Lem'alar - page 160

ey kardeşlerim, başıma gelen şefkat tokatlarını söyle-
dim. sizlerin de başınıza gelen şefkat tokatlarını, izin ver-
seniz ve helâl etseniz, söyleyeceğim. gücenmeyiniz. gü-
cenen olursa ismini tasrih etmeyeceğim.
İKİNCİSİ
öz kardeşim ve en birinci ve yüksek ve fedakâr bir ta-
lebem olan Abdülmecid’in Van’da güzel bir evi vardı. İda-
resi yerinde, hem muallim idi. Hizmet-i kur’âniyenin da-
ha revaçlı bir yeri olan hududa gitmekliğim için arzumun
hilâfına olarak teşebbüs edenlere, içtihadınca, güya men-
faatim için iştirak etmedi, rey vermedi. güya, ben hudu-
da gitseydim, hem hizmet-i kur’âniye siyasetsiz, safî ol-
mayacak, hem onu Van’dan çıkaracak idiler diye iştirak
etmedi. Maksadının aksiyle şefkatli bir tokat yedi. Hem
Van’dan, hem o güzel evinden, hem memleketinden ay-
rıldı. ergani’ye gitmeye mecbur kaldı.
ÜçÜNCÜSÜ
Hizmet-i kur’âniyenin pek mühim bir azası olan Hulû-
sî Bey, eğirdir’den memlekete gittiği vakit, saadet-i dün-
yeviyeyi tam zevk ettirecek ve temin edecek esbap bulun-
duğundan, bir derece sırf uhrevî olan hizmet-i kur’âniye-
de fütura yüz göstermeye dair esbap hazırlandı. Çünkü,
hem çoktan görmediği peder ve validesine kavuştu, hem
vatanını gördü, hem şerefli, rütbeli bir surette gittiği için
dünya ona güldü, güzel göründü. Hâlbuki hizmet-i
kur’âniyede bulunana, ya dünya ona küsmeli
o
nuncu
l
em
a
| 160 | Lem’aLar
aksi:
ters, zıt.
arzu:
istek.
âzâ:
üye.
dair:
alâkalı, ilgili.
esbap:
sebepler.
fedakâr:
feda eden.
fütur:
gevşeklik, usanç.
güya:
sanki.
helâl:
İslâmî ölçüler içinde ka-
zanılmış şey.
hilâf:
ters, zıt.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hizmeti.
hudut:
sınırlar.
içtihat:
fikir, kanaat.
idare:
tutum, yeter olma.
iştirak:
ortak olma.
maksat:
gaye.
mecbur:
zorunda kalma.
memleket:
bir insanın doğup
büyüdüğü yer.
menfaat:
fayda.
muallim:
öğretmen.
mühim:
önemli.
peder:
baba.
revaç:
rağbet, değer.
rey:
oy.
saadet-i dünyeviye:
dünya
saadeti, dünya mutluluğu.
safî:
saf olan, samimî.
sırf:
sadece.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, tarz.
şeref:
manevî büyüklük, yü-
celik.
talebe:
öğrenci.
tasrih:
açık açık söyleme.
temin:
sağlama.
teşebbüs:
bir işi yapmak için
harekete geçme, girişme.
uhrevî:
ahirete dair.
valide:
ana.
zevk:
tat, lezzet, haz.
1...,150,151,152,153,154,155,156,157,158,159 161,162,163,164,165,166,167,168,169,170,...1406
Powered by FlippingBook