Emirdağ Lâhikası - page 365

bedelime, aynen Hasan Feyzi, Hafız Ali gibi, bâkî kalan
hayatını bana verip, benden evvel berzaha gitmek için
dua ediyor. Hâlbuki şimdi nurlara onun hayatı daha zi-
yade faydalıdır. Bana nispeten genç, faal bir kardeşim,
benden sonra, kardeşlerim gibi vazife-i nuriyemi yapı-
yorlar diye kemal-i istirahat-i kalble ecelimi beklerim.
Cenab-ı Hak, onun gibi çok fedakârları nurlara kavuş-
tursun.
ì®í
Œ
157
œ
Hem çok eski, hem çok sadık, hem çok muktedir, se-
batkâr Medrese-i nuriye kahramanlarından Marangoz
Ahmed’in; ve medresenin üstadı olan merhum Hacı Ha-
fız’ın kerametli vefatına dair güzel, hazin mektubunda, o
Medrese-i nuriyenin şakirtlerinin o merhum üstadlarına
karşı gösterdikleri dindarâne vaziyet ve yağmurun zah-
met vermemek ve onları ıslatmamak ve üşütmemek için
durması, iş bittikten sonra başlaması, o merhum zatın
ruhuna büyük rahmetlerin nüzulüne emare…
Cenab-ı Hak o rahmet katreleri adedince ona ve on-
lara rahmet etsin. Âmin.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 365 |
ölmüş, ölü.
muktedir:
iktidarlı, gücü yeten.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
nüzul:
inme, iniş, gökten dünyaya
geliş.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat gös-
terme.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
sadık:
sadâkatli, dostluğu ve bağ-
lılığı içten olan.
sebatkâr:
sebat eden, sözünde ve
kararında duran, vazgeçmeyen,
sebatlı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
üstat:
öğretici; muallim, öğretmen,
usta, sanatkâr.
vazife-i Nuriye:
Risale-i Nur vazi-
fesi, hizmeti.
vaziyet:
durum.
vefat:
ölüm.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
zat:
kişi, şahıs, fert.
ziyade:
çok, fazla.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
bâkî:
geri kalan.
bedel:
bir şeyin yerine verilen
ve yerini tutan, değiştirilen
şey.
berzah:
ruhların kıyamete ka-
dar bekleyeceği, dünya ile ahi-
ret arasındaki yer.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
dair:
alakalı, ilgili.
dindarâne:
dindar bir kimseye
yakışacak tarzda.
dua:
yalvarma, yakarış, niyaz.
ecel:
her canlının Allah tara-
fından takdir edilen ölüm
vakti.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvel:
önce.
faal:
çalışkan, gayretli.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
hazin:
keder meydana geti-
ren, acı uyandıran, hüzün ve-
ren.
katre:
damla.
kemal-i istirahat-ı kalp:
kalp
rahatlığının, gönül rahatlığının
kusursuz oluşu, tam bir kalp
rahatlığı.
keramet:
ermişçesine yapılan
iş, hareket veya söylenen söz,
fikir.
medrese:
İslâm dünyasında
düzenli öğretim kuruluşu,
mektep.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
1...,355,356,357,358,359,360,361,362,363,364 366,367,368,369,370,371,372,373,374,375,...1032
Powered by FlippingBook