Mektubat - page 363

Mektubat | 363 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
mak.
itiraf:
herhangi bir şeyi gizleme-
yip söylemek.
kâfi:
yeterli.
kıymet:
değer.
kongre:
çeşitli devletlerden yö-
neticilerin, elçilerin, delegelerin ka-
tılmasıyla yapılan toplantı.
külliyetü’l-hukuk:
genel hukuk.
makam-ı takdir:
beğenilme ma-
kamı, yeri.
mes’ut:
saadetli, mutlu.
misil:
benzer, eş.
muhakkak:
kesinlikle, şüphesiz.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
müsalemet:
herkesle barış içinde
olma, sulh, barışıklık.
müsalemet-i umumiye:
umumun
selâmeti; insanlığın barışı.
müşkülât:
zorluklar.
nam:
ad, isim; ün, şan.
reis:
baş, başkan, bir heyet veya
meclisteki üyelerin başı.
saadet:
mutluluk.
saadet-i hayat:
hayatın mutlulu-
ğu.
saadet-i hayatiye:
hayattaki mut-
luluk.
sîret:
bir kimsenin içi, manevî du-
rumu, hâli, tavrı, ahlâk ve karak-
teri.
şedit:
şiddetli.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümle-
rin hepsi.
tarz:
biçim, şekil.
tasfiye:
saflaştırma, arıtma, temiz-
leme.
temin etmek:
sağlamak, karşıla-
mak.
terakki:
yükselme, ilerleme, ge-
lişme.
tercüme:
bir sözü bir dilden baş-
ka bir dile çevirme; bir dilden baş-
ka bir dile çevrilmiş eser, çeviri.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
ümmî:
okuma yazması olmayan.
üstat:
bilim veya sanat alanında
üstün bilgisi ve yeteneği olan kim-
se.
vacip:
zorunlu.
yekta:
tek, eşsiz.
zat:
kişi, şahıs, fert.
m
ós
ªn
ëo
e o
øj
p
O n
¿Én
c r
ón
?n
d) r
ƒn
°T r
Or
QÉn
f r
ôn
H n
?Én
bn
h (m
?Én
Y r
»n
Ør
dn
G n
ór
©n
H
p
¬p
àn
ªr
«p
b '
‹p
G Én
ær
?n
°Un
h r
ƒn
d o
¿ƒo
µn
f
o
¬s
fn
’ m
án
°ûp
gr
óo
e m
ás
jp
ƒn
«n
M r
øp
e p
¬ r
«n
?n
Y …
p
ƒn
£r
æn
j Én
ªn
d É k
ªp
FGn
O ?
p
eÉ° s
ùdG s
…p
ôj
p
ór
?s
àdG o
™ p
°Vr
ƒn
e
(
˜
)
…p
òs
dGn
h p
án
Øp
?n
àr
îo
Ÿr
G p
IÉn
«n
?r
G p
QGn
ƒr
Wn
’ p
ºr
°†n
¡r
dG o
án
µn
?n
e o
¬n
d …p
òs
dG o
ó«p
Mn
ƒr
dG o
øju
ódG n
ƒo
g p
‹ o
ìƒo
?n
j Én
e '
¤n
Y
l
ós
ªn
ëo
e »n
Yr
óo
j s
¿n
G Ék
Ñp
LGn
h …n
Qn
Gn
h p
¢SÉs
ædG n
øp
e m
?r
«n
L t
?o
c p
¬r
«n
dp
G n
Ün
òr
éo
j r
¿n
G n
?p
dn
òp
d o
™«p
£n
àr
°ùn
j
p
åj
p
ón
ër
dG p
ºn
dÉn
©r
dG n
án
eÉn
Yn
R ?
s
dn
ƒn
J Gn
Pp
G o
¬n
?r
ãp
e k
Ó o
Ln
Q s
¿n
G o
ó p
?n
à r
YGn
h p
ás
«p
fÉn
°ùr
fp
’r
G n
òp
?r
æo
e
(
˜
)
n
án
ªn
dÉn
°ùo
Ÿr
G »p
ær
©n
j) n
In
OÉn
©s
°ùdGn
h n
án
en
Ó s
°ùdG p
ºn
dÉn
©r
dG p
s
?n
Mn
Gn
h p
¬p
Jn
Óp
µr
°ûo
e u
?n
M
p‘
n
ín
én
f
(Én
¡r
«n
dp
G p
?r
ƒn
«r
dG p
ºn
?n
©r
dG o
án
LÉn
M s
ón
°Tn
G Én
en
h( s
»p
eƒo
ªo
©r
dG n
ír
?t
°üdGn
h
Tercümenin bir hulâsası:
evet, garp uleması ve feylesofları itiraf ve ikrar etmişler ki, “İslâmiye-
tin kanunları, yüksek bir tarzda âlemin ıslahına kâfidir.”
Hem, külliyetü’l-Hukuk kongresinin cemiyetinde, bütün hukukiyyu-
nun toplandığı o kongrede, 1927 senesinde, onun reisi feylesof üstat
shebol (Şebol) demiş ki: “Muhammed’in (
AsM
) beşeriyete intisabıyla bü-
tün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü o zat ümmî olmasıyla be-
raber, on üç asır evvel öyle bir şeriat getirmiş ki, biz Avrupalılar, iki bin
sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mes’ut, en saadetli
oluruz.”
İkincisi veyahut
NurÇeşmesi’
nin ahirine ilâve edilenlerle kırk beşin-
cisi olan Bernard shaw demiş: “din-i Muhammedînin (a.s.m.) en yük-
sek makam-ı takdire çıkmasının sebebi, gayet acip ve sağlam bir haya-
tı temin etmesidir. Bana açılan budur ki: o din tek, yekta, emsalsiz bir
din-i ferit olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini
hazmettiriyor. Yani, ıslah ve istihale tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor.
Hem Muhammed’in (
AsM
) dini öyle bir dindir ki, insanın ayrı ayrı bütün
milletlerini kendine celp edebilir. Ben görüyorum ve itikat ediyorum ki,
beşere vaciptir ki, desin, ‘Muhammed (
AsM
) insaniyetin halâskârıdır.’ Ve
halâskarlık namı ona verilmek lâzımdır.”
Hem diyor: “Ben itikat ediyorum ki, Muhammed’in (a.s.m.) misli, ya-
ni sîretinde, tarzında bir adam şimdiki yeni âleme reis olsa, hükmetse,
bu yeni âlemin müşkülâtını halledip, bu yeni karma karışık âlemde mü-
salemet-i umumiyeye ve saadet-i hayatın husulüne sebep olacak. evet,
bu yeni âlemin müsalemet ve saadet-i hayatiyeye ne kadar şedit ihtiya-
cı var olduğunu herkes anlar.
acip:
hayrette bırakan.
ahir:
son.
âlem:
dünya; yeryüzü.
asır:
yüzyıl, çağ.
beşer:
insan, insanlık.
beşeriyet:
insanlık.
celp etmek:
çekmek.
cemiyet:
topluluk, hey’et, ko-
misyon.
din-i ferit:
tek ve benzersiz
olan hak din, İslâm dini.
din-i Muhammedî:
Peygam-
berimiz Hz. Muhammed’in ge-
tirdiği din, İslâmiyet.
emsalsiz:
eşsiz, benzersiz.
etvar:
tavırlar, hâl ve hare-
ketler.
evvel:
önce.
feylesof:
felsefe ile uğraşan,
filozof.
Garb:
Batı.
gayet:
son derece, çok.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı
ve esası.
halâskâr:
kurtarıcı.
hazmetmek:
sindirmek.
hukukiyyun:
hukukçular.
hulâsa:
öz.
husul:
meydana gelme.
hükmetmek:
hâkim olmak,
karar vermek.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
iftihar etmek:
övünmek.
ikrar:
saklamayıp açıktan söy-
leme, tasdik ve kabul etme,
doğrulama.
insaniyet:
insanlık, bütün in-
sanlar.
intisap:
mensup olma, bağ-
lanma.
istihale:
bir hâlden başka ha-
le geçiş, hâl değiştirme.
itikat etmek:
inanmak, gö-
nülden tasdik ederek inan-
1...,353,354,355,356,357,358,359,360,361,362 364,365,366,367,368,369,370,371,372,373,...1086
Powered by FlippingBook