Sözler - page 111

masnuat›yla Kendini tan›tt›rsa, mukabilinde insan iman
ile Onu tan›mazsa; hem, bu kadar rahmetin süslü mey-
veleriyle Kendini sevdirse, mukabilinde insan ibadetle
kendini Ona sevdirmese; hem, bu kadar bu türlü nimet-
leriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse, mukabilin-
de insan flükür ve hamd ile Ona hürmet etmese, cezas›z
kals›n, bafl›bofl b›rak›ls›n, o izzet, gayret sahibi Zat-› Zül-
celâl, bir dâr-› mücazat haz›rlamas›n?
Hem, hiç mümkün müdür ki, o Rahman-› Rahîm’in
kendini tan›tt›rmas›na mukabil iman ile tan›makla; ve
sevdirmesine mukabil ibadetle sevmek ve sevdirmekle;
ve rahmetine mukabil flükür ile hürmet etmekle mukabe-
le eden mü’minlere bir dâr-› mükâfat›, bir saadet-i ebedi-
yeyi vermesin?
Üçüncü Hakikat
Bab-› hikmet ve adalet olup, ism-i
Hakîm
ve
Âdil
’in
cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki,
(HAfi‹YE)
zerrelerden günefllere
kadar cereyan eden hikmet ve intizam, adalet ve mizan
SÖZLER | 111
O
NUNCU
S
ÖZ
överek bildirme.
haflir:
k›yametten sonra bütün
insanlar›n bir yere toplanmalar›.
hafliye:
dipnot, ek.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›; ‹lâhî ga-
ye.
hürmet:
sayg›.
iman:
inanç, itikat, tasdik.
imkân:
olabilirlik.
imtina:
kaç›nma.
inkâr:
reddetme, tan›mama,
inanmama.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
ism-i Hakîm ve Âdil:
Allah’›n her
fleyi faydal› ve hikmetli yapan
Hakîm ve her fiilinde adaletli olan
Âdil ismi bölümü.
istib’at:
ak›ldan uzak görme.
izzet:
fleref, yücelik, kuvvet ve
kudret.
kat’iyen:
kesin olarak.
küfür:
inkâr, inanmama.
makuliyet:
akla uygun olan fle-
yin hâli.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
mizan:
ölçü.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhal:
imkâns›z.
muhaliyet:
imkâns›zl›k.
mukabele etmek:
karfl›l›k ver-
mek.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k, muadil.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mü’min:
iman eden, Allah’a ve
onun bildirdi¤i her fleye inanan.
mümkün:
var edilmifl olanlar, ya-
rat›lanlar.
müflkülât:
güçlükler, zorluklar.
Rahman-› Rahîm:
dünya ve ahi-
rette yaratt›klar›na sonsuz rah-
met, flefkat ve merhametiyle
muamele eden Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk.
s›r:
gizli ifl veya söz.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolayl›k.
flamar:
tokat.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›l›k
hoflnutluk.
tabir:
ifade, söz.
vücup:
varl›k, gerekme.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan zat, Allah.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s›, atom.
adalet:
hakkaniyet; her hak
sahibine hakk›n›n tam ve ek-
siksiz verilmesi.
âdil:
adaletli olan.
bab-› hikmet ve adalet:
maslahat ve adalet kap›s›.
cereyan etmek:
var olmak,
geçerli olmak.
ceza:
karfl›l›k; suç ve kusura
uygulanan müeyyide
dalâlet:
sapma; iman ve ‹slâ-
miyetten ayr›lma.
dâr-› mücazat:
ceza yeri.
dâr-› mükâfat:
mükâfat yur-
du, Cennet.
ehl-i felsefe:
felsefe ile u¤ra-
flanlar.
ekser:
en çok.
elhâs›l:
özetle.
gayret:
haysiyet, fleref
hakikat:
gerçek, delil.
hakikî:
gerçek, sahici.
hamd:
Allah’a karfl› olan flük-
ran ve memnuniyetini onu
HAfi‹YE:
Evet, “Hiç mümkün müdür ki…” fiu cümle çok tekrar ediliyor.
Çünkü, mühim bir s›rr› ifade eder. fiöyle ki:
Ekser küfür ve dalâlet istib’attan ileri gelir. Yani, ak›ldan uzak ve muhal
görür, inkâr eder. ‹flte, “Haflir Sözü”nde kat’iyen gösterilmifltir ki, hakikî
istib’at, hakikî muhaliyet ve ak›ldan uzakl›k ve hakikî suubet, hatta imtina
derecesinde müflkülât küfür yolundad›r ve dalâletin mesle¤indedir. Ve ha-
kikî imkân ve hakikî makuliyet, hatta vücup derecesinde sühulet iman yo-
lundad›r ve ‹slâmiyet caddesindedir.
Elhâs›l, ehl-i felsefe istib’at ile inkâra gider; Onuncu Söz, istib’at hangi
tarafta oldu¤unu o tabir ile gösterir, onlar›n a¤›zlar›na bir flamar vurur.
1...,101,102,103,104,105,106,107,108,109,110 112,113,114,115,116,117,118,119,120,121,...1482
Powered by FlippingBook