28 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Haberler

 

İNSANLAR ŞÜPHE DUYAR

ASDER Başkanı emekli Tuğg. Adnan Tanrıverdi, olayın kaza değil, ceza olduğu iddiasının TSK'da kaza sonucu şehit olan askerlerin ölümlerinin insanların akıllarına şüphe getirebileceğine dikkat çekti. Tanrıverdi, olayı, olduğu şekliyle anlatmanın TSK'nın üst kademesi için önemli bir görev olduğunu söyledi.

CEZALAR KANUNî OLMALI

Kanunda yazılı olmayan bir cezanın verilemeyeceğini vurgulayan Tanrı-verdi, “Münferit bir olay da olsa, ben-zeri olaylara sebebiyet vermeyecek şekilde genç subay ve astsubayların hukuk çizgisine çekilmesi için amirlere büyük görev düşer” dedi.

ADALETİ Savunanlar Derneği (ASDER) Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Elazığ’da el bombasının patlaması sonucu 4 askerin şehit düştüğü olayın kaza değil, ceza olduğu iddiasının Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kaza sonucu şehit olan askerlerin ölümleriyle ilgili insanların akıllarına şüphe getirebileceğine dikkat çekti.

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde 17 Ağustos 2009 tarihinde dört askerin, bir subayın, nöbette uyuyan askerin eline ceza için verdiği pimi çekilmiş bombanın patlaması sonucu şehit oldukları iddiasının yankıları sürüyor. ASDER Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bu tür bir kazaya sebep olacak cezanın verilmesinin ne Disiplin Mahkemeleri Kanunu’na ne de disiplin amirinin ceza verme yetki ve selahiyetlerine girmediğini vurguladı. “Buna bir eğitim derseniz, bunun bir nezaret altında olması gerekirdi” diyen Tanrıverdi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla yetkilerini aşmış bir kişinin davranışı olarak değerlendirmek lazım. Yasal işlemin başlatılması doğru. Bu tür fevri yanlış hareket yapan kişiler bulunur ve mutlaka askeri yargı tarafından yargılanır. Doğru bir iş değil tabii. Neticesi itibariyle de zaten doğru bulmak mümkün değil. Yasada olmayan veya yetkisi dışında ceza vermek, kendisini cezaya götürür. 4 cana mal olmak, büyük bir hata.”

“İNSANLAR ŞÜPHELENİR”

Emekli general Tanrıverdi, “Genelkurmay Başkanlığı’nın hayatını kaybeden bazı askerler için ‘başı taşa çarptı, operasyon sırasında uçurumdan düştü, yıldırım çarptı’ şeklindeki gerekçeler göstermesi, Elazığ’daki olaydan sonra insanların akıllarına bir şüphe getirmez mi?” şelindeki soru üzerine ise şunları söyledi: “Getirir, ama mutlaka perde arkasında yine yasal işlem başlatılmış demektir. Bu askerle beraber diğer şehit olmuş askerlerin aileleri için yasal olarak tazminat hakları doğar. Ama belki o bakımdan ‘ihtiyatlı’ olmuş diye, böyle bir açık kapı bırakmak gerekiyor. Bazen durum tam aydınlatılmadığı için veya vefat eden askerlerin hukuki haklarının korunması için böyle açıklama yapılmış olması kabul edilebilir. Ama toplumdaki güvenirlilik çok önemli. Olayı, olduğu şekliyle nakletmek tabi ki silahlı kuvvetlerin, özellikle üst kademesi için önemli bir mesele olsa gerek.”

“ÜSTLERİN VERDİĞİ CEZALAR KANUNÎ OLMALI ”

ASKERLİĞİN eğitimiyle, bütün faaliyetleriyle normal diğer faaliyet alanlarına nazaran daha fazla risk içeren meslek veya hizmet olduğunu hatırlatan Tanrıverdi, dolayısıyla bazen eğitim sırasında bu tür beklenmedik, istenmeyen kazaların cereyan edebileceğini savundu. Tanrıverdi, böyle bir kaza oluncaya kadar bu kişinin sorumsuzluk hareketlerinin bir yerde engellenmesi, bilinmesi gerektiğinin altını çizerek “Genç bir subay, dolayısıyla amirleri tarafından da kontrol ve nezaret altında tutulması gerekirdi. Böyle bir olaya sebebiyet verebilecek bir yapıya sahip olduğunun anlaşılması durumunda, amirleri tarafından uyarılması gerekirdi. Dolayısıyla o zaman bu tür girişimleri, idari olarak da engelleme imkanları aranmalı, daha iyi kontrol edilmeli. Ayrıca mutlaka hukuk üstün tutulmalı, hukuk dışı ceza verenler hakkında mutlaka amirleri tarafından onlara da işlem yapılmalı. Hukuk çizgisinde kalmak gerekir. Münferit bir olay da olsa, benzeri olaylara sebebiyet vermeyecek şekilde genç subay ve astsubayların hukuk çizgisine çekilmesi için amirlere büyük görev düşer” diye konuştu.

“ÇUKURCA’DAKİ OLAY,

AMİRLERİN İLGİSİZLİĞİ”

7 MAYIS 2009 tarihinde Hakkâri’nin Çukurca ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında patlayan ve altı askerin şehit olduğu mayınları, askerin kendisinin döşediği yönündeki iddiaları da değerlendiren Tanrıverdi, şöyle devam etti: “Güvenlik açısından birlik kendi çevresine veya bir kısım tehlikenin geleceği yerlere mayın döşeyebilir ama işaretlenmesi lâzım. Birlikte o istikamette görev yapan personelin bilgilendirmesi lâzım. Tabi yine amirlerin biraz ilgisizliği var diye değerlendirmek gerekiyor. Eğer kendi birliğinin personeli, o birliğin döşediği mayınlardan haberdar değil, o bölgeyi bilmiyorsa; tanıtılması, gösterilmesi gerekiyor. Yine amirlerde bir hata olduğu anlaşılıyor. O bölgeyi askerlerine tanıtmaması açısından.” Ankara / cihan

28.08.2009


 

Ergenekon’da olaylı duruşma

1.“Ergenekon” dâvâsının 107. duruşmasında, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dâvânın tutuklu sanıklarından Alparslan Arslan ile Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’le sözlü tartıştı.

DANIŞTAY ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dâvâ ile birleştirilen birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsının 107. duruşmasına dün devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda görülen duruşmaya, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 33 tutuklu sanıktan 28’i katıldı. Duruşmada, tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk ve Ferit İlsever de hazır bulundu. Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dâvânın tutuklu sanıklarından Alparslan Arslan, duruşma başlamadan önce diğer sanıklarla birlikte salona alındı. Dikkat çeken tavırlarıyla işaret parmağını uyarı şeklinde etrafa sallayarak giren Arslan, yerine oturduktan hemen sonra dışarı çıkmak istediğini söyledi ve dışarı çıkarıldı. Arslan, Mahkeme heyeti yerini aldıktan sonra tekrar salona getirildi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, ‘’hasta olduğunu ve dışarı çıkmak istediğini’’ ifade eden Alparslan Arslan’a yerine oturmasını söyledi. Sol eli cebinde olan Arslan’ın rahat tavırları dikkati çekti. Mahkeme Başkanı Şengün ile Alparslan Arslan arasında yerine oturması konusunda ilginç diyalog yaşandı. Şengün’ün talimatı doğrultusunda Alparslan Arslan, bir jandarma görevlisi tarafından oturtuldu ve jandarma görevlisi eliyle Arslan’ı kalkmaması için tuttu. Arslan, Ferit İlsever’in savunması sırasında 20 kez salondan çıkmak için ayağa kalkma girişiminde bulundu.

İLSEVER, BAHÇELİ’NİN DİNLENİLMESİNİ İSTEDİ

Duruşmada savunmasını yapan Birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsının tutuksuz sanıklarından İP Genel Başkan Yardımcısı, Talat Paşa Komitesi Genel Sekreteri ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever de, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin şahit olarak dinlenilmesini istedi. İlsever, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Tuncay Güney’in iddiasına göre, ‘’Ergenekon Terör Örgütü’nün finansörü’’ olduğunu öne sürerek, ‘’Mahkemenizden, Devlet Bahçeli’nin tanık olarak dinlenmesini ve kendisine sorulmasını talep ediyorum’’ dedi. Bu arada Birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsı ile birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dâvânın tutuklu sanıklarından Alparslan Arslan’ın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevki için sağlık kurulu raporunun beklendiği öğrenildi. İstanbul / aa

28.08.2009


 

Hükümet cesur olsun

Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı Erol Kızılelma, Kürt sorunun kalıcı çözüme kavuşturulmasını istiyoruz diyerek, ‘’demokratik açılım’’ çalışmalarında iktidarın cesur olması, güven vermesi ve toplumun her kesiminin katkısını değerlendirmesi gerektiğini kaydetti.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı Erol Kızılelma, ''demokratik açılım'' çalışmalarında iktidarın cesur olması, güven vermesi ve toplumun her kesiminin katkısını değerlendirmesi gerektiğini bildirdi. Kızılelma, yaptığı yazılı açıklamada, ''Kürt sorununun 25 yıldır Türkiye'nin en büyük sorunu olduğunu ve bu sorunun nihayet tabu olmaktan çıkarak 'Kürt açılımı' adı altında söylem düzeyinde de olsa kamuoyunda tartışılır olduğunu, devletin aydınlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmesinin insanlarda yeni beklentiler oluşturduğunu'' ifade etti. ''Demokratik açılım'' konusunda 20 yıl önce o günün şartlarında en doğru, en cesur raporu sosyal demokratların hazırladığını, bugün de bu çerçevede atılacak her adıma cesaret verilerek katkı sağlanması gerektiğini vurgulayan Kızılelma, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ''Demokrasi ve özgürlükler konusunda atılacak adımlara paralel olarak silahların susması, kan dökülmesinin önlenmesi gerekmektedir. Sorunların barışçıl ve demokratik çözümü için herkes acılarını yüreğinin en derin yerine gömmek zorundadır. Konjonktür bugün çok uygun durumdadır. Bu barış projesini yürütme görevi çok doğal olarak iktidara düşmektedir. O nedenle iktidar cesur olmalı, güven vermeli ve toplumun her kesiminin katkısını değerlendirmelidir. Biz sosyal demokratlar, eşit anayasal yurttaşlık, sosyal hukuk devleti, insan hakları, sosyal ekonomik kalkınma, eşitlik, özgürlük ilkeleri doğrultusunda sorunun kalıcı çözüme kavuşturulmasını istiyoruz, bekliyoruz.''

28.08.2009


 

Anayasayı millet yapmalı

ASKON Derneğinin önceki akşam düzenlediği iftarda konuşan SP lideri Numan Kurtulmuş, ‘’Millet tarafından yapılmış, ileri, demokratik, özgürlükçü ve katılımcı bir anayasadan başlayarak siyasî ve hukukî reform süreci başlatılmazsa, top taca atılmış olur’’ dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ''Millet tarafından yapılmış, ileri, demokratik, özgürlükçü ve katılımcı bir anayasadan başlayarak siyasi ve hukuki reform süreci başlatılmazsa, üzülerek ifade ediyorum ki, top taca atılmış olur'' dedi. Kurtulmuş, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği'nin (ASKON) düzenlediği iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ana gündemini oluşturan önemli iki konu olduğunu söyledi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini ve giderek tüm Türkiye'yi kapsayan ''kirli oyunun'' sona erdirilmesiyle ilgili tartışmalar yaşandığını ifade eden Kurtulmuş, Saadet Partisi olarak bu konunun siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini düşündüklerini dile getirdi. Bu sorunun, Türkiye tarihinin bugüne kadar karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olduğunu savunan Kurtulmuş, sorunun akıl, bilgi, feraset, iyi niyet ve kararlılıkla çözülmesi gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti: ''Bu yüzden bu konuyla ilgili 'Barış ve Kardeşlik İçin Gönüllü Birliktelik Projesi' adını verdiğimiz çok kapsamlı bir projeyi öncelikle İçişleri Bakanına, ardından da tüm kamuoyuna sunduk. Türkiye'de siyasetin bir hastalığı var. Konuları gündeme getirir, bir müddet tartışır, sonrasında da topu ya taca atar ya da rafa kaldırırız. Bu konu, taca atılacak ya da rafa kaldırılacak bir konu değildir. Bu konuyu iyi niyet, kararlılık ve ferasetle çözmek zorundayız. Bunu yaparken de üslubumuza dikkat etmeliyiz. Siyasetin Türkiye'deki diğer bir hastalığı da üslup meselesidir. Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. 'Efendim, sen namussuzsun, sen daha namussuzsun, ben dağa çıkarım, ben seni adam yerine koymam, sen fazla uludun, sen çakallaştın' gibi maalesef mahalle üslubuyla yapılan tartışmalarla bu soruna yaklaşılamaz.'' Kurtulmuş, sorunların çözümü için yapılması gerekenlerin başında, siyasi ve hukuki reform sürecinin başlatılmasının geldiğini ifade ederek, ''Eğer bu konuda millet tarafından yapılmış, ileri, demokratik, özgürlükçü ve katılımcı bir anayasadan başlayarak siyasi ve hukuki reform süreci başlatılmazsa, üzülerek ifade ediyorum ki, top taca atılmış olur. Milletin, AK Parti'ye verdiği yüzde 47'lik oyun arkasındaki en temel noktalardan biri de milletin egemen olduğu bir anayasayı inşa etmesidir. Dolayısıyla mevcut iktidar, bu sorumluluğu da taşımaktadır'' diye konuştu.

28.08.2009


 

Başörtüsünü çıkarttıran hakime dâvâ

ABD’nin Michigan eyaletinde, Irak asıllı Raneen Albaghdady, duruşma salonunda başörtüsünü çıkarmasını isteyen hâkime anayasal hakkını ihlâl ettiği gerekçesiyle dâvâ açtı. Albaghdady, hâkimin bu isteği üzerine ‘’aşağılandığını hissettiğini’’ belirtti.

ABD’nİn Michigan eyaletinde, Irak asıllı Raneen Albaghdady, duruşma salonunda başörtüsünü çıkarmasını isteyen yargıca, anayasal hakkını ihlâl ettiği gerekçesiyle dâvâ açtı. Callahan ve Wayne ilçesi aleyhine açılan dâvâya müdahil olan İslâmî bir kuruluşta basın toplantısı düzenleyen 32 yaşındaki Raneen Albaghdady, 16 Haziranda görülen duruşmada Wayne ilçesi yargıcı William Callahan’ın başörtüsünü çıkarmasını istemesi üzerine ‘’aşağılandığını hissettiğini’’ belirtti. Callahan’dan korktuğunu ve başörtüsünü çıkarmazsa tutuklanacağı endişesi yaşadığını ifade eden Albaghdady, ‘’bu ülke özgürlükler ülkesi ve başörtüsü sebebiyle bize böyle davranılmaması gerekiyor. Mahkemede hakime ‘hayır’ diyemeyeceğiniz bir ülkeden geliyorum’’ dedi. Yargıç Callahan adına mahkemeden yapılan açıklamada ise ‘’Yargıç Callahan’ın ve mahkemenin dinî usûllere ve bütün dinî tercihlere saygısı vardır. Yargıç, asla Müslüman bir kadının başını örtme hakkına engel olmamıştır’’ ifadelerine yer verildi. Müslüman nüfusun yoğun olduğu yerlerden biri olan Wayne ilçesinde medeni kanun, yargıçların duruşma salonunda başörtüsü takılmasına izin vermelerini öngörüyor. Washington / aa

28.08.2009


 

1.3 milyon öğrenci okulla tanışacak

Okul zili, yeni eğitim-öğretim yılında 1.3 milyon çocuk için ilk kez çalacak. Uzmanlar, özellikle okul öncesi eğitim almamış çocukların ailelerine bu süreçte önemli görevler düştüğünü belirtiyor.

TÜRKİYE genelinde bir milyon 314 bin 948 öğrenci ve aileleri ilk kez okula gitmenin heyecanını yaşayacak. Çocukların ilköğretime ve okul hayatına uyum sağlama süreçlerinin kimi zaman sıkıntılı olabileceğine işaret eden uzmanlar, özellikle okul öncesi eğitim almamış çocukların ailelerine bu süreçte önemli görevler düştüğünü belirtiyor. Psikolog Seval Baysal, ilköğretime başlayacak öğrencilerin okul öncesi eğitim almalarını çok önemsediklerini belirterek, okul öncesi eğitim alan çocukların neredeyse tamamında ilköğretime başlarken herhangi bir uyum sorunu yaşanmadığını söyledi ve ‘’Okul öncesi eğitim varsa, ailelere fazla görev düşmüyor’’ diye konuştu. Yeni ve belirsiz olan her şeyin bütün bireyler için kaygı ve stres kaynağı olduğunu ifade eden Baysal, çocukların da hayatlarında önemli bir değişiklik olacağını anladıkları ancak sonuçlarını tam olarak kestiremedikleri okul süreci dolayısıyla bazı sıkıntılar yaşayabileceklerini kaydetti.

Çocuklar için ilköğretime başlamanın en iyi yolunun ‘’mümkün olduğunca doğal ve yumuşak bir geçiş’’ olduğunu dile getiren Baysal, ailenin çocuğa okul ve okul sürecini önceden anlatması gerektiğini ancak bunu yaparken abartılı ifade ve tepkilerden kaçınmanın doğru olacağını belirtterek, şunları kaydetti: ’’Çocuklar, kendilerini tam olarak neyin beklediğini bilmedikleri için korkabilir, endişe ve kaygı duyabilirler. Ailenin okul sürecini anlatması, uyum dönemi başlamadan okulu gösterip tanıtması yerinde olacaktır. Mümkün olduğunca doğal davranmak, bunun normal bir süreç olduğunu hissettirmek önemli. Unutmayalım, biz ne kadar büyütürsek, ne kadar endişeli ve heyecanlı olursak, çocuğumuz de aynı endişe ve heyecanı, korkuyu paylaşacaktır. Veliler, ‘Artık okullu oldun, hayatında her şey değişecek’ gibi cümlelerle, farkında olmadan çocuktaki kaygıyı arttırabiliyor.’’

“İLK İKİ GÜNDEN SONRA İŞİ ÖĞRETMENLERE

BIRAKIN’’

ÇOCUKLARIN en güvendiği kişiler olan ebeveynlerinin, okulun ilk günü çocuklarının yanlarında olmasının, minik öğrencilere güven ve destek vereceğini ifade eden Baysal, ancak çocukla birlikte okulda kalma gibi davranışların ilk günden sonra sürdürülmemesi uyarısında bulundu ve ‘’İlk iki günden sonra işi öğretmenlere bırakın’’ diye konuştu. Baysal, sınıfa girmek, çocukla birlikte sırada oturmak gibi davranışların öğretmene müdahale anlamına da geleceği uyarısında bulundu. Bazı çocukların, özellikle de okul öncesi eğitim almayanların, okula gitmemek için direnç gösterebildiklerini de belirten Baysal, böyle durumlarda ‘’Tamam, bugün gitme, yarın gidersin’’ şeklinde yaklaşımların, otoritenin ebeveynden çocuğa geçmesine ve çocuğun okuldan soğumasına sebep olabileceğini kaydetti. Baysal, ‘’Böyle durumlarda durumun sakince anlatılması, okulun daha çekici hale getirilmesi, sorunun, çocuğun okuldan uzaklaşmadan çözülmesi için gayret gösterilmesi gerekiyor’’ diye konuştu. İzmir / aa

28.08.2009


 

İftar sonrası hasat

Ramazan ayının hasat dönemine denk gelmesi, güneşin yakıcı sıcaklığı altında çalışmak durumunda kalan çiftçileri zorluyor.

RAMAZAN ayının hasat dönemine denk gelmesi, güneşin yakıcı sıcaklığı altında çalışmak durumunda kalan çiftçileri zora soktu. Erzurum’daki çiftçiler, Ramazan ayının gelmesiyle birlikte daha çok gecenin karanlığında çalışmaya başladı. Çiftçiler, iftar sonrası başlayıp gecenin geç saatlerine kadar yem bitkisi hasadı yapıyor. Yakutiye ilçesine bağlı Altınbulak Köyü sakinleri de daha çok gece mesaisini tercih eden çiftçiler arasında. Yonca tarlasında çalışan çiftçilerden Nuri Seferoğlu, gündüz güneşte, aç ve susuz çalışmanın çok zor olduğunu belirterek,"Bu yüzden gece çalışmayı tercih ediyoruz’’ dedi. Burhan Yüksel de "Gece çalışmak açlık ve susuzluk problemi olmadığı için daha rahat.’’ dedi. Erzurum / aa

28.08.2009


 

Dinî Yayınlar Fuarı açılıyor

Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı bugün Ankara Kocatepe Camiinde, Cumartesi günü de İstanbul Sultahahmet’te açılacak. Yeni Asya Neşriyat, Kocatepe’de 34, Sultanahmet’te ise 66 No’lu standda yer alacak.

TÜRKİYE Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, bugün Ankara Kocatepe Camiinde, 29 Ağustos Cumartesi günü de İstanbul Sultahahmet Camii avlularında açılacak. Vakıf Genel Müdürü Süleyman Necati Akçeşme, yaptığı yazılı açıklamada, vakfın çeyrek asrı aşkın bir süredir Sultanahmet ve Kocatepe Cami fuar alanlarını bir kültür merkezi haline dönüştürme amacını sürdürdüğünü, fuarla yazarları, yayıncıları, okurları ve ziyaretçileri bir araya getirerek büyük organizasyonlara imza attığını belirtti. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nın 28 Ağustos Cuma günü saat 12.00’de Kocatepe Camii, 29 Ağustos Cumartesi günü de saat 13.00’de Sultanahmet Camii avlularında açılacağını bildiren Akçeşme, ziyaretçilerin 15 Eylüle kadar fuarları gezebileceğini kaydetti. Akçeşme, Ankara’daki fuarda 65 stantta 85 yayınevi, İstanbul’da ise 125 stantta 150 yayınevinin okuyucuyla buluşacağını kaydetti. Fuar süresince ziyaretçilere kafeteryalarda akşamları sıcak ve soğuk çay, meşrubat verileceğini belirten Akçeşme, yayınevlerinin de yazarlarla okuyucu buluşturarak imza günleri düzenleyeceğini ifade etti. Akçeşme, ayrıca yayınevlerinin yüzde 25 ila yüzde 50 indirimle satış yapacağını duyurdu. Fuarlar, her gün saat 10.00’dan 23.00’e kadar ziyaret edilebilecek. Ankara / aa

Yeni Asya Neşriyat da Fuarlarda

Yeni Asya Neşriyat yayınları da 27 Ağustos ve 15 Eylül 2009 tarihleri arasında kitapseverlerle buluşacak. Yeni Asya Medya Grubu Pazarlama ve Satış Müdürü Faik Altun, yaptığı açıklamada ziyaretçileri özel iskontoların ve hediyelerin beklediğini ifade etti. Altun, ilk defa fuarda sergilenecek olan Kur’ân-ı Kerim bilgisayar hatlı açıklamalı mealinin, Cevşen ve tesbihatların yeni versiyonları ve Yeni Asya Neşriyat’tan çıkan son kitapların satışa sunulacağını söyledi. Risâle-i Nur Külliyatı’nın her zamanki gibi ağırlıklı olarak fuarda yer alacağını belirten Altun; Can Kardeş, Bizim Aile, Genç Yaklaşım ve Köprü dergilerinin de olduğu fuara Yeni Asya okurlarını beklediklerinin altını çizdi. Altun, bu sene alış veriş yapan herkese hediyeler verileceğini sözlerine ekledi.

Fuarda Yeni Asya Neşriyat, Sultanahmet Camii’nde “66 No’lu stand”da, Kocatepe Camii’nde ise “34 No’lu stand”da okuyucuları ile buluşacak.

AHMET CEYLAN / İstanbul

28.08.2009


 

Lübnan'da, Ramazan heyecanı bir başka

İslÂm âlemi, on bir ayın sultanı, rahmet ve bereket ayı Ramazan’ı karşılamanın mutluluğunu yaşıyor.

İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın gıda yardımı organizasyonu kapsamında Ramazan’ın ilk haftasında yıllardır iç savaşla çalkalanan Lübnan’a ziyarette bulunduk. Lübnan’da Ramazan, bu sene Türkiye’den bir gün sonra Cumartesi günü başladı. Ramazan sebebiyle başta başkent Beyrut olmak üzere diğer şehirlerin önemli merkezlerinde “Hoş Geldin Ramazan”, “Şehr-i Mübarek” yazan yazılar ve ışıklandırmalar dikkat çekiyor. Beyrut’un önemli meydanlarında bulunan “Hoşgeldin Ramazan” ışıklandırmalarının her birini sponsor olarak bir başka firma üstlenmiş. Ramazan dolayısıyla şehrin değişik yerlerine asılan tabelâlarda yetimlere yardımda bulunması gerektiği hatırlatılıyor. Zekât Sandığı kurumunun şehrin değişik yerlerindeki “Ben zekâtımı verdim. Ya sen?” uyarısı ise dikkatlerden kaçmıyor. Ramazanı kutlamak için yapılan havaî fişek gösterilerini ise değişik şehirlerde görmek mümkün.

Türkiye’deki mahya geleneğini andıran ışıklandırmalar ile şehirde Ramazan’ın heyecan ve sevinci gündüz ve gece boyunca devam ediyor. CAMİLER, KUR’ÂN OKUYANLARLA DOLUP TAŞIYOR Kur’Ân ayı Ramazan’da camiler Kur’ân okuyanlarla doluyor. Beyrut’taki camilerde hemen hemen herkesin elinde Kur’ân-ı Kerim okudukları görülüyor. Lübnan’da Türkiye’deki tabirlerle “jet imamlar” yok. Teravih namazları hatimle kıldırılıyor. Teravih, bazı camilerde, 8, 10 ya da 20 rekât olarak kılınıyor. Her rekâtta bir sayfa Kur’ân-ı Kerim okunuyor. Temiz, bakımlı ve serin olmalarıyla da dikkat çeken camiler, teravih namazı kılmaya gelen inananlarla doluyor. Teravih namazlarına gençler ve çocuklar yoğun ilgi gösteriyor. Beyrut’ta akşam saatlerinde iftar dolayısıyla dükkânların çoğu kapanıyor, iftardan sonra yeniden açılıyor. Farklı etnik ve dinî yapıya sahip olunmasına rağmen cadde ve sokaklarda sigara içen ya da yemek yiyen insanlara pek rastlanmıyor.

AHMET TURAN SÖYLER / BEYRUT

28.08.2009


 

İHH Gezici Aşevi, yemek dağıttı

DİYARBAKIR'A gelen İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı gezici aracından 2 binden fazla kişiye yemek dağıtıldı. Türkiye genelinde ramazan boyunca 22 ili dolaşarak iftar çadırı açacak olan İHH gezici ekibi, Diyarbakır’a gelerek Dağkapı Meydanı’nda iftar çadırı açtı. Gezici araçtaki görevliler, iftardan 1 saat önce, vatandaşlara, aşevinde hazırlanan ve plastik kaplara konulan pilav, kavurma, ayran, su ve ekmekten oluşan yemeği dağıttı. Gezici aracın önünde uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlar, dağıtılan pilav ve kavurmayı alarak Yenişehir Belediyesi çadırı ve önündeki meydana kurulan masalarda iftarlarını açtı. İftar çadırına gelen Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanvekili Ali Şimşek de vatandaşlarla birlikte iftarlarını açtı. Diyarbakır / aa

28.08.2009


 

Sözleşmeli öğretmene üvey evlât muamelesi

TÜRK Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, il emri uygulamasının kadrolu sözleşmeli ayrımı yapılmadan tüm öğretmenlere getirilmesini istedi. Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun aile bütünlüğünün korunması için il emri hakkını geri getirerek kadrolu öğretmenlerin eş durumuna bağlı tayin ve atamalardaki mağduriyetini giderdiğini anımsattı. Aynı durumun sözleşmeli öğretmenler için geçerli olmadığını belirten Koncuk, şunları kaydetti:’’İş güvencesinden yoksun çalışan, özlük hakları açısından kadrolularla aynı haklara sahip olmayan sözleşmeli öğretmenlere, Milli Eğitim Bakanlığı yine üvey evlat muamelesi yapmıştır. Bakanlık aldığı bu kararla adeta ‘sözleşmeli öğretmen evlenmesin, yuva kurmasın, evlenen boşansın’ demektedir. Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, aile bütünlüğünün korunmasını gerçekten önemsiyorsa, il emri uygulamasını sözleşmeli öğretmenler için de getirmelidir. İl emri uygulaması kadrolu sözleşmeli ayrımı yapılmadan tüm öğretmenlere getirilmelidir. Aklı eşinde, çoğunda olan, ailesi parçalanan bir öğretmenden verim bekleyemezsiniz. Öğretmenlerin il içi tayin hakkında da en kısa sürede düzenleme yapılmalıdır. Zorunlu hizmet kapsamında olan öğretmenler için de il emri uygulaması geri getirilmelidir.’’ Ankara/aa

28.08.2009


 

Hizmet var, bilen yok

İSTANBUL Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Kadriye Öneş, Türkiye’de kamu hastanesi olarak protezin sadece kendi hastanelerinde yapıldığını, talebin olması halinde yıllık protez kapasitesini iki katına çıkarabileceklerini söyledi. Hastanenin Ortez Protez Atölyesi’nde bilgi veren Öneş, Türk-Alman iş birliğiyle 1993 yılında kurulan atölyenin, kamuoyunda yeterince bilinmemesi sebebiyle özellikle protez konusunda kapasitesinin altında çalıştığını kaydetti. Atölyedeki kapasite düşüklüğü dolayısıyla 17 olan çalışan sayısını 12’ye düşürdüklerini belirten Öneş, talebin artması halinde çalışan sayısını da arttırabileceklerini ifade etti. Hem hastaların hem de doktorların Sağlık Bakanlığı bünyesindeki bir hastanede böyle bir hizmetin bulunduğundan haberdar olmadıklarını belirten Öneş, ‘’ Hem ucuz, hem de kaliteli hizmet için hastalarımızı bekliyoruz’’ dedi. İstanbul / aa

28.08.2009


 

Doktorlar, gönüllü gece mesaisine kalıyor

HAKKÂRİ Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde görevli doktorlar, Ramazanda vatandaşlara hizmet için gönüllü gece mesaisine kalıyor. Hakkari’de geçen yıl hizmete açılan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde görev yapan 5 doktor, oruç tutan hastaları mağdur etmemek için 19.00-24.00 saatleri arasında gece mesaisi uygulaması başlattı. Normal günlerde sadece mesai saatlerinde hizmet veren merkezde, Ramazanda her gece bir doktor iftardan sonra gönülü olarak hastalarla ilgileniyor. Büyük fedakarlıkla çalışan doktorlar, vatandaşların takdirini kazanıyor. Geçen yıl hizmete açılan Hakkâri Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde görevli 24 yaşındaki Diş Hekimi Cevher Kahraman, başhekimleri ve diğer doktor arkadaşlarıyla bir araya gelerek, Ramazanda böyle bir uygulama başlatma kararı aldıklarını söyledi. Merkezde ilk kez başlatılan bu uygulamadan vatandaşlar, büyük bir memnuniyet duyduklarını dile getiriyorlar. Hakkâri / aa

28.08.2009


 

Lise kayıtları için son gün

SINAVSIZ öğrenci alan genel liseler ile meslek liselerine elektronik ortamdaki aday kayıtları bugün sona erecek. Genel liselere 3 Ağustos 2009 tarihinde başlayan aday kayıtları için bugün mesai bitimine kadar okul müdürlüklerine başvurulması gerekiyor. Genel liselere aday kayıt işlemleri genel lise müdürlüklerince, meslek lisesine kayıt işlemleri de meslek lisesi müdürlüklerince yapılacak. Kayıt sırasında, okul müdürlükleri kendilerine başvuran öğrencilerin kimlik bilgilerini, diploma notlarını ve adres bilgilerini e-okul sisteminden sorgulayıp kontrol edecekler. Genel liselere aday kayıtlarında bölge ve ikametgâh adresi esas alınacak. Genel liseye kayıt olmak isteyen adayın ikameti, öğrenci yerleştirme komisyonlarınca belirlenmiş olan okulun bölgesi sınırları içerisindeyse kaydı yapılacak. Meslek liselerine kayıtlarda bölge sınırlaması olmaksızın 10 adet okul tercihi yapılabilecek. Adaylar, hem genel liseye hem de meslek lisesine kayıt yaptıramayacak. Ankara / aa

28.08.2009


 

İslâm’a hakarete geçit verilmedi

ABD’nİn Florida eyaletindeki bir okulda, İslâm’a hakaret içeren ifadelerin yazılı olduğu tişört giyen öğrenciler, evlerine yollandı. Yetkililer, tişörtlerin üzerindeki yazıların hakaret kabul edileceğini ya da diğer insanları rahatsız edebileceğini ve kıyafet yönetmeliğine aykırı olduğunu belirtti. Evlerine gönderilen öğrencilerin 10 yaşındaki bir ilkokul öğrencisiyle 4 lise öğrencisi ve bir ortaokul öğrencisi olduğu ifade edildi. Tişörtlerin, “Barışçıl Dünya Yardım Merkezi” olarak adlandırılan yerel bir kiliseyle bağlantısı olduğu bildirildi. Washington / aa

28.08.2009


 

Evlilik yıl dönümünde hayat hediye etti

Bodrum’da yaşayan Nergül Gonca, karaciğer hastası olan 23 yıllık eşi Erdal Gonca’ya, evlilik yıl dönümlerinde karaciğerinden bir parça doku vererek sağlığına kavuşmasına yardım etti. Bodrum’da taksicilik yapan 49 yaşındaki Erdal Gonca’da ileri derecede karaciğer yetmezliği tesbit edildi. Tedavi görmek için İzmir’deki bir eğitim araştırma hastanesine sevk edilen Erdal Gonca’nın tedaviye cevap vermemesi üzerine doktorlar, tek çarenin organ nakli olduğunu söylediler. Bunun üzerine arayışa giren Erdal Gonca’nın eşi Nergül Gonca, eşine karaciğer dokusu vermek için gönüllü oldu. Doç. Dr. Murat Kılıç başkanlığındaki ekibin gerçekleştirdiği nakille Erdal Gonca sağlığına kavuştu. Evlilik yıl dönümleri olan 15 Ağustosta eşine ‘’hayat’’ hediye eden ve tedavi sürecinde bir an olsun yanından ayrılmayan Nergül Gonca, ‘’Bu nakil, eşime verdiğim en güzel yıl dönümü hediyesi oldu’’ dedi. İzmir / aa

28.08.2009


 

Microsoft’tan ırkçılık özrü

MICROSOFT firması, bir reklâm fotoğrafının ABD versiyonunda siyahî erkeği Polonya’da yayınlanan versiyonunda beyaza çevirdiği için ırkçılıkla suçlanmasının ardından özür diledi. Fotoğrafın geri çekildiği, bu değişikliği kimin yaptığının araştırılacağı belirtildi. ABD’de yayınlanan fotoğrafta, bir masa etrafında bir Asyalı erkek, bir siyahî erkek ile beyaz bir kadın yer alıyor. Fotoğrafın Polonya versiyonunda ise siyahî erkeğin kafası beyaz bir erkekle değiştirilmiş, ancak eller siyahî kalmış görülüyor. Ankara / aa

28.08.2009


 

Askıda ekmek fakirleri sevindirdi

Çanakkale’de bir ekmek fırınının ‘’askıda ekmek’’ uygulaması sayesinde, maddî durumu iyi olmayan birçok kişi, Ramazanda da evlerine pide ve ekmek götürebiliyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Toplum Gönüllüleri Topluluğu tarafından başlatılan ve Tadım Unlu Mamullerinde uygulanan ‘askıda ekmek’ ile kendi evlerine ekmek alan vatandaşlar, biraz daha fazla para vererek, askıya pide veya ekmek yazdırıyorlar. Daha sonra ihtiyaç sahibi vatandaşlar gelerek, askıya yazdırılan pide ve ekmeklerden alabiliyor. Tadım Unlu Mamulleri işletmecisi Neşat Taşçı, bu uygulamayı 3-4 senedir yaptıklarını, maddî durumu uygun olan vatandaşların pide ile ekmek bağışında bulunduğunu, kendilerinin de bunları ihtiyaç sahiplerine dağıttıklarını söyledi. Bağışta bulunmak isteyen vatandaşların, ekmek alırken, meselâ 3 yerine 5 ekmek parası verdiğini ve fazladan ödenen 2 ekmeğin askıya yazıldığını belirten Taşçı, şöyle konuştu: ‘’Ramazanda talep oldukça fazla, hatta dağıtmaya bile yetiştiremiyoruz. Günde 100 ekmek ve pide askıya yazılıyor. Ramazan haricinde ise bu rakam günlük 30 ile 40 arasına düşüyor. Askıda olmadığı zamanlarda ise engelli ve mağdur durumda olanlara elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz.’’ Alış verişte bulunan vatandaşlar da özellikle Ramazan ayında maddî durumu iyi olmayan vatandaşlara böyle bir yardımda bulunmanın sevindirici olduğunu belirttiler. Çanakkale / aa

28.08.2009


 

Cepte en pahalı Amerikalılar alo diyor

Cep telefonu görüşmelerinde, aynı süre için en az ücreti Hollandalılar ve Finlandiyalılar, en yüksek ücreti de Amerikalılar ödüyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), üye ülkelerin cep telefonu kullanım ücretleri üzerine hazırladığı rapordan derlenen bilgilere göre, Finlandiya ve Hollanda halkı, cep telefonuna yıllık 131 dolar öderken, ABD’liler aynı kullanıma 635 dolar ödüyor. Türkiye ise 269 dolar ile 17. sırada bulunuyor. OECD, konuşma ücretlerinin hesaplanması için üç ayrı veri hazırladı. ‘’Düşük Kullanım’’a yönelik veride; kullanıcı başına yıllık 360 arama, 396 SMS, 8 MMS baz alınırken, ‘’Ortalama Kullanım’’da 780 arama, 600 SMS, 8 MMS, ‘’Yüksek Kullanım’’da ise 1680 arama, 660 SMS ve 12 MMS ücreti hesaplandı. ‘’Ortalama Kullanım’’da 269 dolar ile 17. sırada bulunan Türkiye, ‘’Düşük Kullanım’’da 222 dolar ile 7. sırada, ‘’Yüksek Kullanım’’da 415 ile 19. sırada yer aldı. Rapora göre, cepten arama konuşma ücretleri 2006-2008 yılları arasında ortalama yüzde 28 düştü. Raporda, kısa mesaj gönderiminin hâlâ popüler olup, özellikle genç kullanıcı kitlesine yönelen şirketler için önemli bir kazanç kapısı olması öne çıkan detay olarak göze çarptı. Ankara / aa

28.08.2009


 

Şahin: KKTC’ye kısıtlamalar, insanlık ayıbı

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, anavatan ve garantör ülke sıfatıyla Türkiye’nin, her zaman Kıbrıs Türkü’nün yanında yer aldığını belirterek, “Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız kısıtlamaların devam ediyor olması bir insanlık ayıbıdır” dedi. Şahin, Ercan Havaalanı’nda yaptığı açıklamada, Meclis Başkanı seçildikten sonra ilk resmî ziyaretini KKTC’ye gerçekleştirdiği için büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Kıbrıs Türkü’nün eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en anlamlı eserini teşkil eden KKTC’de bulunmanın kendisini için büyük övünç ve iftihar kaynağı olduğunu kaydeden Şahin, KKTC’nin demokratik olgunluk düzeyini her vesileyle ispatlamış bir halka sahip olduğunu ifade etti. KKTC’nin uluslar arası alanda önüne çıkarılan tüm engellere rağmen her alanda kaydettiği gelişmelerle Türkiye için övünç kaynağı olduğunu söyleyen Şahin, şöyle devam etti: ‘’Türkiye Cumhuriyeti tüm kurumlarıyla, tabii TBMM olarak, anavatan ve garantör bir ülke sıfatıyla her zaman Kıbrıs Türkü’nün yanında yer almıştır, bundan sonra da her şart altında yanında yer almaya devam edecektir. Bunu KKTC’nin varlığı için yapacaktır, özgürlüğü için yapacaktır, güvenliği için, hakları ve refahı için yapacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de KKTC de Kıbrıs’ta adil kalıcı ve kapsamlı bir çözümden yanadır. Kıbrıs Türk tarafı her zaman uzlaşmadan ve çözümden yana olmuştur. Bütün bunlara rağmen Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız kısıtlamaların devam ediyor olması bir insanlık ayıbıdır. Bunun kaldırılması çabalarımız devam edecektir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türkleri’ne vermiş olduğu sözü yerine getirmelidir.’’ Lefkoşa / aa

28.08.2009


 

Gül, 2 yılda 231 kanun onayladı

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, bugün görevdeki ikinci yılını dolduracak. Türkiye Cumhuriyeti’nin Onbirinci Cumhurbaşkanı olarak 28 Ağustos 2007 tarihinde göreve başlayan Abdullah Gül, görev süresinin iki yılında Cumhurbaşkanlığı faaliyetleri, yurt içi ve yurt dışı seyahatleri, ağırladığı devlet başkanları, uluslar arası sorunların çözümü için gösterdiği çabalarla yoğun bir çalışma dönemi geçirdi. Gül, bu süre içinde Çankaya Köşkü’ne gönderilen 234 kanunun 231’ini onayladı, 3’ünü ise kısmen iade etti. Cumhurbaşkanlığına 4 bini yakını iş talebi olmak üzere değişik konularla ilgili toplam 53 bin 445 başvuru yapıldı. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ‘’kayıp trilyon’’ dâvâsıyla ilgili Gül hakkında vermiş olduğu ‘’kovuşturma yapılmasına yer olmadığına’’ ilişkin kararını kaldırdı. Çankaya Köşkü siyasetçi, bürokrat, sanatçı ve bilim adamlarıyla Gül’ün görüşmelerine sahne oldu. Gül, Afrika ziyaretinin ilginç anlarını çektiği fotoğraflarla ölümsüzleştirdi. Gül, bugüne kadar 33 ülkeye 46 ziyaret gerçekleştirdi. Gül, iki yılda 40 mevkidaşını Türkiye’de ağırladı. Cmhurbaşkanı Gül’ün millî maç için Ermenistan’a gidişi geçen yılın en çok konuşulan ziyareti idi. Gül, 33 yıl sonra Irak’a giden Türk Cumhurbaşkanı oldu. ABD Başkanı Barac Obama, seçildikten sonra ilk ülke ziyaretini Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’ye yaptı. Ankara / aa

28.08.2009


 

Askere güven için şeffaflık şart

ADALETİ Savunanlar Derneği (ASDER) Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Elazığ’da el bombasının patlaması sonucu 4 askerin şehit düştüğü olayın kaza değil, ceza olduğu iddiasının Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kaza sonucu şehit olan askerlerin ölümleriyle ilgili insanların akıllarına şüphe getirebileceğine dikkat çekti.

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde 17 Ağustos 2009 tarihinde dört askerin, bir subayın, nöbette uyuyan askerin eline ceza için verdiği pimi çekilmiş bombanın patlaması sonucu şehit oldukları iddiasının yankıları sürüyor. ASDER Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bu tür bir kazaya sebep olacak cezanın verilmesinin ne Disiplin Mahkemeleri Kanunu’na ne de disiplin amirinin ceza verme yetki ve selahiyetlerine girmediğini vurguladı. “Buna bir eğitim derseniz, bunun bir nezaret altında olması gerekirdi” diyen Tanrıverdi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla yetkilerini aşmış bir kişinin davranışı olarak değerlendirmek lazım. Yasal işlemin başlatılması doğru. Bu tür fevri yanlış hareket yapan kişiler bulunur ve mutlaka askeri yargı tarafından yargılanır. Doğru bir iş değil tabii. Neticesi itibariyle de zaten doğru bulmak mümkün değil. Yasada olmayan veya yetkisi dışında ceza vermek, kendisini cezaya götürür. 4 cana mal olmak, büyük bir hata.”

“İNSANLAR ŞÜPHELENİR”

Emekli general Tanrıverdi, “Genelkurmay Başkanlığı’nın hayatını kaybeden bazı askerler için ‘başı taşa çarptı, operasyon sırasında uçurumdan düştü, yıldırım çarptı’ şeklindeki gerekçeler göstermesi, Elazığ’daki olaydan sonra insanların akıllarına bir şüphe getirmez mi?” şelindeki soru üzerine ise şunları söyledi: “Getirir, ama mutlaka perde arkasında yine yasal işlem başlatılmış demektir. Bu askerle beraber diğer şehit olmuş askerlerin aileleri için yasal olarak tazminat hakları doğar. Ama belki o bakımdan ‘ihtiyatlı’ olmuş diye, böyle bir açık kapı bırakmak gerekiyor. Bazen durum tam aydınlatılmadığı için veya vefat eden askerlerin hukuki haklarının korunması için böyle açıklama yapılmış olması kabul edilebilir. Ama toplumdaki güvenirlilik çok önemli. Olayı, olduğu şekliyle nakletmek tabi ki silahlı kuvvetlerin, özellikle üst kademesi için önemli bir mesele olsa gerek.”

“ÜSTLERİN VERDİĞİ CEZALAR KANUNÎ OLMALI ”

ASKERLİĞİN eğitimiyle, bütün faaliyetleriyle normal diğer faaliyet alanlarına nazaran daha fazla risk içeren meslek veya hizmet olduğunu hatırlatan Tanrıverdi, dolayısıyla bazen eğitim sırasında bu tür beklenmedik, istenmeyen kazaların cereyan edebileceğini savundu. Tanrıverdi, böyle bir kaza oluncaya kadar bu kişinin sorumsuzluk hareketlerinin bir yerde engellenmesi, bilinmesi gerektiğinin altını çizerek “Genç bir subay, dolayısıyla amirleri tarafından da kontrol ve nezaret altında tutulması gerekirdi. Böyle bir olaya sebebiyet verebilecek bir yapıya sahip olduğunun anlaşılması durumunda, amirleri tarafından uyarılması gerekirdi. Dolayısıyla o zaman bu tür girişimleri, idari olarak da engelleme imkanları aranmalı, daha iyi kontrol edilmeli. Ayrıca mutlaka hukuk üstün tutulmalı, hukuk dışı ceza verenler hakkında mutlaka amirleri tarafından onlara da işlem yapılmalı. Hukuk çizgisinde kalmak gerekir. Münferit bir olay da olsa, benzeri olaylara sebebiyet vermeyecek şekilde genç subay ve astsubayların hukuk çizgisine çekilmesi için amirlere büyük görev düşer” diye konuştu.

“ÇUKURCA’DAKİ OLAY, AMİRLERİN

İLGİSİZLİĞİ”

7 MAYIS 2009 tarihinde Hakkâri’nin Çukurca ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında patlayan ve altı askerin şehit olduğu mayınları, askerin kendisinin döşediği yönündeki iddiaları da değerlendiren Tanrıverdi, şöyle devam etti: “Güvenlik açısından birlik kendi çevresine veya bir kısım tehlikenin geleceği yerlere mayın döşeyebilir ama işaretlenmesi lâzım. Birlikte o istikamette görev yapan personelin bilgilendirmesi lâzım. Tabi yine amirlerin biraz ilgisizliği var diye değerlendirmek gerekiyor. Eğer kendi birliğinin personeli, o birliğin döşediği mayınlardan haberdar değil, o bölgeyi bilmiyorsa; tanıtılması, gösterilmesi gerekiyor. Yine amirlerde bir hata olduğu anlaşılıyor. O bölgeyi askerlerine tanıtmaması açısından.” Ankara / cihan

28.08.2009


 

Evlat acısını başka analar çekmesin

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Çankaya Köşkü'nde şehit yakınlarına verdiği iftar yemeğinde Türkçe bilmediği için konuşamayan Sultan Gidiş, çektiği evlat acısını başka annelerin çekmesini istemediğini söyledi. Gaziantep'te oturan ancak annesi Naife Koç'un rahatsızlanması sebebiyle Diyarbakır'a gelen şehit annesi 7 çocuklu 65 yaşındaki Gidiş, Cumhurbaşkanı Gül'ün Çankaya Köşkü'nde şehit yakınlarına verdiği iftar yemeğini Devlet Hastanesi önünde gazetecilere anlattı.

Kürtçe konuşan Gidiş, geçen yıl Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde oğlu Mehmet Gidiş'in mayın patlaması sonucu şehit düştüğünü, sürekli yolunu gözlediği oğlunu kaybettiğini aktardı. Gidiş,

oğlunu anlattığı sırada duygulandı. Sultan Gidiş, Cumhurbaşkanı Gül'ün iftar yemeğinden çok memnun kaldıklarını ve birlikte yemek yediklerini ifade eden Gidiş, şöyle dedi:

''Cumhurbaşkanı Gül, bize 'Türk ve Kürtler kardeş olacak. İnşallah bundan sonra şehitlerimiz olmayacak. Gelecek yıl şehit aileleri olmasın. Bundan sonraki yıl Türk, Kürt, Laz, Çerkez hepimiz bir masada oturacağız. Hepimiz kardeşiz' dedi. Biz bundan çok memnun kaldık. Oğlum şehit düştüğünden bu yana hep ağlıyorum. Çektiğim evlat acısını başka anneler çekmesin. Artık bunlar yaşanmasın. Barış ve kardeşlik istiyorum. Cumhurbaşkanı Gül, bana 'derdin nedir'

diye sordu, ancak ben Türkçe bilmediğim için Cumhurbaşkanı Gül'e düşüncelerimi tam aktaramadım. Tercüman vardı, ancak lehçelerimiz farklı olduğu için düşüncelerimi anlatamadım. Hiç kimsenin annesi acı çekmesin. Artık hiçbir anne ağlamasın.''

Gidiş, Cumhurbaşkanı Gül'e hacca gitmek istediğini aktardığını, bu konuda yardım istediğini belirtti.

28.08.2009


 

YHT'nin sefer sayısı artıyor

Ankara-Eskişehir arasında yolcu taşıyan Yüksek Hızlı Tren'in (YHT) sefer sayısı 15'e çıkıyor.

13 Martta hizmet vermeye başlayan YHT'nin akşam saatlerindeki seferlerinde doluluk oranı yüzde 100'e ulaştı. YHT yolcularının seferlerin artırılması yönündeki taleplerini de dikkate alan TCDD Genel Müdürlüğü, Ankara-Eskişehir arasında günde 9 olan sefer sayısını 1 Eylülden itibaren günde 15'e çıkardı. Buna göre, Ankara'dan Eskişehir'e 07.00, 11.10, 15.00 ve 18.00'de yapılan seferlere 09.00, 13.00, 20.00 saatlerinde yapılacak seferler eklendi. Eskişehir'den Ankara'ya 07.00, 11.15, 15.10, 18.10 ve 21.52 seferlerine ek olarak, 09.05, 13.00 ve 20.00 saatlerinde sefer konuldu. TCDD Genel Müdürlüğü, Eskişehir'den Bursa'ya gidecek YHT yolcuları için otobüs bağlantısını da 1 Eylülden itibaren başlatacak. Böylece, Ankara'dan YHT ile Eskişehir'e gidecek olan yolcular, Eskişehir Garı'ndan otobüslerle Bursa'ya devam edebilecek. Yolcular, Ankara-Bursa arasında otobüs ve YHT biletinin birlikte verildiği tek bir biletle seyahat edebilecek.

28.08.2009


 

Körfez'de feci kaza: 4 ölü

Kocaeli'nin Körfez ilçesindeki trafik kazasında 4 kişi öldü, 1 kişi ağır yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Kocaeli'nden İstanbul yönüne giden Hakan Erdemir yönetimindeki 06 YTN 62 plakalı otomobil, TEM otoyolunun Hereke mevkisinde üst geçidin ayağına çarptı. Kazada sürücü Hakan Erdemir, otomobilde bulunan Fatma, Sevda Nur Erdemir ve Murat Kösekol, olay yerinde yaşamını yitirdi. Ağır yaralanan Fatih Aksoy, Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.

28.08.2009


 

Türkiye'den "Gazze'ye Ev"

Filistin Dayanışma Derneği (FİDDER), Gazze'de evleri yıkılmış Filistinli ailelere prefabrik ev göderiyor. İsrail'in Gazze saldırısı esnasında yıkılan yaklaşık 5 bin ev Gazze'de ciddi bir barınma sorunu doğurdu. Yaz mevsimi dolayısıyla barınma sorununu ciddi biçimde yaşamayan Gazze sakinleri, sonbahar ve kış mevsiminde havaların soğumasıyla birlikte ciddi bir barınma sıkıntısı çekecekler. İşte bu problemi biraz da olsa gidermek için FİDDER, Arap dünyasındaki kardeş yardım kuruluşlarıyla ortaklaşa yürütülen "Gazze'ye Ev" projesinin Türkiye ayağını yürütüyor.

FİDDER'in çabalarıyla 57 metrekarlik 2 bin prefabrik evin ilk 30 evlik kısmı İstanbul'dan aşama aşama Gazze'ye doğru yola çıktı. İstanbul / Yeni Asya

28.08.2009


 

DTP bürosuna molotof kokteyli

Şanlıurfa'da, Demokratik Toplum Partisi'ne (DTP) ait bir irtibat bürosuna molotof kokteyli atıldı.

Alınan bilgiye göre, kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişiler, Veysel Karani Mahallesi'nde bulunan DTP Yenişehir İrtibat Bürosuna gece geç saatlerde molotof kokteyli attıktan sonra kaçtı. Bu sırada kapalı olan büronun camları kırıldı, içeride bulunan sandalyelerin bir kısmı da yandı.

Çevredeki vatandaşların müdahalesiyle söndürülen yangının ardından ihbar üzerine gelen polis ekipleri, çevre güvenliğini aldıktan sonra yangının çıktığı alanda incelemede bulundu. DTP İl Başkanı İbrahim Ayhan ile bazı parti yöneticileri de olay yerine gelerek, ekiplerin çalışmalarını izledi. İbrahim Ayhan, gazetecilere yaptığı açıklamada, olayla ilgili araştırmanın tamamlanmasının ardından bir açıklama yapacaklarını bildirdi. Öte yandan, olayın ardından kaçan zanlıların yakalanmasına çalışılıyor.

28.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.