Emirdağ Lâhikası - page 774

diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi, yalnız türki-
ye’nin din muallimi değil, belki umum âlemi İslâm’a Me-
şihat-ı İslâmiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var.
Âlem-i İslâm o diyanet dairesine karşı tam hüsnüzan et-
mek, sû-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda zi-
yade lüzumu var. Hem de türkiye ile ittifak etmeyen İs-
lâmî hükûmetlerde o mübarek daireye karşı sû-i teveh-
hüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İs-
lâm’ın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar ol-
muş risale-i nur, o diyanet dairesini hem şerefini mu-
hafaza ediyor. Hem âlem-i İslâm’a karşı o dairenin bir
eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî olduğunu bu
noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. onun için bîçare
said nursî ve nur talebelerinden yüz derece ziyade di-
yanet riyaseti âzaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. tâ
ki, risale-i nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza
ve himaye edilsin. Mükerrer beraatler verildiği hâlde in-
tişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım...
SaidNursî
ì®í
Œ
3 2 8
œ
(2)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Ankara’da bir kardeşimizden
Asa-yıMûsa
ve
Gençlik
Rehberi
’ni bahane ederek umum nur risalelerini almak
için gelmişler. o kardeşimiz Ağır Ceza Mahkemesinin
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beraat:
serbest kalma, suçsuz bu-
lunma, aklanma.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ehl-i vukuf:
bir mesele hakkında
bilgi ve yetki sahibi olanlar.
gayet:
son derece.
himaye:
koruma, muhafaza etme.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüsnüzan:
iyi zan, güzel kanaat.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
islâmî:
İslâm ile alâkalı, İslam’a ait.
ittifak:
fikir birliği, söz birliği.
mâni:
engel, mania, set.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
meşihat-ı islâmiye:
İslâmî işlerin
ilmî meseleleri ile uğraşan
devlet dairesi, Şeyhülislâmlık
makamı.
muallim:
ders veren, öğret-
men.
muhafaza:
koruma.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mükerrer:
tekrarlanmış, tek-
rar olunmuş.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
nezaret:
gözetme, bakma.
Nur:
Risale-i Nur.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sû-i tevehhüm:
kötü anlama.
şeref:
onur, haysiyet.
taarruz:
saldırma, sataşma,
ilişme.
talebe:
öğrenci.
umum:
bütün.
vesile:
yol, vasıta, sebep.
zarurî:
zorunlu.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
| 774 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,764,765,766,767,768,769,770,771,772,773 775,776,777,778,779,780,781,782,783,784,...1032
Powered by FlippingBook