daki 114 kilise papazının Avusturya’da yaptığı bir toplantıda Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliği konusunda üç gün detaylı bir şekilde müzakerelerde bulunduklarını, Tevrat, İncil ve Zebur’u inceleyerek ve oradaki delilleri tasdik ve kabul ederek, sonunda bunu kabullendiklerini söyledi. |
NEJAT EREN 13.05.2009 |