Mektubat - page 455

kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, bir-
biri arkasında size hiddet ve hırs ile bakan, belki yetmiş
nevi düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın
ve siperin ve kal’an, uhuvvet-i İslâmiyedir. Bu kal’a-i İs-
lâmiyeyi küçük adavetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne
kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmi-
ye olduğunu bil, ayıl.
ehadis-i şerifede gelmiş ki: “Ahirzamanın süfyan ve
deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müt-
hişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından
istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerç
eder ve koca âlem-i İslâm’ı esaret altına alır.”
(1)
ey ehl-i iman! zillet içinde esaret altına girmemek is-
terseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade
eden zalimlere karşı
(2)
l
In
ƒr
N p
G n
¿ƒ o
æ p
erD
ƒo
Ÿr
G n
És
‰ p
G
kal’a-i kudsiyesi
içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa, ne hayatınızı muha-
faza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.
Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir
çocuk ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine
karşı muvazenede bulunsa, bir küçük taş, muvazeneleri-
ni bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı in-
dirir. İşte, ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve husumetkâ-
râne tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuv-
vetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı içtimaiyenizle alâkanız varsa,
(3)
Ék
°†r
©n
H o
¬°o
†r
©n
H t
ó°o
ûn
j ¢ p
Uƒ° o
Ur
ôn
Ÿr
G p
¿Én
«`r
æ`o
Ñ`r
dÉn
c p
øp
erD
ƒo
ªr
?p
d o
øp
erD
ƒ o
ªr
dn
G
düs-
tur-i âliyeyi düstur-i hayat yapınız; sefalet-i dünyeviyeden
ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
esaret:
esirlik, kölelik.
eşhas-ı müthişe-i muzırra:
müt-
hiş zararlı şahıslar.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayatı.
hercümerç:
alt üst, darmadağın.
hırs:
kızgınlık.
hiddet:
öfke.
hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye:
İs-
lâm’ın güzelliklerine, faydalarına
ve gereklerine ters.
hilâf-ı vicdan:
vicdana aykırı.
hukuk:
haklar, kanunun verdiği
haklar.
husumetkârâne:
düşmanca.
ihtilâf:
anlaşmazlık, uyuşmazlık.
ihtiras:
aşırı, taşkın, olağan dışı is-
tek.
İslâm:
İslâm dini, Müslümanlık,
Müslümanlar.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
kal’a-i İslâmiye:
İslâm’ın kuvvetli
kalesi.
kal’a-i kudsiye:
kutsal kale.
malûm:
bilinen.
mizan:
terazi, ölçü aleti.
muhafaza:
koruma, saklama, hıf-
zetme.
muvazene:
denklik, denge.
müdafaa:
savunma.
mü’min:
iman eden, inanan.
nev:
türlü, çeşit.
nev-i beşer:
insan nev’i, insanlık.
nifak:
iki yüzlülük, münafıklık,
bozgunculuk.
sefalet-i dünyeviye:
dünya ha-
yatındaki sefalet, yoksulluk.
siper:
arkasına saklanılacak şey.
Süfyan:
ahirzamanda İslâmî de-
ğerleri tahrip edeceği, zulüm, yı-
kım ve aldatma ile iş göreceği ha-
dislerde belirtilen şahıs; Müslü-
manlar içinde çıkacak olan Dec-
cal.
şekavet-i uhreviye:
ahirette kö-
tü duruma düşme.
şikak:
uyuşmazlık, ayrılık.
tahassun etmek:
sığınmak.
tarafgirlik:
taraf tutmak.
uhuvvet-i İslâmiye:
İslâm kar-
deşliği.
vaziyet:
durum, duruş.
zalim:
zulmeden, haksızlık eden.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
zillet:
hakirlik, aşağılık.
adavet:
düşmanlık, kin.
ahirzaman:
dünyanın son za-
manı.
alâka:
ilgi, ilişki, bağ.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
ayıl:
uyan.
bahane:
vesile, sebep.
beşer:
insan, insanlık.
bina:
ev, yapı.
Deccal:
hadislerde
ahirzamanda insanlar arasın-
dan çıkacağı bildirilen dinsiz
ve münafık olan dehşetli şa-
hıs.
düstur-i âliye:
yüksek pren-
sip, kural.
düstur-i hayat:
hayat prensi-
bi, kuralı.
ehadis-i şerife:
hadis-i şerif-
ler.
1.
Hâkim, Müstedrek, 4: 529-530; İbni Hibban, Sahih, 8:286.
2.
Mü’minler ancak kardeştirler. (Hucurat Suresi: 10.)
3.
Mü’min için mü’min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir. (Bu-
harî, Salât: 88, Edep: 36, Mezalim: 5; Müslim, Birr: 65; Tirmizî, Birr: 18; Neseî, Zekât: 67; Müs-
ned, 4:405, 409.)
Mektubat | 455 |
Y
irmi
i
kinci
m
ekTup
1...,445,446,447,448,449,450,451,452,453,454 456,457,458,459,460,461,462,463,464,465,...1086
Powered by FlippingBook