Emirdağ Lâhikası - page 460

Œ
206
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
Umum nurcuların mübarek bayramlarını ve
haccü’l-ekberde bulunan nur Şakirtleriyle ve hacdaki
nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok za-
mandan beri esaret altında kalmış ve istiklâliyetini kay-
betmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâm’ın büyük
memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hind’de yüz
milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava’da elli milyondan ziya-
de bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan’da dört beş hükûmet
bir cemahir-i müttefika gibi Arab birliği ile İslâm birliğini
birleştirmesindeki âlem-i İslâm’ın bu büyük bayramının
mukaddemesini tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor.
Sa ni yen:
İstanbul’da, re’fet Beyin ve Mustafa
oruç’un yazdıklarına göre, çok zaman İslâm ordusunu
idare eden ve sonra dârülfünuna inkılâp eden Harbiye
nezareti ve Bab-ı seraskerî, o muazzam binanın alnında
(1)
Gk
õj/
õn
Y Gk
ô°r
ün
f *G n
?n
ô°o
ür
æn
jn
h @ Ék
æ«/
Ño
e Ék
ër
àn
a n
?n
dÉn
æ r
ën
àn
a És
fp
G
hatt-ı
kur’ân ile o manidar kur’ân ayeti yazılmışken, sonra da
mermer taşlarla üzeri kapatılıp o nurları gizlemişlerdi.
Şimdi yeniden hatt-ı kur’âniyeye bir numune-i müsaade
ve risale-i nur’un takip ettiği maksadına bir vesile ve
üniversite ileride bir nur Medresesi olmasına bir işaret
olduğu gibi, denizli nurcularından Ahmed’lerin meşhur
âlim ve akılca on dokuzuncu asrın en büyüğü ve içtimaî
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
asr:
yüzyıl, asır.
aziz:
değerli.
bab-ı seraskerî:
serasker kapısı,
askerlik işleriyle uğraşan daire.
cemahir-i müttefika:
birbiriyle
anlaşmış, ittifak etmiş devletler,
müttefik cumhuriyetler.
dârülfünun:
üniversite.
devlet-i islâmiye:
İslâm devleti.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hüküm
altında bulunma.
evvelâ:
öncelikle.
haccü’l-ekber:
en büyük hac.
harbiye Nezareti:
Osmanlı’da
Savunma Bakanlığı.
hatt-ı kur’ân:
Kur’ân yazısı.
hatt-ı kur’âniye:
Kur’an hattı,
yazısı.
idare:
bir işi yürütme, çekip
çevirme.
inkılâp:
bir hâlden diğer bir
hale geçme, değişme, dö-
nüşme.
istiklâliyet:
bağımsızlık.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
manidar:
nükteli, ince manalı.
medrese:
fakülte.
muazzam:
çok büyük, çok iri,
koskocaman.
mukaddeme:
başlangıç, giriş.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
nur:
ayet-i kerime.
Nurcu:
Risale-i Nur’u okuyup
yaymaya çalışan.
numune-i müsaade:
izin ör-
neği.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
umum:
bütün.
vesile:
fırsat, elverişli hal.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. (Fetih Suresi:1) Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yar-
dım etsin. (Fetih Suresi: 3.)
| 460 | Emirdağ Lâhikası – ı
1...,450,451,452,453,454,455,456,457,458,459 461,462,463,464,465,466,467,468,469,470,...1032
Powered by FlippingBook