27 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Sürecin geldiği nokta

“Cİnİn şişeden çıktığı” bir süreci yaşıyoruz.

Cin ne?

Etnik sancı.

Ülkede yaşayan insanların birbirine bağlılığını veya kopuşunu, birbirine olan güvenini-güvensizliğini, ülkenin buna bağlı bütünlüğünü-dağılışını ilgilendiren bir hadise.

Halkın yüzde 50’den fazlası “Süreç sonunda Türk milliyetçiliği güçlenecek” diyorsa, bu, “Kürt sorununu çözerken bir de Türk sorunu üretiriz” anlamına geliyor.

Süreci başlatanlar bunu öngörmediğine göre, böyle bir sonuca yol açmayacak bir süreç yönetimi de kaçınılmaz olmaktaydı.

İş nerede koptu?

MHP’nin öfkesinde mi?

CHP’nin direncinde mi?

DTP’nin ölçüsüz taleplerinde mi?

Öcalan’ın bir şekilde süreç içinde kendisini var kılmasında mı?

(...)

Nasıl ki, çözülmemiş bir Kürt sorunu, ülkenin enerjisini boşa akıtan bir sancı demekse, onu çözerken ortaya çıkacak karşıt bir tepki birikimi de aynı ölçüde sancıdır.

(...)

Bekir Bozdağ, Devlet Bahçeli, Oktay Vural, “Namussuz, alçak” sözleriyle Başbakan... Öfke anaforunda buluşmuş durumdalar...

Böyle bir noktada ben “Nasıl geldi AK Parti bu müthiş sövüşme ortamına” diye sorarım.

Biz gazeteciler, yazarlar, partileri kıyasıya eleştiririz. MHP’ye vurur, CHP’yi silkeler, DTP’ye ver yansın ederiz.

Ama başka değil, bu meselede, sürecin başındaki parti, sabır kuşanarak yola çıkmak zorunda. (Ben medyanın bile bu konuda, herhangi bir siyasi meseledekinden daha duyarlı bir dil oluşturması gerektiğini düşünüyorum.)

Her hal ve şartta, kapıları açacak bir formül bulmak zorunda.

Ya da kamuoyunda, (Burada kamuoyundan medyaya yansıyan destekleri değil probleme taraf olan farklı toplum kesimlerinin hassasiyetini kastediyorum) “Bütün kapılar ısrarla ve iyi niyetle çalındı” imajını oluşturmak zorunda.

Şu anda görünen, MHP’nin oyun stratejisinin zemin edindiği şeklinde.

MHP’nin, bu tavrın oluşturacağı tehlikeyi dikkate almaması da ayrı bir fecaat.

Ama iktidar... Sürecin esas patronu o ve ülkenin bu işin içinden yüz akı ile çıkmasını sağlamak zorunda..

Hele asker adına kırmızı çizgiler ilanına gerek duyulan şu 30 Ağustos (25 Ağustos’ta) bildirisinden sonra...

Son söz: Şişeden çıkan cin, ülkeye hayır mı getirdi şer mi, en çok iktidar bunu görmeli.

Ahmet Taşgetiren

Bugün, 26.8.2009

27.08.2009


Genelkurmay Başkanı siyasete yine yol gösterdi

Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ “Zafer Haftası Mesajı”nda iyi ki siyasetteki “Kürt Açılımı” tartışmalarına yol gösterici katkı sağlayacak görüşlerini de açıkladı.

Çünkü Türkiye’de siyasetin önemli sorunlarına ilişkin yol belirlemelerin seçilmiş siviller tarafından yapılamayacağına dayalı bir inanç vardır.

Celal Bayar’ın Başbakan olduktan sonra Atatürk’e “Yetkilerim ne” diye sorduğunda aldığı cevabı, bu sütunda kim bilir kaç kez yazdım.

-Elçileri ben tayin ederim, dış siyaset benim yetki alanımda... Valileri, polis müdürlerini ben belirlerim. Ordudaki tayin ve terfileri de ben yaparım, bunlara da karışma.

Her askeri müdahale ile zihinlere iyice kazınan bu “Yetki paylaşımı tablosu” en son 28 Şubat 1997 post modern müdahalesi ile devrilen seçilmişlerin önüne koyulmuştu.

Sivil seçilmişler yol, köprü yapabilir, piyasayı ve ekonomiyi düzenleyebilir, Hazine’yi içeride ve dışarıda borçlandırabilirlerdi.

Ama dış siyasette, eğitimde, güvenliğe ilişkin alanlarda işe karışmamaları kendileri açısından daha doğru olurdu.

Kıbrıs’a kalıcı ve adil bir çözüm bulmak, Güneydoğu’da Kürt Realitesi’ni bölücü terörden soyutlamak benzeri konularda, alışılmışın dışında bir siyaset izlemek gibi bir riski sivil seçilmişler herhalde göze alamamalıydılar.

HERKES HADDİNİ BİLMELİ

Böyle bir davranışa bir sivil seçilmiş iktidar teşebbüs etse bile, diğer siyasi kadrolar ve partiler buna izin veremezdi.

İşte son olarak iktidardaki partinin gündeme getirdiği “Kürt Açılımı”na muhalefetteki partilerin koydukları tepkiler ortada.

Ama artık muhalefet partileri sözcüleri dinlenmeye başlayabilirler.

Çünkü Org. Başbuğ “Kürt Açılımı”na ilişkin “Devlet”in tutumunu açıkladı.

(...)

Mesela artık “Kültürel farkların siyasallaştırılması” mümkün görülemeyecektir.

Bakarsınız CHP bu açıklamaya dayanarak DTP’nin Güneydoğu illerinde aldığı oyları yok sayar.

Ama CHP ve MHP tek başlarına değiller ki.

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ da, Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un açıklamalarını değerlendirirken “Burada Sayın Genelkurmay Başkanı’nın söylediği sözlerin hepsine biz de katılıyoruz. Kırmızı çizgileri zaten Anayasa koymuş” diye konuştu...

Aynı sözleri muhalefet söyleyince öfkelenen ama Genelkurmay Başkanı söyleyince “Biz de böyle düşünüyoruz” diyen bir iktidar örneği var önümüzde.

Bari köprü ve yol yapsalar.

Mehmet Barlas

Sabah, 26.8.2009

27.08.2009


Ankara’nın bu ‘kavram cehaleti’ kader midir?

Askerİ ve siviliyle Ankara, “Kürt Açılımının” sınırlarını evrensel ölçülerle, özellikle de AB standartlarının altını çizerek belirleseydi...

Benzer durumları demokrasinin sınırlarını genişleterek çözen İngiltere ve İspanya örneğine sıkı sıkıya vurgu yapsaydı...

AB standartlarında bir demokraside kullanılan kavramların içeriğini sahiplenseydi...

Bu kadar yanlış ve dünyanın gelişmiş bir ülkesinde herkesin kahkahayla güleceği bir kavram fukaralığının içine düşmezdik.

Askerin söylediğini...

Utanmadan, kızarmadan “siyaset kurumunun” tartıştığı bir ucube haline de dönüşmezdik.

(...)

Benzer sorunu İngiltere nasıl çözdü?

Benzer sorunu İspanya nasıl çözdü?

Askerin neyin nasıl yapılması gerektiğine yönelik talimatlarına uyarak mı çözdü?

***

Benzer sorunu İngiltere nasıl çözdü?

Benzer sorunu İspanya nasıl çözdü?

“Devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğe”, ulus-devlete, üniter-devlete sahip çıkarak mı çözdü?

***

Hayır...

İki ülke de terörü özgürlükleri genişleterek, temel hak ve özgürlüklere sahip çıkarak, daha fazla demokratikleşerek çözdü.

Ne iktidarı...

Ne muhalefeti...

Ne de askeri, evrensel demokrasi standartlarını duymak istemiyor.

Hukuk üzerinden çözülecek bir konu, ırk boğazlaşmasına, idam polemiğine, seviyesiz küfürleşmeye dönüyor.

***

Böylesine bir kavram fukaralığı...

Böylesine engin bir cehalet...

Böylesine bir mezra anlayışı, doğrusu biraz fazla...

Bunu sahiplenenler utanmasa da, duyanın utanacağı bir cehalet bu...

***

Sorunları AB algısı üzerinden çözmek, hiçbir şeye yaramasa terminolojiye standart getirir, bu kavram fukaralığını giderir.

Bu zihniyet sığlığından kurtarır bizi...

Ama bizimkilerin boyu ancak bu sığlıkta durmaya yetiyor.

Mehmet Altan

Star, 26.8.2009

27.08.2009


Açılımda AKP ne kadar samimî

Ak Partİ’nİn siyaseten sıkıştığını düşündüğü anda milliyetçilik bayrağını eline alıp sallamaya başlaması, ‘Kürt açılımı’nın gerçekleşmesinde bu partiyi de hükümetin müzakere yürütmesi gereken kurumlardan biri haline getiriyor.

Eğer bir ‘açılım’ olacaksa, Ak Parti içinde de bir müzakere süreci yaşanmak zorunda kalacak demektir.

Başbakan Erdoğan, partisinin milletvekillerine bu konuda çok konuşmamalarını öğütleyip sonra da ‘Söz ola kestire başı’ diye aba altından sopayı gösterirken aslında bu müzakere gereğinin pekâlâ farkında olduğunu da ilan etmiş oluyordu. Maalesef bende ‘açılım’dan ‘içine kapanım’ sürecine doğru geçmekte olduğumuz izlenimi doğmaya başladı. Umarım yanılıyorumdur.

İsmet Berkan

Radikal, 26.8.2009

27.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.