Lem'alar - page 620

kalem olsa, yazsalar, bitiremezler. Yani, bir zatın böyle
bir kelâmı, vücuduna şuhut derecesinde delâlet ettiğine
bedel; zat-ı ehad-i samed’e, kelâmın mütekellime delâ-
leti ve ihsası gibi had ve hesaba gelmeyen hadsizdir ki,
umum denizlerin suyu mürekkep olsa, yazmasına kifayet
etmez” demektir.
ÜÇÜNCÜ KeLİMe:
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan hakaik-ı
imaniyeyi umum tabakat-ı beşere ders verdiği için, tespit
ve tahkik ve ikna etmek hikmetiyle, bir hakikati zahiren
tekrar ettiği için, ehl-i ilim ve ehl-i kitap bulunan o zaman
ulema-i Yehud, peygamber-i zîşan Aleyhissalâtü Vesse-
lâmın ümmîliğine ve kıllet-i ilmine gayet haksız bir taar-
ruz ettiklerine manen bir cevaptır. Şöyle ki:
Ayet-i kerîme der: “tahkik ve ikna gibi pek çok hik-
metler için ayrı ayrı faydalar nokta-i nazarında çok
müteaddit neticeleri bulunan bir hakikati, umumun, bil-
hassa avamın kalbinde yerleştirmek için, erkân-ı imaniye
gibi her bir meselesi bin mesail kıymetinde ve binler ha-
kaikı tazammun eden meseleleri ayrı ayrı, mu’cizâne tarz-
larda tekrarını, hasr-ı kelâmî ve kusur-i zihnî ve sermaye-
nin noksaniyetinden değildir. Belki hadsiz, nihayetsiz ha-
zine-i ezeliye-i kelâm-ı İlâhîden alınan ve âlem-i gayp he-
sabına âlem-i şahadete müteveccih olup, cin, ins, ruh,
melekle konuşan ve her ferdin kulağında taninendaz olan
kur’ân’ın menbaı bulunan kelâm-ı ezelînin kelimatını say-
mak için denizler mürekkep olsa, zîşuurlar kâtip, neba-
tatlar kalem, belki zerratlar kalem ucu olsalar, yine bitire-
mezler. Çünkü bunlar mütenahi, o ise nihayetsizdir.”
âlem-i gayp:
varlığı kesin olan ve
mahiyeti Allah tarafından bilinen,
görünmeyen dünyalar.
âlem-i şahadet:
gözle gördüğü-
müz âlem.
aleyhissalâtü Vesselâm:
“Salât
ve selâm onun üzerine olsun,” an-
lamında Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (asm)
avam:
kaba ve cahil halk taba-
kası.
ayet-i kerîme:
azamet ve şerefi
olan ayet.
bedel:
karşılık.
bilhassa:
özellikle.
cin:
gözle görünmez, lâtif cisim-
lerden ibaret bir yaratık.
delâlet:
delil olma, gösterme.
derece:
ölçü.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri.
ehl-i kitap:
kitap ehli.
erkân-ı imaniye:
imana ait esas-
lar.
fert:
şahıs, kişi.
gayet:
son derece.
had ve hesaba gelmez:
sınırsız ve
sonsuz bir şekilde.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hak:
adalet.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakaik-ı imaniye:
iman hakikat-
leri.
hakikat:
gerçek, esas.
hasr-ı kelâmî:
konuşmanın yalnız
belli şeyler üzerinde yoğunlaştırıl-
ması.
hazine-i ezeliye-i kelâm-ı İlâ
hî:
İlâhî konuşma sıfatının başlangıcı
ve sonu olmayan hazinesi.
hikmet:
gizli sebep, İlâhî gaye.
ihsas:
hissettirme.
ikna:
bir kanaati, fikri, düşünceyi
inanmasını sağlama.
ins:
insan.
kâtip:
yazıcı.
kelâm:
söz.
kelâm-ı ezelî:
varlığına başlangıç
olmayan Allah’ın sözü.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kifayet:
kâfi miktarda olma, ye-
terlilik.
kıllet-i ilim:
ilmin azlığı.
kıymet:
değer.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
kusur-ı zihnî:
zihin ve düşünce
açısından kusurlu olma.
malûm:
bilinen.
manen:
mana itibarıyla, manaca.
melek:
Allah’ın nurdan yarattığı,
her zaman görülemeyen, Allah’ın
emirlerine tam itaat eden mah-
lûk.
menba:
kaynak.
mesail:
meseleler.
mesele:
problem, önemli konu.
mu’cizâne:
mu’cize gibi.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
a
| 620 | Lem’aLar
müteaddit:
türlü türlü, çeşitli.
mütekellim:
konuşan.
mütenahi:
sonlu, sona eren,
biten.
müteveccih:
bir cihete dönen,
yönelen.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
noksaniyet:
eksiklik, noksan-
lık.
nokta-i nazar:
bakış açısı.
Peygamber-i Zîşan:
şanlı Pey-
gamber, Hz. Muhammed
(asm).
ruh:
hayatın temeli ve sebebi
olan manevî varlık.
sermaye:
ana para.
şuhut:
şahit olma.
taarruz:
saldırma.
tabakat-ı beşer:
insan taba-
kaları.
tahkik:
doğruluğunu, hakika-
tini araştırma.
taninendaz:
çınlayan.
tarz:
biçim, suret.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma.
ulema-i Yehud:
Yahudî âlim-
leri.
umum:
herkes.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, cahil.
vücut:
varlık.
zahiren:
görünüşte.
zat:
azamet ve ululuk sahibi
kişi.
Zat-ı ehad-i Samed:
her şey
kendisine muhtaç olduğu
hâlde, kendisi hiçbir şeye
muhtaç olamayan ve birliği
her bir şeyde tecelli eden Al-
lah.
zerrat:
zerreler.
zîşuur:
şuur sahibi.
1...,610,611,612,613,614,615,616,617,618,619 621,622,623,624,625,626,627,628,629,630,...1406
Powered by FlippingBook