Mektubat - page 175

İşte, nakl-i sahih-i kat’î ile, Ashabına haber vermiş ki:
“siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz. Hem
feth-i Mekke, hem feth-i Hayber, hem feth-i Şam, hem
feth-i Irak, hem feth-i İran, hem feth-i Beytü’l-Makdis’e
muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devlet-
leri olan İran ve rum padişahlarının hazinelerini beyni-
nizde taksim edeceksiniz.”
(1)
Haber vermiş. Hem, “tah-
minim böyle veya zannederim” dememiş, belki görür gi-
bi kat’î ihbar etmiş; haber verdiği gibi çıkmış. Hâlbuki,
haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş, sahabeleri
az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.
• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, çok defa ferman etmiş:
(2)
n
ön
ªo
Yn
h m
ôr
µ`n
H »/
Hn
G …/
ór
©n
H r
øp
e p
ør
jn
òs
dG p
In
Ò°/
ùp
H r
ºo
µ`r
«n
?n
Y
deyip, ebu Bekir ve ömer kendinden sonraya kalacak-
lar, hem halife olacaklar, hem mükemmel bir surette ve
rıza-i İlâhî ve marzî-i nebevî dairesinde hareket edecek-
ler. Hem ebu Bekir az kalacak, ömer çok kalacak ve pek
çok fütuhat yapacak.
(3)
• Hem ferman etmiş ki:
o
?r
?o
e o
?o
?r
Ñn
«°n
Sn
h Én
¡n
Hp
QÉn
¨n
en
h Én
¡n
bp
QÉn
°ûn
e o
âj/
Qo
Én
a ¢o
Vr
Qn
’r
G n
?p
d r
ân
jp
ho
R
(4)
Én
¡r
æp
e /
‹ n
…p
ho
R Én
e »/
às
eo
G
deyip, “Şarktan garba kadar benim ümmetimin eline ge-
çecektir. Hiçbir ümmet o kadar mülk zaptetmemiş.” Ha-
ber verdiği gibi çıkmış.
Mektubat | 175 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
hi.
feth-i Irak:
Irak’ın fethi.
feth-i İran:
İran’ın fethi.
feth-i Mekke:
Mekke’nin Peygam-
ber Efendimiz tarafından fethi.
feth-i Şam:
Şam’ın Müslümanlar-
ca fethi.
fütuhat:
fetihler, zaferler.
galebe etmek:
galip gelmek, üs-
tünlük sağlamak.
garb:
batı.
hâkimiyet:
hükmediş, egemen-
lik.
halife:
vekil, Hz. Muhammed’in
vekili olarak Müslümanların yö-
neticisi olan kimse.
ihbar:
haber verme, bildirme.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
marzî-i Nebevî:
Peygamberin ar-
zusu, isteği.
mecbur:
bir işi yapmak zorunda
olan.
mesafe:
uzaklık.
muvaffak:
başarılı.
mülk:
sahip olunan üzerinde ta-
sarruf hakkı bulunan şey; varlık,
saltanat.
nakl-i sahih-i kat’î:
kesinlikle doğ-
ru olan haberi bildirme, aktarma.
padişah:
hükümdar, kral.
rıza-i İlâhî:
Allah’ın rızası.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kimse.
suret:
şekil, biçim, tarz.
şark:
doğu.
taksim etmek:
bölüşmek, pay-
laşmak.
umum:
bütün, tüm.
ümmet:
bir peygambere inanıp
onun yolundan gidenlerin tama-
mı; Hz Peygambere inanıp onun
yolundan gidenler, Müslümanlar.
vakit:
zaman.
zannetmek:
sanmak.
zaptetmek:
idaresi altına almak.
ashap:
Sahabeler; Hz. Peygam-
beri görmüş ve onunla konuş-
muş olan Müslümanlar.
beyninizde:
aranızda.
ferman:
buyurma, haber
verme, bildirme.
feth-i beytü’l-Makdis:
Ku-
düs’ün fethi.
feth-i Hayber:
Hayber’in fet-
1.
Birkaç değişik hadisten alınmış haberlerdir. Bunlardan bazılarının kaynakları: Sahih-iİbni
Hibban, 8:241, 243; Şerhü’s-Siyeri’l-Kebir, İmam-ı Muhammed, 1:46; Mişkâtü’l-Mesabih, ha-
dis no: 3747; Sahih-iBuharî, 4:253; Sahih-iMüslim, 4:2236, 2237; Fethu’l-Kebir, 1:162, 452.
2.
Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer’in yoluna sımsıkı sarılın. (Müsned, 5:382, 385, 399, 402; Tir-
mizî, Menakıb: 16, 37; İbniMâce, Mukaddime: 11; Tuhfetü’l-Ahvezî, 10:147.)
3.
Tirmizî, hadis no: 3662; Hâkim, Müstedrek, 3: 75 Cem’ü’l-Fevaid, 2:498.)
4.
Yer benim için dürüldü. Doğusu ve batısı bana gösterildi. Ümmetimin hâkimiyeti bana gös-
terilen mesafeye kadar ulaşacaktır. (Müsned, 5:278; Müslim, 4:2215, 8:171, İbniMâce, hadis
no: 3952.)
1...,165,166,167,168,169,170,171,172,173,174 176,177,178,179,180,181,182,183,184,185,...1086
Powered by FlippingBook