Çok Aziz, Çok Mübarek, Çok Müşfik, Çok
        
        
          Sevgili Üstadımız Hazretleri!
        
        
          risale-i nur’u, himmet ve dualarınızla dikkat ve tefek-
        
        
          kürle okudukça, bu muazzam eser külliyatının tılsım-ı kâ-
        
        
          inatın muammasını keşif ve halleden bir keşşaf olduğu-
        
        
          nu, hâl ve istikbalin bir mürşid-i ekberi ve bir rehber-i
        
        
          azamı olduğunu, yine dua ve himmetinizle idrak ediyo-
        
        
          ruz.
        
        
          Evet, Üstadımız Hazretleri!
        
        
          risale-i nur’u okuyan her idrak sahibi anlıyor ki, risa-
        
        
          le-i nur, gerek bu asrın, gerekse önümüzdeki asrın beşe-
        
        
          riyetini fikir karanlıklarından kurtarıp, tenvir ve irşat ede-
        
        
          cektir.
        
        
          risale-i nur, yalnız bu vatan ve millet için değil, âlem-i
        
        
          İslâm ve bütün beşeriyetin ihtiyacına cevap verecek bir
        
        
          külliyat olarak telif edilmiştir. Bugün, tarihte hiç görül-
        
        
          memiş bir fecaat ve felâket içerisinde çırpınan beşeriyet
        
        
          için, halâskâr olarak risale-i nur’a sarılmaktan ve ne
        
        
          pahasına olursa olsun, risale-i nur’un nuranî ve parlak
        
        
          eczalarını elde edip, dikkat ve tefekkürle okumaktan
        
        
          başka bir kurtuluş çaresi yoktur. risale-i nur’u okuyan
        
        
          herkes, bu hakikati idrak etmiş ve etmektedir. eğer, biz
        
        
          muktedir olsak, bu hakikati, kâinata nazır bir mahalle
        
        
          çıkıp, bütün kâinata ilân edeceğiz. Fakat, madem ki buna
        
        
          muvaffak olamıyoruz ve madem ki risale-i nur’un
        
        
          
            âlem-i İslâm:
          
        
        
          İslâm âlemi, İslâm
        
        
          dünyası.
        
        
          
            asr:
          
        
        
          yüzyıl, asır.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          muhterem, saygın.
        
        
          
            beşeriyet:
          
        
        
          beşerîlik, insanlık.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ecza:
          
        
        
          cüz’ler, parçalar, kısımlar.
        
        
          
            fecaat:
          
        
        
          acıklılık, yürekler acısı, çok
        
        
          acıklı hâl.
        
        
          
            felâket:
          
        
        
          musibet, büyük dert, be-
        
        
          lâ.
        
        
          
            fikir:
          
        
        
          düşünme, düşünce.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hâl:
          
        
        
          durum, vaziyet.
        
        
          
            halâskâr:
          
        
        
          kurtarıcı.
        
        
          
            Hazret:
          
        
        
          saygı, ululama, yüceltme,
        
        
          övme maksadıyla kullanılan tabir.
        
        
          
            himmet:
          
        
        
          çalışma, çabalama, gay-
        
        
          ret gösterme, emek sarf etme.
        
        
          
            idrak:
          
        
        
          akıl erdirme, anlama, kavra-
        
        
          ma kabiliyeti.
        
        
          
            ilân:
          
        
        
          yayma, duyurma.
        
        
          
            irşat:
          
        
        
          doğru yolu gösterme; gaflet-
        
        
          ten uyandırıp hidayet yolunu gös-
        
        
          terme.
        
        
          
            istikbal:
          
        
        
          gelecek zaman.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          yaratılmış olan şeylerin ta-
        
        
          mamı, bütün âlemler, varlıklar.
        
        
          
            keşif:
          
        
        
          bulma, meydana çıkarma.
        
        
          
            keşşaf:
          
        
        
          keşfeden, gizli bir şeyi
        
        
          meydana çıkaran.
        
        
          
            külliyat:
          
        
        
          bir yazarın basılmış eser-
        
        
          lerinin tamamı.
        
        
          
            madem:
          
        
        
          ...den dolayı, böyle ise.
        
        
          
            millet:
          
        
        
          bir yerde bulunan kimsele-
        
        
          rin bütünü, herkes.
        
        
          
            muamma:
          
        
        
          anlaşılmaz, çözül-
        
        
          mesi güç iş.
        
        
          
            muazzam:
          
        
        
          çok büyük, ulu, yü-
        
        
          ce.
        
        
          
            muktedir:
          
        
        
          iktidarlı, gücü ye-
        
        
          ten, güçlü, kuvvetli, iş becere-
        
        
          bilen.
        
        
          
            muvaffak:
          
        
        
          başaran, başarmış,
        
        
          başarılı.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            mürşid-i ekber:
          
        
        
          en büyük
        
        
          mürşit, Hz. Muhammed ve
        
        
          Kur’ân-ı Kerîm.
        
        
          
            müşfik:
          
        
        
          şefkatli, merhametli,
        
        
          acıyan; seven, sevgi ve ilgi
        
        
          gösteren.
        
        
          
            nazır:
          
        
        
          nezaret eden, bakan,
        
        
          gözeten.
        
        
          
            nuranî:
          
        
        
          nurlu, ışıklı, parlak,
        
        
          münevver.
        
        
          
            rehber-i azam:
          
        
        
          en büyük reh-
        
        
          ber.
        
        
          
            Risale-i Nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin eser-
        
        
          lerinin adı.
        
        
          
            tefekkür:
          
        
        
          yaratılan eserlere
        
        
          bakıp, onlardaki sanatları, hik-
        
        
          metleri ve gayeleri görerek
        
        
          yaratıcıyı hatırlama, eserlerin-
        
        
          den yola çıkarak Allah’ı hatır-
        
        
          lama.
        
        
          
            telif:
          
        
        
          kitap yazma.
        
        
          
            tenvir:
          
        
        
          nurlandırma, aydınlat-
        
        
          ma, ışıklandırmaâlem.
        
        
          
            tılsım-i kâinat:
          
        
        
          kâinatın sırları.
        
        
          
            üstat:
          
        
        
          bir ilim ve sanatta üstün
        
        
          olan kimse, öğretmen.
        
        
          
            vatan:
          
        
        
          bir kimsenin doğup bü-
        
        
          yüdüğü yer, üzerinde yaşanı-
        
        
          lan ülke, yurt.
        
        
          
            i
          
        
        
          
            Manî ve
          
        
        
          
            G
          
        
        
          
            üzel
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            ektuplaR
          
        
        
          
            | 416 | AsA-yı MûsA