Emirdağ Lâhikası - page 819

Œ
3 5 1
œ
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G mr
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Aziz,Sıddık,Vefadar,FedakârKardeşlerim!
Ev vel en:
Bütün ruhucanımla fevkalâde nuranî hiz-
met-i imaniyenizi tebrik ederim.
San i yen:
Ankara’da dindar Ahrarların kongresinde
beni diyanet riyaseti dairesinde bir vazife ile tavzif et-
meyi hararetle istemelerine ve Medresetüzzehra’nın nur
talebelerini, bu meselede bana kabul ettirmekte vasıta
yapmalarına karşı derim:
o toplantıda bu teklifi yapan mebuslara ve dindar ar-
kadaşlarına çok teşekkür ve çok selâm ve muvaffakıyet-
lerine çok dua ederiz. Fakat ben ziyade zaif ve şiddetli
hasta ve ihtiyar ve kabir kapısında ve perişan olduğum-
dan, o kudsî vazifeyi yapmaya iktidarım olmamasından,
benim yerimde risale-i nur’un şahs-ı manevîsi, benim
bedelime nur Şakirtlerinin has ve halis ve İslâmiyetin ha-
kiki fedakârlıklarının şahsiyet-i maneviyesi, o kudsî vazi-
feyi şimdiye kadar gayr-i resmî perde altında yaptıkları
gibi, inşaallah resmî bir surette dahi yapabilecekler. on-
lara havale ederiz…
(4)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Duanızamuhtaçkardeşiniz
SaidNursî
Emirdağ Lâhikası – ıı | 819 |
ihtiyar:
yaşlı.
iktidar:
güç, kuvvet.
inşaallah:
Allah izin verirse.
kongre:
bir konu üzerindeki araş-
tırma ve incelemelerin ele alınıp
tartışıldığı toplantı, kurultay.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mebus:
milletvekili.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılmasını
idarecilere teklif ettiği, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte okutul-
masını düşündüğü üniversite.
mesele:
konu.
muhtaç:
gerek duyan.
muvaffakıyet:
başarı.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
resmî:
devlet adına olan.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
riyaset:
reislik, başkanlık.
ruhucan:
ruh ve can; ruh ve canla.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
saniyen:
ikinci olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs, belli
bir kişi olmayıp bir cemaatten
meydana gelen manevî şahıs.
şahsiyet-i maneviye:
manevî
şahsiyet, manevî kişilik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
tavzif:
vazifelendirme, görevlen-
dirme.
vasıta:
aracı.
vazife:
görev.
vefadar:
sözünde ve dostluğunda
devamlı olan, vefalı dost.
ziyade:
çok, fazla.
ahrar:
Osmanlının son dö-
nemlerindeki meşrutiyetçi ve
hürriyetçi grup; Hürriyetçiler.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bedel:
yerine, adına, namına.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
diyanet:
Din işleri ile ilgilenen
kuruluş, teşkilat.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvelen:
evvelâ, birinci, ilk
olarak.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
gayr-i resmî:
resmî olmayan.
hakikî:
gerçek.
halis:
her amelini, yalnız Allah
rızası için işleyen.
hararet:
coşkunluk, heyecan,
ısrar.
havale:
ısmarlama, bırakma.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlaşılmasına
hizmet etme.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
4.
Bâkî olan ancak Alah’tır.
1...,809,810,811,812,813,814,815,816,817,818 820,821,822,823,824,825,826,827,828,829,...1032
Powered by FlippingBook