Sözler - page 225

On Üçüncü Söz
W
1
@ n
Ú/
æp
erD
ƒo
ª r
?p
d l
án
ªr
Mn
Qn
h l
A = É '
Øp
°T n
ƒo
g Én
e p
¿'
Gr
ôo
? r
dG n
øp
e o
?u
õn
æo
fn
h
2
o
¬ n
d »/
¨n
Ñr
æn
j Én
en
h n
ôr
©u
°ûdG o
?Én
ær
ª s
?n
Y Én
en
h
K
UR
'
ÂN
-
I
H
AKÎM
ile felsefe ulûmunun mahsul-ü hik-
metlerini, ders-i ibretlerini, derece-i ilimlerini muvazene
etmek istersen, flu gelecek sözlere dikkat et!
‹flte, Kur'ân-› Mu'cizülbeyan’›, bütün kâinattaki adiyat
nam›yla yâd olunan, harikulâde ve birer mu'cize-i kudret
olan mevcudat üstündeki âdet ve ülfet perdesini keskin
beyanat›yla y›rt›p, o hakaik-› acibeyi zîfluura aç›p, na-
zar-› ibretlerini celp edip, ukule tükenmez bir hazine-i
ulûm açar.
Felsefe hikmeti ise, bütün harikulâde olan mu'cizat-›
kudreti âdet perdesi içinde saklay›p, cahilâne ve lâkaydâ-
ne üstünde geçer. Yaln›z harikulâdelikten düflen ve inti-
zam-› hilkatten huruç eden ve kemal-i f›trattan sukut
eden nadir fertleri nazar-› dikkate arz eder, onlar› birer
ibretli hikmet diye zîfluura takdim eder. Meselâ, en cami
bir mu'cize-i kudret olan insan›n hilkatini adî deyip lâ-
kaytl›kla bakar. Fakat insan›n kemal-i hilkatinden huruç
SÖZLER | 225
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
âdet:
al›flkanl›k.
adî:
normal, basit, s›radan.
adiyat:
al›fl›lm›fl, s›radan fleyler.
arz:
sunma.
beyanat:
aç›klamalar.
cahilâne:
cahilce, bilgisizce.
cami:
kapsaml›.
celp:
çekmek.
derece-i ilim:
ilim derecesi.
ders-i ibret:
ibret dersi.
felsefe:
hikmet ve marifet bilgisi.
hakaik-› acibe:
flafl›rt›c› ve hay-
rette b›rakan gerçekler.
harikulâde:
ola¤anüstü.
harp:
savafl, cenk.
hafliye:
dipnot.
hazine-i ulûm:
ilimler hazinesi.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hilkat:
yarat›l›fl.
huruç:
ç›kma, d›flar› ç›kma.
intizam-› hilkat:
yarat›l›fltaki dü-
zen.
kemal-i f›trat:
yarat›l›fltaki mü-
kemmellik.
kemal-i hilkat:
yarat›l›fl›n mü-
kemmel ve kusursuzlu¤u.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
lâkaydâne:
ilgisizce, duyars›zca.
lâkayt:
ilgisiz, ald›r›fl etmeyen.
mahsul-ü hikmet:
hikmet ürünü,
neticesi.
mevcudat:
varl›klar.
mu’cizat-› kudret:
Allah’›n kud-
ret mu’cizesi.
mu’cize-i kudret:
Cenab-› Hakk›n
kudretinin mu’cizesi.
muvazene:
karfl›laflt›rma.
mü’min:
iman eden, inanan.
nadir:
az bulunan.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak›fl.
nazar-› ibret:
ibretli bak›fl.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
sukut:
düflme.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›¤›
114 bölümden her biri.
flifa:
iyileflme, sa¤l›¤›na kavuflma.
takdim:
arz etme, sunma.
ukul:
ak›llar.
ulûm:
ilimler.
ülfet:
al›flkanl›k, gaflet.
vak›a:
hâdise, büyük olay.
yâd:
anma.
zîfluur:
bilinçli, fluur sahibi, fluurlu.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla. • Biz Kur’ân’dan mü’minler için bir flifa ve rahmet
olan fleyi indiriyoruz. (‹sra Suresi: 82.)
2.
Biz Peygambere fliir ö¤retmedik; bu ona yak›flmaz da. (Yâsin Suresi: 69.)
]
On Üçüncü Söz
, Barla’da
1926-34 y›llar› aras›nda
Türkçe olarak telif edil-
mifltir.
1...,215,216,217,218,219,220,221,222,223,224 226,227,228,229,230,231,232,233,234,235,...1482
Powered by FlippingBook