Emirdağ Lâhikası - page 535

Œ
2 4 5
œ
DevletBakanlığına!
zatınıza vatan ve milletin mukadderatı mevzuunda, ga-
yet derecede ehemmiyetli, şeytanın bile zor düşünebile-
ceği bir tarzda tertip edilen demokratlar aleyhindeki bir
plânı ifşa ediyoruz; şöyle ki:
Bu vatanda dinsizlikle ve istibdad-ı mutlak ve eşedd-i
zulme karşı yirmi yedi yıldır perde altındaki hususî neşri-
yatla harikulâde bir feragat-i nefisle mücahede eden Be-
diüzzaman said nursî’nin vücuda getirdiği muazzam nur
talebeleri camiasının demokrat partiyi muhafaza ettiği-
ni Halk partisinin müfrit dessasları anlamış, hatta bir za-
manlar gayet gizli olarak nur talebelerinin kesretle bu-
lunduğu mıntıkalara tetkik ve tecessüs için İsmet çıkarıl-
mış idi.
İşte, Anadolu’nun her tarafında harika bir kuvvet-i
imaniye ile, fevkalâde bir fedakârlıkla bu milletin iman ve
İslâmiyete hizmet edip cebbarlar saltanatının esasından
ve kökünden yıkılmasına medar olan nur talebelerini
demokratlardan nefret ettirmek için, uhrevî ve dünyevî
hayatlarının halâskârı olan, yüz binlerle ehl-i imanı ve bir
kısım yüksek tahsil gençliğini tenvir ve irşat eden ve
Arabistan’da ve Mısır’da büyük bir takdir ve tahsine
mazhar olan ve mübarekliğine hürmeten peygamberimi-
zin kabr-i şerifi ve Hacerü’l-esved üzerine konulan
Zülfikar
ve
Asa-yıMûsa
mecmualarının Isparta Adliyesi
Emirdağ Lâhikası – ıı | 535 |
kuvvet-i imaniye:
iman kuvveti.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medar:
sebep, vesile.
mevzu:
konu.
mıntıka:
bölge, taraf, cihet.
muazzam:
çok fazla, büyük.
muhafaza:
koruma.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler, ile-
ride meydana gelecek haller ve
olaylar, alın yazısı.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mücahede:
savaşma, mücadele.
müfrit:
aşırı.
neşriyat:
yayınlar.
tahsil:
öğrenim, öğretim.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
takdir:
kıymet verme, beğenme.
tarz:
biçim, şekil.
tecessüs:
iç yüzünü araştırma, ay-
rıntısını öğrenme, araştırma me-
rakı, araştırıcılık.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
tertip:
düzenleme, düzene
koyma.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait.
aleyh:
karşı, karşıt.
Bediüzzaman:
Said Nursî’ye
ilim adamlarınca takılan bir sı-
fat. Anlamı: çağın eşsiz güzel-
liği.
camia:
topluluk, cemiyet,
zümre.
cebbar:
zorba, zorlayıcı, ceb-
reden, zor kullanan.
dessas:
desise eden, aldatıcı,
oyuncu, hileci.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
eşedd-i zulüm:
zulmün en
şiddetlisi.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
feragat-i nefis:
kendi hakkın-
dan vazgeçme.
fevkalâde:
olağanüstü.
gayet:
son derece.
hacerü’l-Esved:
Kâbe’de bu-
lunan meşhur siyah taş.
halâskâr:
kurtarıcı.
harika:
olağanüstü.
harikulâde:
olağanüstü.
hizmet:
görev, vazife.
hususî:
özel.
hürmeten:
hürmet olsun diye;
hürmet, saygı ve ikram mak-
sadıyla.
ifşa:
duyurma, gizli bir şeyi
yayma.
iman:
inanç, itikat.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
kabr-i şerif:
şerefli kabir, şe-
refli mezar.
kesret:
çokluk.
1...,525,526,527,528,529,530,531,532,533,534 536,537,538,539,540,541,542,543,544,545,...1032
Powered by FlippingBook