Emirdağ Lâhikası - page 817

Œ
3 5 0
œ
Medar-ı ibret ve hayret ve şükrandır ki:
Yirmi dokuz senedir, elli seneden beri benimle muarız
gizli düşman komiteler bütün desiseleriyle aleyhimde ad-
liyeyi, hükûmeti sevk etmeye çalışırken ve her desiseye
baş vururken, 130 kitabımı, binler mektuplarımı tetkik
ve taharri için adliyenin nazarını celp etmiş. o adliyeler,
beşi kat’î beraat ve umum kitapları suç yok diye iadeye
karar vermeleri ve geçen Malatya hâdisesi münasebetiy-
le yine gizli düşmanlarımız hükûmetin ve adliyenin na-
zar-ı dikkatini bizlere çevirmeye çalıştıkları hâlde, yirmi
üç mahkeme demişler ki: “suç bulamıyoruz.”
(HaşİYe)
Acaba benim gibi dünya ehli ile münasebeti pek az ve
risale-i nur gibi hakikati hiçbir şeye feda etmeyen 130
kitabında bu kadar aleyhimizde bahane arayanlar varken
hiçbir suç bulunmaması ve yalnız eskişehir’in birtek me-
sele olan tesettürden başka, o da cevap verildikten son-
ra kanaat-i vicdaniyeye çevrilmesi, hâlbuki nur talebele-
ri gibi takvaya taraftar olanlardan bir tek adamın on
mektubunda on günde onu mesul edecek bazı maddeler
Emirdağ Lâhikası – ıı | 817 |
tekleyen.
tesettür:
örtünme, gösterilmesi
dinen yasak olan kısımların örtül-
mesi.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
umum:
bütün, herkes.
HaşİYe:
denizli’de bütün risâle-i nur eczaları iade edilmesi ve İstan-
bul’da ve Ankara’da ele geçen bütün risâleleri iade etmeleri ve tarsus,
Mersin’de ellerine geçen umum risâleleri iade etmeleri ve dört ay An-
kara bütün risâleleri tedkikle iadesine ve beraatine karar vermeleri ve
o beraat ve iadeyi dört defa tasdik etmesi ve en ziyade uğraşan Afyon,
dört sene sonra iki defa beraat ve iadesine karar vermesi gösteriyor ki,
adliyeler tamamıyla hakikî adaletle iş görmüşler ki, yeni şeylerin ehem-
miyeti kalmıyor.
adliye:
mahkeme, yargılama
işleriyle uğraşan daire.
aleyh:
karşı, karşıt.
bahane:
vesile, sebep.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
feda:
uğruna verme.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, doğru.
haşiye:
dipnot.
iade:
geri verme.
kanaat-i vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
komite:
encümen, kurul, ko-
misyon.
medar-ı ibret:
ibret sebebi,
vesilesi.
mesele:
konu.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
muarız:
muhalefet eden, karşı
çıkan, muhalif.
münasebet:
ilgi, ilişki, müna-
sebet.
nazar:
dikkat.
nazar-ı dikkat:
dikkatli
bakma, dikkatli bakış.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sevk:
yöneltme.
şükran:
teşekkür etme, iyilik
bilme.
taharri:
soruşturma.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden ka-
çınma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
talebe:
öğrenci.
taraftar:
taraflı, bir tarafı des-
1...,807,808,809,810,811,812,813,814,815,816 818,819,820,821,822,823,824,825,826,827,...1032
Powered by FlippingBook