Sözler - page 643

BEfi‹NC‹ LEM’A:
Kur’ân’›n üslûp ve icaz›ndaki cami-
iyet-i harikad›r.
Bunda, Befl Ifl›k var.
Birinci Ifl›k:
Üslûb-u Kur’ân’›n o kadar acip bir cemi-
yeti var ki, bir tek sure, kâinat› içine alan bahr-i muhit-i
Kur’ânîyi içine al›r; bir tek ayet, o surenin hazinesini içi-
ne al›r. Ayetlerin ço¤u, her birisi birer küçük sure; sure-
lerin ço¤u, her birisi birer küçük Kur’ân’d›r. ‹flte flu, i’caz-
kârâne icazdan büyük bir lütf-u irflatt›r ve güzel bir teshil-
dir. Çünkü herkes, her vakit Kur’ân’a muhtaç oldu¤u
hâlde, ya gabavetinden veya baflka esbaba binaen, her
vakit bütün Kur’ân’› okumayan veyahut okumaya vakit
ve f›rsat bulamayan adamlar, Kur’ân’dan mahrum kal-
mamak için, her bir sure, birer küçük Kur’ân hükmüne,
hatta her bir uzun ayet, birer k›sa sure makam›na geçer.
Hatta, Kur’ân Fatiha’da, Fatiha dahi Besmelede münde-
riç oldu¤una, ehl-i keflif müttefiktirler. fiu hakikate bür-
han ise, ehl-i tahkikin icma›d›r.
‹kinci Ifl›k:
Ayat-› Kur’âniye, emir ve nehiy, vaat ve
vait, tergip ve terhip, zecir ve irflat, kasas ve emsal, ah-
kâm ve maarif-i ‹lâhiye ve ulûm-u kevniye ve kavanin ve
flerait-i hayat-› flahsiye ve hayat-› içtimaiye ve hayat-› kal-
biye ve hayat-› maneviye ve hayat-› uhreviye gibi umum
tabakat-› kelâmiye ve maarif-i hakikiye ve hacat-› befleri-
yeye delâlât›yla, iflarat›yla cami olmakla beraber,
SÖZLER | 643
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
fuyla keflfedip bilenler.
ehl-i tahkik:
hakikatleri delille-
riyle bilen âlimler.
emsal:
misaller, örnekler.
esbap:
sebepler.
Fatiha:
Kur’ân-› Kerîm’in birinci
suresi.
gabavet:
anlay›fls›zl›k.
hacat-› befleriye:
insanî ihtiyaç-
lar.
hakikat:
gerçek.
hayat-› kalbiye:
kiflinin his ve
duygu dünyas›
hayat-› manevîye:
manevî ha-
yat.
hayat-› uhreviye:
ahirete ait
olan hayat.
hazine:
define.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
i’cazkârâne:
mu’cizeli bir flekilde.
icma:
fikir birli¤i.
irflat:
do¤ru yolu gösterme.
iflarat:
iflaretler.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kasas:
k›ssalar, Kur’ân’da anlat›-
lan peygamberlerin ve kavimleri-
nin hayat hikâyeleri
kavanin:
kanunlar.
kelâm:
söz.
lâkayt:
ilgisiz.
lem’a:
par›lt›.
lütf-u irflat:
do¤ru yola erifltirme
nimeti.
maarif-i hakikiye:
gerçek bilgi-
ler.
maarif-i ‹lâhiye:
‹lâhî bilgiler.
mahrum:
yoksun, uzak kalma.
makam:
yer.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
münderiç:
içinde bulunan, yer-
lefltirilmifl, konulmufl.
müttefik:
fikirce beraber olan,
anlaflm›fl, birleflmifl.
nehiy:
yasaklama.
flerait-i hayat-› içtimaiye:
sosyal
hayat›n flartlar›.
flerait-i hayat-› flahsiye:
flahsî
hayatla ilgili flartlar.
tabakat-› kelâmiye:
sözün taba-
kalar›.
tergip:
ümit vermek
terhip:
korkutmak.
teshil:
kolaylaflt›rma.
ulûm-i kevniye:
kâinat ve dünya
ile ilgili ilimler.
umum:
bütün.
üslûp:
ifade tarz›, anlat›m flekli.
üslûp-u Kur’ân:
Kur’ân’›n anlat›m
tarz›.
vaat:
söz verme.
vait:
yap›lacak kötü fleylere karfl›
ceza vermekle tehdit etme.
vakit:
zaman.
zecir:
yasaklama, zorlama.
acip:
hayrette b›rakan.
ahkâm:
emirler, hükümler.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
ayetleri.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
bahr-i muhit-i Kur’ânî:
bü-
yük bir okyanusa benzeyen,
sonsuz ilim hazinesi olan
Kur’ân.
Besmele:
Bismillâhirrahma-
nirrahîm.
binaen:
-den dolay›.
bürhan:
delil.
cami:
toplayan, içine alan;
çok fleylerle alâkal›.
camiiyet-i harika:
harika bir
flekilde bir çok hakikati ve
manay› toplama.
cemiyet:
topluluk, birlik.
delâlât:
delâletler, iflaretler.
ehl-i keflif:
keflif ehli; herke-
sin göremedi¤i ve bilemedi¤i
gizli hakikatleri Allah’›n lüt-
1...,633,634,635,636,637,638,639,640,641,642 644,645,646,647,648,649,650,651,652,653,...1482
Powered by FlippingBook