Emirdağ Lâhikası - page 444

Œ
198
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Mesmuatıma nazaran, Şemsi ve isimlerini söylemeyi
münasip bulmadığımız müellifler,
Zülfikar
’dan ve sair
risale-i nur’dan bazı kısımları kendi namlarına neşret-
melerine razıyım ve helâl ediyorum ve memnun olurum.
onlar da nurun şakirtleridirler, bu surette nurları neşre-
derler. Yirmi seneden beri çoklar, hatta büyük hocalar
eserlerinde ve müellifler de nurun meselelerinden çokla-
rını almışlar ve alıyorlar. Hatta değil böyle dost zatları,
belki resmî makamları bulunan ve eserler yazan ve nur-
ların intişarlarına taraftar olmayan ve eserleri revaç bul-
mak niyetiyle nurun neşrine mâni olanları dahi helâl edi-
yoruz. Çünkü onların menleri başka bir tarzda ve daha
faydalı intişarına ve fütuhatına vesile oluyorlar.
Ben, hâl-i hazıra bakmadığım için bilemiyorum. İste-
meyerek işittim ki, eser yazan ve nurdan çalan resmî bü-
yük zatlar diyorlar: “risale-i nur’u okuyabilirsiniz, başka-
sına vermeyiniz.” güya nurlar onların eserlerini setretti-
recek! Hâlbuki nurlar, o eserlerdeki hakikatleri tasdik
eder, onlara kuvvet ve revaç verir. İnşaallah bir zaman
onlar resmen neşrine mecbur olacaklar. Fakat İzmirli hâ-
kimin dediği gibi, “risale-i nur gizlenmiyor ve başka ki-
taplara benzemiyor ve temellük edilmiyor. nerede bulu-
nursa bulunsun, ben nurdan gelmişim” der.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
fütuhat:
fethetmek, yayılmak.
| 444 | Emirdağ Lâhikası – ı
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
hâl-i hâzır:
şimdiki zaman, hâl.
helâl:
helâl etmek: haktan
vazgeçmek.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma.
makam:
büyük memuriyet,
mevki.
mâni:
engel.
men:
yasak etme, engelleme.
mesele:
konu.
mesmuat:
işitilen, duyulan,
haber alınan şeyler.
müellif:
eser telif eden, yazan.
münasip:
uygun.
nam:
ad, yerine.
nazaran:
göre, bakımından,
bakarak, bakılırsa.
neşir:
kitap yazma, basma, çı-
karma; herkese duyurma,
yayma.
Nur:
Risale-i Nur.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
resmî:
devletin olan, devlete
ait, devletle ilgili.
revaç:
rağbet, kıymet, değer.
sair:
diğer, başka, öteki.
setr:
örtme, kapama, gizleme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taraftar:
benimseyen, isteyen.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
temellük:
sahiplenme, ken-
dine mâl etme.
vesile:
aracı, vasıta.
zat:
kişi, şahıs, fert.
1...,434,435,436,437,438,439,440,441,442,443 445,446,447,448,449,450,451,452,453,454,...1032
Powered by FlippingBook