Mektubat - page 171

Şumakamdabirmühimsualvardırki,denilirki
: Haz-
ret-i Ali, o derece hilâfete liyakati olduğu ve resul-i ek-
rem Aleyhissalâtü Vesselâma karabeti ve harikulâde ce-
saret ve ilmi ile beraber, neden hilâfette takaddüm ettiril-
medi? Ve neden onun hilâfeti zamanında İslâm çok keş-
mekeşe mazhar oldu?”
El cevap
: Âl-i Beytten bir kutb-i azam demiş ki: “re-
sul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Ali’nin (
rA
)
hilâfetini arzu etmiş; fakat gaipten ona bildirilmiş ki, mu-
rad-ı İlâhî başkadır. o da, arzusunu bırakıp, murad-ı İlâ-
hîye tâbi olmuş.”
(1)
Murad-ı İlâhînin hikmetlerinden birisi şu olmak gerek-
tir ki: Vefat-ı nebevîden sonra, en ziyade ittifak ve ittiha-
da gelmeye muhtaç olan sahabeler, eğer Hazret-i Ali ba-
şa geçseydi, Hazret-i Ali’nin hilâfeti zamanında zuhura
gelen hâdisatın şahadetiyle ve Hazret-i Ali’nin mümâşat-
sız, pervasız, zahidâne, kahramanâne, müstağniyâne tav-
rı ve şöhretgir-i âlem şecaati itibarıyla, çok zatlarda ve ka-
bilelerde rekabet damarını harekete getirip tefrikaya se-
bep olmak kaviyyen muhtemeldi.
• Hem, Hazret-i Ali’nin hilâfetinin teehhür etmesinin
bir sırrı da şudur ki: gayet muhtelif akvamın birbirine ka-
rışmasıyla, peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın haber
verdiği gibi sonra inkişaf eden yetmiş üç fırka
(2)
efkârının
esaslarını taşıyan o akvam içinde, fitneengiz hâdisatın zu-
huru zamanında Hazret-i Ali gibi harikulâde bir cesaret
ve feraset sahibi, Haşimî ve Âl-i Beyt gibi kuvvetli,
Mektubat | 171 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
ya işlerinde umumî reislik.
inkişaf etme:
ortaya çıkma.
itibarıyla:
bakımından.
ittifak:
bir konuda, ortak bir ga-
yede anlaşma; fikir birliği etme.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
kabile:
göçebe insanlarda aynı
soydan sayılan ve bir başa itaat
eden insan topluluğu, boy, aşiret.
kahramanâne:
kahramancasına,
yiğitçesine.
karabet:
akrabalık, yakınlık.
kaviyyen:
kuvvetle.
keşmekeş:
karışıklık.
kutb-i azam:
en büyük kutup,
birçok Müslümanın kendisine bağ-
landıkları büyük evliyadan zama-
nın en büyük mürşidi.
liyakat:
lâyık olma, uygunluk.
makam:
yer.
mazhar:
bir şeyin ortaya çıktığı,
göründüğü yer.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
muhtemel:
ihtimal dahilinde olan,
olması mümkün.
murad-ı İlâhî:
Cenab-ı Hakkın mu-
radı, isteği.
mühim:
önemli.
mümâşat:
hoş geçinmek için uy-
sallık gösterme, bir kimsenin fik-
rine katılıyormuş gibi görünme.
müstağniyâne:
tok gönüllülükle,
kanaatkâr bir şekilde.
pervasız:
korkusuz, çekinmeyen.
rekabet:
rakip olma ve yarışa gir-
me.
Resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rim ve Allah’ın insanlara bir elçisi
olan Hz. Muhammed.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kimse.
sır:
gizli hakikat.
sual:
soru.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şecaat:
yiğitlik, cesurluk, kahra-
manlık.
şöhretgir-i âlem:
şöhreti tüm dün-
yaya yayılmış, dünyaca tanınan.
tâbi olmak:
uymak, itaat etmek.
takaddüm:
öne geçme, ileride ol-
ma.
tavır:
olaylar ve insanlar karşısın-
da takınılan hâl, tutum
teehhür:
gecikme, sonraya kal-
ma.
tefrika:
ayrılık, bölünme.
Vefat-ı Nebevî:
Peygamberimizin
vefatı.
zahidâne:
zahit gibi, dinin emirle-
rini yerine getirip yasaklarından
kaçınarak.
zat:
şahıs, kişi, fert.
ziyade:
çok, fazla.
zuhur:
görünme, meydana çık-
ma.
akvam:
kavimler, milletler,
uluslar.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
Âl-i beyt:
Hz. Muhammed’in
ailesinden olan ve neslinden
gelen kimseler.
arzu:
istek.
cesaret:
yiğitlik, atılganlık ve
gözü pek olma.
efkâr:
fikirler, düşünceler, gö-
rüşler.
feraset:
anlayışlılık, çabuk se-
ziş, kavrayış.
fırka:
insan topluluğu, grup.
fitneengiz:
fitne çıkaran.
gaip:
görünmeyen âlem.
gayet:
çok, son derece.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
harikulâde:
eşi ve benzeri ol-
mayan, olağanüstü.
Haşimî:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in kabilesinden,
onun sülâlesinden gelen.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli bilinmeyen
nokta.
hilâfet:
halifelik; Peygamberi-
mizin vekili olarak din ve dün-
1.
Ramuzü’l-Ehadis, s. 293; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs. 5:316; Suyutî, Tarihu’l-Hulefa, s. 64.
2.
İbniMâce, Fiten: 17; EbuDavud, Sünnet: 1; Tirmizî, İman: 18.
1...,161,162,163,164,165,166,167,168,169,170 172,173,174,175,176,177,178,179,180,181,...1086
Powered by FlippingBook