Emirdağ Lâhikası - page 801

bafllamadan evvel hiss-i kablelvuku ile, hazine-i rahmete
bir anahtar olacak dehfletli ve heyecanlı bir musibet his-
settiğimden, mütemadiyen
Cevflen
’i ve Şah-ı nakşi-
bend’in virdini okuyordum. denizin o dehşeti içinde ke-
mal-i şevkle o mübarek denizi kabir olarak kabul ediyor-
dum. Böyle kaza ile vefat eden şehit hükmünde olduğu
gibi, şehit de velî hükmünde olmasından, altı arkadaşıma
acımadım. Yalnız içinde bulunan çocuğa bir parça acı-
dım. o kayığın makinesi bozulduğu ve yelkeni de, rüzgâr
onun aksiyle geldiği için fayda vermediğini ve denizin
mevcleri de pek büyük, evvelâ kayığa ve zahiren bize hü-
cum etmesiyle beraber kayığın içine girmediği için, ke-
mal-i sabır ve şükürle karşıladık ve salimen sahile çıktık,
(1)
m
?Én
M u
?o
c »'
`?n
Y ! o
ór
ªn
ër
dn
G
dedik.
SaidNursî
ì®í
Œ
3 4 2
œ
üstadımız diyor ki:
“Ben elli-altmış senedir küfr-i mutlaka karşı imana hiz-
met etmek ve küfr-i mutlakın neticesi olan anarşîlikten
milleti kurtarmak için bütün kuvvetimle iman hizmetin-
deki ihlâsın neticesi olan asayişi muhafaza ile, bir cani
yüzünden on masumu zulümden kurtarmak için rahatı-
mı, şerefimi, haysiyetimi, hatta lüzum olsa hayatımı feda
etmekle, her bir tazyikata, manasız, lüzumsuz şeylere
karşı sabır ve tahammül ettim. İşte, benim otuz kırk
Emirdağ Lâhikası – ıı | 801 |
kemal-i şevk:
tam ve kusursuz
bir istek.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür, hiç
bir imanî hükmü, delili kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkar.
mana:
anlam.
masum:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahsız.
mevç:
dalga.
muhafaza:
koruma.
musibet:
felaket, bela.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı.
sabır:
dayanma, katlanma, zorluk-
lara dayanma gücü.
sahil:
kıyı, yaka, yalı.
salimen:
emniyetle, güvenle.
şehit:
İslâm şeriatına göre haksız
yere öldürülmüş veya sel, yangın,
deprem gibi musibetlerde hayatını
kaybetmiş mü’min kimse.
şeref:
onur, haysiyet.
şükür:
teşekkür.
tahammül:
katlanma, hoş dav-
ranma.
tazyikat:
tazyikler, baskılar, zor-
lamalar.
vefat:
ölüm, ölme. (insan hak-
kında.).
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesine
kavuşmuş, ermiş kimseler, Allah
dostu, evliya.
virt:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayıda, belli duaların zikir olarak
belli biçimde ve düzenli şekilde
okunması.
zahiren:
görünüşte.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
aksi:
ters, zıt.
anarşi:
her türlü düzen ve oto-
riteye karşı koyarak karışıklığı
meydana getirme durumu.
asayiş:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sağlanması.
cani:
cinayet işlemiş, kimse.
Cevşen:
dua mecmuası.
dehşet:
büyük tehlike karşı-
sında korkma ve şaşırıp
kalma.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
evvel:
önce.
evvelâ:
öncelikle.
feda:
uğruna verme.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
hazine-i rahmet:
rahmet ha-
zinesi.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
hizmet:
görev, vazife.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
iman:
inanç, itikat.
kaza:
can veya mal kaybına
sebep olan iş, hâdise.
kemal-i sabır:
sabrın mükem-
mel oluşu, tam ve mükemmel
bir sabır.
1.
Her hâl üzere Allah’a hamd olsun. (Feyzü’l-Kadir, 1:368, hadis no: 662.)
1...,791,792,793,794,795,796,797,798,799,800 802,803,804,805,806,807,808,809,810,811,...1032
Powered by FlippingBook