21 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Allah'ın rızâsı, babanın rızâsını kazanmaktadır. Allah'ın gazabı da, babayı kızdırmaktadır.

Câmiü's-Sağîr, No: 2270

21.07.2009


Sigara gibi küçük bir âdeti kaldırmak

B,ilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak dâimî kaldırabilir. Halbuki bu zât-ı nuranî (asm), pek çok âdetleri, pek çok asabî, inatçı kavimlerden, cüz’î bir kuvvetle, kısa bir zamanda kaldırarak, yerlerini yüksek, nezih ahlâk ve âdetlerle doldurmuştur.

Arkadaş! Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, birşeyi tiryakisinden ref etmek pek zahmettir. Hattâ büyük bir hâkim, büyük bir azimle, küçük bir kavimde itiyad edilen bir hasleti kaldırmakta büyük müşkilâta rastgelir. Halbuki bu zât-ı nuranî, pek çok âdetleri, pek çok asabî, inatçı kavimlerden, cüz’î bir kuvvetle, kısa bir zamanda kaldırarak, yerlerini yüksek, nezih ahlâk ve âdetlerle doldurmuştur.

Evet, Hazret-i Ömer İbnü’l-Hattâb’ın (radıyallahü teâlâ anh) İslâmiyetten evvel ve sonraki halleri bu meseleye güzel bir misaldir. Bunun gibi, icraat-ı esasiyesinden binlerce harikalar vardır. O zatın, o zamandaki icraatına harika diyoruz. Acaba bu zamanın yüzlerce filozofları, o zamanda, o vahşet-âbâd cezireye gidip, pek uzun zamanlarda o vahşîleri ıslah için çalışsalar, o zât-ı mürşidin bir senede muvaffak olduğu kadar, onlar elli senede muvaffak olabilirler mi? Hâşâ!

Mesnevî-i Nuriye, Reşhalar, s. 25

***

Altıncı Reşha:

İşte o zât, bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi, bir rahmet-i bînihâyenin kâşifi ve ilâncısı ve saltanat-ı Rubûbiyetin mehâsininin dellâlı, seyircisi ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı, göstericisi olduğundan, böyle baksan, yani ubûdiyeti cihetiyle, onu bir misâl-i muhabbet, bir timsâl-i rahmet, bir şeref-i insaniyet, en nurânî bir semere-i şecere-i hilkat göreceksin; şöyle baksan, yani risâleti cihetiyle, bir bürhan-ı Hak, bir sirâc-ı hakikat, bir şems-i hidâyet, bir vesîle-i saadet görürsün.

İşte, bak: Nasıl berk-i hâtif gibi, onun nuru şarktan garbı tuttu. Ve nısf-ı arz ve hums-u beşer onun hediye-i hidâyetini kabul edip hırz-ı cân etti. Bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki, böyle bir zâtın bütün dâvâlarının esası olan Lâ ilâhe illallah’ı, bütün merâtibiyle beraber kabul etmesin?

Yedinci Reşha:

İşte, bak: Şu cezîre-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaassıb ve inatçı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def’aten kal’ ve ref’ ederek bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak, değil zâhirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukûl, mürebbî-i nüfûs, sultan-ı ervâh oldu.

Sekizinci Reşha:

Bilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak dâimî kaldırabilir. Halbuki, bak, bu zât büyük ve çok âdetleri, hem inatçı, mutaassıb büyük kavimlerden zâhirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref’ edip, yerlerine öyle secâyâ-i âliyeyi—ki, dem ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak—vaz’ ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek hârika icraatı yapıyor.

İşte, şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere Cezîretü’l-Arabı gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zâtın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini, acaba yapabilirler mi?

Sözler, 19. Söz, s. 216

ref: Kaldırma.

itiyad: Alışkanlık.

zât-ı nuranî: Nûrânî zât, Peygamberimiz (asm).

asabî: Sinirli, öfkeli.

vahşet-âbâd: Issız, korku ve ürkeklik veren yer.

cezire: Yarımada.

zât-ı mürşid: Doğru yolu gösteren zat.

saltanat-ı Rubûbiyet: Allah`ın kâinatı terbiye ve idâre eden saltanatı, hâkimiyeti.

mehâsin: Güzellikler.

künûz-u esmâ-i İlâhiye: Allah’ın isimlerinin hazîneleri.

Bediuzzaman Said Nursi

21.07.2009


‘Huzurevi’ne kandil ziyareti

Asrın insan ruhunu karartan cazibedar fitneleri ve günahlarının tahribatından, kalabalıklar içindeki yalnızlıktan kurtulup huşu ile nefes alınabilecek yerler de vardır... O yerler hırçın rüzgârlar ve fırtınalardan sığınılan kuytular gibidir. Yaşanan hayatta da esintiler, fırtınalar, meşekkatlar, sıkıntılar insan ruhunu sardığı zamanlarda; tahammülünde zorlandığınız sebebler gecici, fani, mal, mülk, para, servet gibi unsurlarsa o zaman gerçekten bir yerlere gidip etrafımıza, çevremize bakarak rahatlamanın yollarını aramalıyız....

Bir kandil gününde ‘huzurevi’ ziyareti yapmak, orada insanlarla konuşmak, sohbet etmek sizlere çok şeyler kazandıracaktır. Onların içinde bulundukları yaşlı, hasta, çaresiz durumları... Bütün bunlara rağmen onlarda bir şevk, heyecan, kandil gecesine yarı felçli eliyle tesbih çekerek, zikir ederek hazırlandıklarını göreceksiniz.

Bütün mahlukatın ve mevcudatın sahibi olan Allah’a sığınmanın, dayanmanın, güvenmenin hazzını göreceksiniz... Yatağa bağımlı insanların bakışlarındaki kandil coşkusunu farkedeceksiniz. Siz onların kandilini kutlamadan, onlar size hatırlatacaklar bu günün kandil olduğunu. Bir yaşlının, yatağında hasta vaziyetinde hapları nedeniyle oruç tutamadığından hayıflandığını göreceksiniz. Bir başkasının bu geceyi ibadetle geçirmeye hazırlandığını... İnsan ruhunun, kalbinin, duygularının, maneviyatının teselli kaynağının Allah’a inanmak, güvenmek; peygamberimizin getirdiği müjdelerde olduğunu açıkça, net bir şekilde göreceksiniz... Bir yaşlının titrek sesiyle anlattığı hayatının, hatıralarının, geçen ömür dakikalarının onun üzerinde bıraktığı derin çizgileri, üzüntüleri, sevinçleri, pişmanlıkları görereceksiniz... O sizi uzun süre düşündürecektir. Gördükleriniz size bir yol haritası olacak, ayrıca ziyaretinizden mutluluğu gözlerinden okunan ve size dua eden gözü, gönlü, kalbi tok insanları, bahtiyarları göreceksiniz...

Sizin çok önemli görüp bütün gücünüzle, kuvvetinizle, duygularınızla üzerine yoğunlaştığınız unsurları o atmosferde bulamasınız. İçinde bulunduğunuz fırtınadan başınızı kaldırıp manevi bir sinema ile elli sene sonraya bir seyahat yapabilirseniz o insanların şu andaki haliyle kendi hayatınızı birleştirip kıyaslama imkânı bulursunuz. Asrın hastalıklarının insanların kalbinde, ruhunda, aklında nasıl manevi yaralar, tahripler meydana getirdiğini; sevgi, saygı, şefkat, iyilik, yardım gibi hasletlerin yerini; menfaat, hile, yalan, gıybet gibi kötü huyların aldığını, insanın kendisine ve çevresine yabancılaştığını, hırçınlaştığını görmek için bu kısa huzurevi ziyareti bir fırsat olacaktır...

Bu ziyaret sonrası hayatınızda yeni ufuklar açılacaktır. Her şeye yeniden başlamak; nizam, intizam, istikamet vermek için vicdanî muhasebe yapmak gerekecektir. Evimizde, işimizde, çevremizde, yaptığımız hayırlı hizmetlerde ihmal ettiklerimiz, göremediklerimiz, anlayamadıklarımızı görerek bilerek telefi imkânı olacaktır.

‘Keşke zamanında, gençliğim de elimde varken, sağlığım yerindeyken şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım’ diyerek hayıflanmamak için bir kandil ziyaretinde yeni ufuklar, yeni bir dünyanın kapısı; fuzuli geçip giden ömür dakikalarını hayra yönlendirmek imkânı ve fırsatını yakalamak mümkün olacaktır. Hırçın esen rüzgârlardan sığınılacak kuytular bulmak gerekiyor. Sabır ve tahammülle mutlaka fırtınalar biter ve rengarenk çiçekler fırtınalardan sonra gelir enginlerde....

MUZAFFER KARAHİSAR

21.07.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.