Sözler - page 695

etmek” tabiriyle gayet küllî ve umumî bir azamet-i kud-
retin destgâh›na iflaret ederek,
1
l
ôj/
ón
b m
Ar
Àn
T pq
?o
c '
¤n
Y %G s
¿
p
G
fezlekesiyle tahkik edip, tespit eder.
Onun c u nük t e - i b e l âga t :
Kâh oluyor, ayet, insa-
n›n isyankârâne amellerini zikreder, fledit bir tehdit ile
zecreder. Sonra, fliddet-i tehdit ye’se ve ümitsizli¤e atma-
mak için, rahmetine iflaret eden bir k›s›m esma ile hati-
me verir; teselli eder.
Meselâ:
@ k
Ó«/
Ñn
°S¢p
Tr
ôn
© r
dG …p
P '
‹p
G Gr
ƒn
¨n
àr
Hn
’ Gk
Pp
G n
¿ƒ o
dƒo
?n
j Én
ªn
c l
án
¡p
d'
G o
= ¬n
©n
e n
¿Én
c r
ƒn
d r
?o
b
o
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG o
¬ n
d o
íu
Ñ°n
ùo
J @ Gk
Ò/
Ñn
c
Gv
ƒ o
?o
Y n
¿ƒ o
dƒo
?n
j És
ªn
Y '
‹Én
©n
Jn
h o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S
r
øp
µ '
d n
h /
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h s
øp
¡«/
a r
øn
en
h ¢o
Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñ°s
ùdG
2
k
Qƒo
Øn
Z Ék
ª«/
?n
M n
¿Én
c
o
¬s
fp
G r
ºo
¡n
ë«/
Ñ°r
ùn
J n
¿ƒo
¡n
?r
Øn
J n
‹flte flu ayet der ki: “De: ‘E¤er dedi¤iniz gibi mülkünde
fleriki olsayd›, elbette arfl-› rububiyetine el uzat›p müda-
hale eseri görünecek bir derecede bir intizams›zl›k ola-
cakt›. Hâlbuki, yedi tabaka semavattan tut tâ hurdebinî
zîhayatlara kadar her bir mahlûk, küllî olsun cüz’î olsun,
küçük olsun büyük olsun, mazhar oldu¤u bütün isimlerin
cilve ve nak›fllar› dilleriyle o Esma-i Hüsnan›n Müsem-
ma-i Zülcelâl’ini tesbih edip, flerik ve nazirden tenzih edi-
yorlar.’”
SÖZLER | 695
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
amel:
fiil, ifl.
arfl-› rububiyet:
terbiye edicili¤in
yüce makam›.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
azamet-i kudret:
Allah’›n kudre-
tinin büyüklü¤ü.
cilve:
yans›ma.
cüz’î:
bütüne ait olmay›p özel
olan.
derece:
miktar.
destgâh:
tezgâh, iktidar.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man.
eser:
niflan, iz.
esma:
isimler.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
ezel:
bafllang›c› olmayan geçmifl
zaman
fezleke:
özet, netice.
hamd:
flükür.
hatime:
nihayet, son, netice.
hurdebinî:
gözle görülemeyecek
kadar küçük.
intizam:
düzen.
isyankârâne:
isyan ederek.
Kadir:
kudret sahibi olan Allah.
kâh:
zaman olur, bazen.
k›s›m:
tak›m.
küllî:
büyük, kapsaml›, umumî,
bütün.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl.
mazhar:
görünme ve yans›ma
yeri.
müdahale:
kar›flma, araya girme.
mülk:
sahip olunan, üzerinde ta-
sarruf hakk› bulunan fley.
müsemma-i Zülcelâl:
sonsuz ce-
lâl ve isim sahibi.
nak›fl:
süsleme.
nazir:
benzer, efl.
nükte-i belâgat:
ince ve zarif
mana.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
ba¤›fllama.
semavat:
gökler.
fledit:
fliddetli.
flerik:
ortak.
fliddet-i tehdit:
tehdidin fliddeti.
tabaka:
kat.
tabir:
söz.
tahkik:
do¤rulu¤unu araflt›rma.
tehdit:
korku verme, gözda¤›.
tenzih:
uzak sayma.
tesbih:
Cenab-› Hakk› (c.c.) flan›na
lây›k ifadelerle anma.
teselli:
avutma, rahatlatma.
tespit:
belirleme.
umumî:
genel.
yeis:
ümitsizlik.
zecir:
fliddetle sak›nd›rma, yasak-
lama.
zîhayat:
hayat sahibi.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Muhakkak ki Allah her fleye kadirdir. (Fât›r Suresi: 1.)
2.
De ki: E¤er onlar›n dedikleri gibi, Allah ile beraber baflka ilâhlar da bulunsayd›, Arfl›n sahi-
bi olan Allah’a üstün gelmek için elbette bir yol ararlard›. • Allah, onlar›n söyledikleri fleyler-
den pek münezzehtir ve pek büyük bir yücelikle yücedir. • Yedi gökle yer ve onlar›n içinde-
kiler Onu tesbih eder. Hiçbir fley yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; lâkin siz onlar›n tes-
bihini anlamazs›n›z. fiüphesiz ki O halimdir, ceza vermekte acele etmez; gafurdur, günahlar›
çokça ba¤›fllar. (‹sra Suresi: 42-44.)
1...,685,686,687,688,689,690,691,692,693,694 696,697,698,699,700,701,702,703,704,705,...1482
Powered by FlippingBook