birkaçını zikrederek, heyet-i mecmuası hakkında bir fikir
        
        
          edinmek isteyenlere risale-i nur bahrine müracaat et-
        
        
          melerini tavsiye ederiz.
        
        
          1.
        
        
          “sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk
        
        
          etmiştir.
        
        
          2.
        
        
          “Bir kelebeğin midesini tanzim eden, Manzume-i
        
        
          Şemsiyeyi dahi o tanzim etmiştir.”
        
        
          3.
        
        
          “Bir zerreyi icat etmek için, bütün kâinatı icat ede-
        
        
          cek bir kudret-i gayr-i mütenahi lâzımdır. zira şu kitab-ı
        
        
          kebir-i kâinatın her bir harfinin, bahusus zîhayat her bir
        
        
          harfinin, her bir cümlesine müteveccih birer yüzü ve na-
        
        
          zır birer gözü vardır.”
        
        
          4.
        
        
          “tabiat, misalî bir matbaadır; tâbi’ değil; nakıştır,
        
        
          nakkaş değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nazım
        
        
          değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-i
        
        
          hariciye değil.”
        
        
          5.
        
        
          “sabit, daim, fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i
        
        
          emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş ve kudret ona vücud-i
        
        
          hissî giydirmiştir ve bir seyyale-i lâtifeyi o cevhere sadef
        
        
          etmiştir...”
        
        
          Ve hakeza, binlerce vecizeler var.
        
        
          elbâkî Hüvelbâkî
        
        
          üniversite nur talebelerinden
        
        
          Mustafa Hilmi [Ramazanoğlu]
        
        
          • • •
        
        
          
            AsA-yı MûsA | 411 |
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            Manî ve
          
        
        
          
            G
          
        
        
          
            üzel
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            ektuplaR
          
        
        
          ma; başvuru.
        
        
          
            müteveccih:
          
        
        
          yönelmiş, yönelmiş
        
        
          olma.
        
        
          
            nakkaş:
          
        
        
          nakış işi yapan, nakış işle-
        
        
          yen kimse.
        
        
          
            nazım:
          
        
        
          düzenleyen, tanzim eden,
        
        
          düzene koyan.
        
        
          
            nazır:
          
        
        
          nezaret eden, bakan, göze-
        
        
          ten.
        
        
          
            nizam:
          
        
        
          düzen.
        
        
          
            Risale-i Nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          insan ve hayvanlardaki dirilik
        
        
          kaynağı, hayatın temeli ve sebebi
        
        
          olan gayr-i maddî cevher, manevî
        
        
          varlık.
        
        
          
            sadef:
          
        
        
          sedef, inci kabuğu.
        
        
          
            seyyale-i lâtife:
          
        
        
          lâtif seyyale; nu-
        
        
          ranî, şeffaf olan, elektrik gibi akıp
        
        
          giden.
        
        
          
            sıfat-ı irade:
          
        
        
          irade sıfâtı, Cenab-ı
        
        
          Hakkın emir ve iradesini bildiren,
        
        
          gösteren hâl ve keyfiyet.
        
        
          
            şeriat-ı iradiye:
          
        
        
          Cenab-ı Hakkın
        
        
          iradesiyle oluşan şeriat, kanunlar.
        
        
          
            tâbi:
          
        
        
          matbaacı.
        
        
          
            Tabiat:
          
        
        
          yaratılış eseri olan her şey,
        
        
          yaratılmış olan şeylerin tamamı.
        
        
          
            Talebe:
          
        
        
          öğrenciler, tahsil görenler.
        
        
          
            tanzim:
          
        
        
          düzenleme, tertipleme,
        
        
          ıslah etme, düzeltme, iyileştirme.
        
        
          
            tavsiye:
          
        
        
          bir işin yapılıp yapılma-
        
        
          ması hakkında kanaat belirtme.
        
        
          
            Üniversite:
          
        
        
          fakültelerden meyda-
        
        
          na gelen yüksek öğrenim kurulu-
        
        
          şu, dârülfünun.
        
        
          
            vecize:
          
        
        
          özdeyiş, icazlı söz, öz, kısa
        
        
          fakat ifadece kuvvetli söz.
        
        
          
            zerre:
          
        
        
          maddenin en küçük parça-
        
        
          sı, molekül, atom.
        
        
          
            zîhayat:
          
        
        
          hayat sahibi.
        
        
          
            zikir:
          
        
        
          bildirme, bildirilme
        
        
          
            âlem-i emir:
          
        
        
          Cenab-ı Hakkın
        
        
          değişmeyen sabit hakikatler
        
        
          şeklinde devam eden kanun-
        
        
          ları âlemi.
        
        
          
            bahr:
          
        
        
          deniz.
        
        
          
            bahusus:
          
        
        
          hususiyetle, en çok,
        
        
          hele.
        
        
          
            cevher:
          
        
        
          esas, maya, öz.
        
        
          
            daim:
          
        
        
          devam eden, devamlı,
        
        
          sürekli.
        
        
          
            fikir:
          
        
        
          düşünme, düşünce.
        
        
          
            fıtrî:
          
        
        
          tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
        
        
          tan olan.
        
        
          
            hakeza:
          
        
        
          böyle, böylece, bu-
        
        
          nun gibi, yine öyle.
        
        
          
            halk:
          
        
        
          yaratma, yaratış.
        
        
          
            heyet-i mecmua:
          
        
        
          bir şeyin te-
        
        
          ferruatına ve cüzlerine bakıl-
        
        
          maksızın bütününün gösterdi-
        
        
          ği hâl ve manzara.
        
        
          
            icat:
          
        
        
          vücuda getirme, getiril-
        
        
          me, yoktan var etme, ibda.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          yaratılmış olan şeyle-
        
        
          rin tamamı, bütün âlemler,
        
        
          varlıklar.
        
        
          
            kitab-ı kebir-i kâinat:
          
        
        
          büyük
        
        
          kâinat kitabı.
        
        
          
            kudret:
          
        
        
          güç, kuvvet, takat, ik-
        
        
          tidar.
        
        
          
            Manzume-i Şemsiye:
          
        
        
          güneş
        
        
          ile ona bağlı olan seyyareler,
        
        
          güneş sistemi.
        
        
          
            masdar:
          
        
        
          bir şeyin çıktığı yer,
        
        
          kaynak, temel.
        
        
          
            matbaa:
          
        
        
          basım evi.
        
        
          
            misalî:
          
        
        
          misale ait, numuneye
        
        
          ait.
        
        
          
            mistar:
          
        
        
          satırların düzgün yazıl-
        
        
          masını sağlamak için hattatla-
        
        
          rın kâğıt çizmekte kullandıkla-
        
        
          rı alet, çizgi cetveli.
        
        
          
            müracaat:
          
        
        
          başvurma, danış-