Sözler - page 687

teflkilât›nda ya¤mur ya¤d›rmaktaki tasarrufat-› acibeyi
beyan ederken, güya bulutun eczalar› cevv-i havada da-
¤›l›p sakland›¤› vakit, istirahate giden neferat misillü, bir
boru sesiyle topland›¤› gibi, emr-i ‹lâhî ile toplan›r, bulut
teflkil eder. Sonra küçük küçük taifeler, bir ordu teflkil
eder gibi, o parça parça bulutlar› telif edip, k›yamette
seyyar da¤lar cesamet ve fleklinde ve rutubet ve beyazl›k
cihetinde, kar ve dolu keyfiyetinde olan o sehap parça-
lar›ndan âb-› hayat› bütün zîhayata gönderiyor. Fakat, o
göndermekte bir irade, bir kas›t görünüyor. Hacata gö-
re geliyor. Demek gönderiliyor. Cev berrak, safî, hiçbir
fley yokken, bir mahfler-i acayip gibi, da¤vari parçalar
kendi kendine toplanm›yor; belki, zîhayat› tan›yan birisi-
dir ki, gönderiyor.
‹flte flu mesafe-i maneviyede Kadîr, Alîm, Mutasarr›f,
Müdebbir, Mürebbî, Mu¤îs, Muhyî gibi esmalar›n matlâ-
lar› görünüyor.
Se k i z i n c i mez i ye t - i c eza l e t :
Kur’ân, kâh olu-
yor ki, Cenab-› Hakk›n ahirette harika ef’allerini kalbe
kabul ettirmek için, ihzariye hükmünde; ve zihni tasdike
müheyya etmek için, bir idadiye suretinde dünyadaki
acayip ef’alini zikreder. Veyahut istikbalî ve uhrevî olan
ef’al-i acibe-i ‹lâhiyeyi öyle bir surette zikreder ki, mefl-
hudumuz olan çok nazireleriyle onlara kanaatimiz gelir.
Meselâ:
1
l
Ú/
Ño
e l
º«°/
ün
N n
ƒo
g Gn
Pp
Én
a m
án
Ø` r
£o
f r
øp
e o
?Én
ær
? n
?n
N És
fn
G o
¿Én
°ùr
fp
’r
G n
ôn
j r
ºn
dn
hn
G
tâ surenin ahirine kadar.
SÖZLER | 687
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
da¤vari:
d⤠gibi.
ecza:
parçalar.
ef’al:
fiiller, ifller.
ef’al-i acibe-i ‹lâhiye:
Allah’›n in-
sanlar› hayretlere düflüren zat›na
has fiilleri.
emr-i ‹lâhî:
Allah’›n emri.
esma:
isimler.
güya:
sanki.
hacat:
hacetler, ihtiyaçlar.
harika:
ola¤anüstü.
hüküm:
de¤er, yerinde.
idadiye:
haz›rl›k bölümü.
ihzariye:
haz›rl›k mahiyetinde
olan.
irade:
dileme, isteme.
istikbalî:
gelecek zamanla ilgili.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kâh:
bazen
kanaat:
raz› olma, inanma.
kas›t:
bilinçli hareket.
keyfiyet:
vas›f, nitelik.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
mahfler-i acayip:
hayret verici
fleylerin topland›¤› yer.
matlâ:
do¤ufl yeri.
mesafe-i manevîye:
manevî me-
safe, uzakl›k.
meflhut:
görülen.
meziyet-i cezalet:
ifade güzelli¤i,
üstünlü¤ü.
misillü:
benzeri.
Mu¤îs:
yard›m eden Allah.
Muhyî:
dirilten Allah.
Mutasarr›f:
tasarruf sahibi olan
Allah.
Müdebbir:
idare eden Allah.
müheyya:
haz›r.
Mürebbî:
terbiye eden Allah.
nazire:
örnek, benzer.
neferat:
neferler, erler.
rutubet:
nemlilik.
safî:
saf olan, duru.
sehap:
bulut.
seyyar:
hareket eden.
suret:
biçim, flekil.
taife:
bölük, tak›m.
tasarrufat-› acibe:
hayret veren
tasarruflar, idareler.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme.
telif:
bar›flt›rmak, uzlaflt›rmak.
teflkil:
flekil verme, meydana ge-
tirme.
teflkilât:
kurulufllar.
uhrevî:
ahirete dair.
vakit:
zaman.
zîhayat:
hayat sahibi.
zihin:
bilinç, dima¤.
zikir:
anma, bildirme.
âb-› hayat:
hayat suyu.
ahir:
son.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen
Allah.
berrak:
duru, aç›k.
beyan:
anlatma, bildirme.
cesamet:
büyüklük, irilik.
cev:
hava, boflluk.
cevv-i hava:
hava tabakas›.
cihet:
yön.
1.
Görmedi mi o insan? Biz onu bir damla sudan yaratt›k da, sonra o Bize apaç›k bir düflman
kesiliverdi. (Yâsin Suresi: 77.)
1...,677,678,679,680,681,682,683,684,685,686 688,689,690,691,692,693,694,695,696,697,...1482
Powered by FlippingBook