Emirdağ Lâhikası - page 359

meseleye dair fıkrayı okumak lâzımdır; yoksa hiç bakma-
sın.
o ikinci Harb-i Umumî ve o dehşetli şahsın dünyadan
gitmesiyle ve şimdi de onun mesleği geri çekilmesi ve bir
kısmı o mesleğin aksine din lehinde resmen çalışması ve
ehl-i imanın istibdad-ı mutlakadan bir derece kurtulması
ve az bir tevil ile o risaleciğin verdikleri haber aynı tarih-
lerde vuku bulması, o surenin bir lem’a-i i’cazıdır. Fakat
heyecanlı tevillerim perde çekmişti; hakikat gizlenmiş.
ì®í
Œ
153
œ
Aziz,MuhteremKardeşim!
Bin üç yüz seneden beri âlem-i İslâm’ı ağlatan ve bü-
tün ehl-i hakikate “eyvahlar! Yazıklar olsun!” dediren
âlem-i İslâm’ın en dehşetli büyük yarasını deşmek, dü-
şünmek, benim hususî meşrebimde tahammülüm fevkin-
de elem veriyor. Hususan yirmi beş seneden beri ihlâs ile
hakikî hizmet-i imaniye, beni her nevi siyasetten çektiği
ve yirmi beş sene zarfında bir gazeteyi okutturmadığı gi-
bi; yirmi sene bu işkenceli esaretimde hayat-ı siyasiyeye
bakmamak için hükûmete müdafaat-ı hapsiyeden başka
müracaat etmeyen ve vazife-i imaniyeye noksan gelme-
mek ve ihlâs kırılmamak ve siyasete bulaşmamak için on
sene bu dehşetli Harb-i Umumîye bakmayan, baktırma-
yan bir hâlet-i ruhîyeyi taşımaya mecburiyetim varken,
şimdi dehşetli ejderhalar hakaik-ı imaniye cephesinde
ehl-i imana gözümüz önünde saldırmalarından ve çokları
Emirdağ Lâhikası – ı | 359 |
lem’a-i i’caz:
acze düşüren parıltı,
mu’cizelik parıltısı.
mecburiyet:
mecbur olma, zaru-
rîlik durumu, zorunluluk.
mesele:
konu.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, tavır,
tutum, meslek.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
müracaat:
başvurma, danışma.
nevi:
çeşit.
resmen:
resmî olarak, resmî bir
şekilde.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karşı koyabilme,
katlanma.
tevil:
yorumlama, yorum.
vazife-i imaniye:
imanla ilgili va-
zife, görev.
vuku:
bir hâdisenin çıkış şekli.
zarfında:
süresince.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
dair:
alakalı, ilgili.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçeği bulup onun
peşinden gidenler; Allah
adamı.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ejderha:
korkunç ve hayalî bir
hayvan.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hü-
küm altında bulunma.
fevkinde:
üstünde.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı,
esası.
hakikî:
gerçek.
hâlet-i ruhiye:
insanın ruh
hâli, psikolojik durum, insanın
manevî hâli, iç durumu.
harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savaşı.
hayat-ı siyasiye:
siyasî hayat,
politik hayat.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlaşılmasına
hizmet etme.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hususî:
özel.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
leh:
onun tarafına, ondan
yana, birinin faydası için yapı-
lan hareket.
1...,349,350,351,352,353,354,355,356,357,358 360,361,362,363,364,365,366,367,368,369,...1032
Powered by FlippingBook