Emirdağ Lâhikası - page 718

siyasete âlet etmediğini kat’î ispat ediyor. Hayatını ya-
kından tanıyan biz nur şakirtleri ise, bu fevkalâde hâle
karşı hayranlık duymakta ve risale-i nur dairesindeki ha-
kikî ihlâsa bir delil saymaktayız.
Bu itibarla onu bazı iftiralarla çürütmek isteyen, vatan
ve milletin saadeti lehindeki hizmetlerinin aleyhindeki
gizli, zalim düşmanlarının plânlarını âdilâne kararınızla
mahvedeceğinizi ve müfterilerin yanlış isnatlarını yüzleri-
ne çarpacağınızı adalet ve vicdanınızdan bekler, hürmet-
lerimizi takdim ederiz.
EskişehirNurTalebelerinden
Yaşar,OsmanToprak,Ahmed,
Osman,Ceylân,Şükrü,
Bayram,Sungur,Hüsnü
ì®í
Œ
3 1 0
œ
hEYET-i sıhhiYEYE
on beş sene evvel rehberin başında yazıldığı gibi, ba-
zı gençler kendilerinin hayat-ı dünyeviye ve uhreviyesini
muhafaza için yanıma geldiler. Ben de onlara lillâh için
o rehber dersini verdim.
o risale, bir iki hâşiye müstesnâ, hem Isparta
hükûmeti, hem denizli Mahkemesinde, hem Ankara’nın
ağır ceza ve temyiz Mahkemesinin iki sene ellerinde
kalması neticesinde berat kazanması ve tamamen
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
âdilâne:
adaletli olana yakışır bir
surette, doğrulukla, âdilcesine.
aleyh:
karşı, karşıt.
beraat:
suçsuzluğun sabit olması.
delil:
iz, nişan, emare.
evvel:
önce.
fevkalâde:
olağanüstü.
hakikî:
gerçek.
hâle:
vaziyet, durum.
haşiye:
bir kitabın sayfalarının ke-
narına veya altına yazılan açıkla-
| 718 | Emirdağ Lâhikası – ıı
yıcı yazı, derkenar.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
heyet-i sıhhiye:
sağlık kurulu.
hürmet:
saygı.
iftira:
suçsuza suç yükleme.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
isnat:
bir şeyi bir kimseye ait
gösterme.
ispat:
delil göstererek iddiayı
sağlamlaştırma.
itibar:
üzerinde durma, ehem-
miyet verme, ehemmiyet,
önem.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
leh:
onun tarafına, ondan
yana, birinin faydası için yapı-
lan hareket.
lillâh:
Allah için.
mahv:
yok, etme, ortadan kal-
dırma, harap etme, perişan
etme.
muhafaza:
koruma.
müfteri:
iftira atan, iftiracı.
müstesna:
ayrı tutularak, ha-
riç, ayrık.
Nur:
Risale-i Nur.
risale:
kitap; Risale-i Nur.
saadet:
mutluluk.
şakirt:
talebe, öğrenci.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
temyiz:
bir davanın kararının
bir üst mahkeme tarafından
tekrar incelenmesi.
uhreviye:
ahirete dair, ahirete
ait.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.
1...,708,709,710,711,712,713,714,715,716,717 719,720,721,722,723,724,725,726,727,728,...1032
Powered by FlippingBook