Sözler - page 879

dal›nda hüsnüsîret ve ismetli cemal-i suret ve sahavet ve
keremnamdarlar meyvesini yetifltiren ve befler nas›l flu
kâinat›n en mükemmel bir meyvesi oldu¤unu gösteren o
flecerenin menflei ile beraber,
ene’
nin iki cihetindedir. O
iki flecereye menfle ve medar, esasl› bir çekirdek olarak
ene’
nin iki veçhini beyan edece¤iz. fiöyle ki:
Ene’
nin bir veçhini nübüvvet tutmufl gidiyor, di¤er veç-
hini felsefe tutmufl geliyor.
Nübüvvetin veçhi olan
birinci vecih
ubudiyet-i mah-
zan›n menfleidir. Yani,
ene
kendini abd bilir; baflkas›na
hizmet eder, anlar. Mahiyeti, harfiyedir; yani baflkas›n›n
manas›n› tafl›yor fehmeder. Vücudu, tebeîdir; yani, bafl-
ka birisinin vücudu ile kaim ve icad›yla sabittir itikat eder.
Malikiyeti, vehmiyedir; yani, kendi Malik’inin izni ile sû-
rî, muvakkat bir malikiyeti vard›r bilir. Hakikati, z›lliyedir;
yani, hak ve vacip bir hakikatin cilvesini tafl›yan mümkin
ve miskin bir z›lldir. Vazifesi ise kendi Hâl›k’›n›n s›fât ve
fluunat›na mikyas ve mizan olarak, fluurkârâne bir hiz-
mettir.
‹flte, enbiya ve enbiya silsilesindeki asfiya ve evliya,
ene’
ye flu vecihle bakm›fllar, böyle görmüfller, hakikati
anlam›fllar. Bütün mülkü Malikü’l-Mülk’e teslim etmifller
ve hükmetmifller ki, o Malik-i Zülcelâl’in ne mülkünde,
ne rububiyetinde, ne ulûhiyetinde flerik ve naziri yoktur,
muin ve vezire muhtaç de¤il. Her fleyin anahtar› Onun
elindedir; her fleye kadir-i mutlakt›r. Esbap bir perde-i za-
hiriyedir; tabiat bir fleriat-› f›triyesidir ve kanunlar›n›n bir
mecmuas›d›r ve kudretinin bir mistar›d›r.
SÖZLER | 879
O
TUZUNCU
S
ÖZ
olan Allah.
malikiyet:
sahiplik.
Malikü’l-Mülk:
mülkün hakikî sa-
hibi olan Allah.
mecmua:
toplan›p biriktirilmifl,
tertip ve tanzim edilmifl fleylerin
hepsi..
medar:
kaynak.
menfle’:
kaynak, kök.
mikyas:
ölçüler, k›yaslamalar.
miskin:
zay›f.
mistar:
cetvel, bir fleyi ölçmeye
yarayan alet.
mizan:
terazi.
muin:
yard›mc›.
muvakkat:
az bir zamanla s›n›rl›,
geçici.
mükemmel:
en olgun, en kâmil.
mülk:
sahip olunan ve hükmedi-
len fley.
mümkün:
varl›¤› ile yoklu¤u im-
kân dairesinde olup, Allah’›n var
etmesine ba¤l› olan, ‹lâhî tercih
ile meydana gelen her fley.
nazir:
benzersiz.
nübüvvet:
peygamberlik.
perde-i zahiriye:
görünen sebep-
ler.
rububiyet:
mahlûkat› yaratan,
hâlden hâle r›z›kla geçirerek ter-
biye eden Allah.
sabit:
duran, do¤rulu¤u ispatlan-
m›fl.
sahavet:
cömertlik.
silsile:
zincir.
sûrî:
geçici.
s›fât:
vas›flar, özellikler.
fleriat-› f›triye:
yarat›c›n›n koy-
du¤u kurallar.
flerik:
yard›mc› ve ortak edin-
mek.
fluunat:
ifl ve ifllemler, fonksiyon-
lar, fiiller.
fluurkârâne:
bilerek, anlayarak.
tabiat:
maddede hükmeden ka-
nunlar, canl› cans›z varl›klar.
tebeî:
kastî olmayan, tâbi olarak
baflkas›n›n vücuduyla kaim olan,
ba¤›ms›z olmay›p baflkas›na ba¤-
l›.
ubudiyet-i mahza:
tam ve ger-
çek kulluk.
ulûhiyet:
her fleyi en mükemmel
flekilde idare ve tasarruf etme,
ilâhl›k.
vacip:
zorunlu, gerekli.
vecih:
yön; yüz.
vehim:
olmad›¤› hâlde var zan-
netme.
vezir:
ifl orta¤›, iflleri idarede yar-
d›mc› olan.
vücut:
varl›k.
z›ll:
gölge.
z›lliye:
gölge olma.
abd:
kul.
asfiya:
ilim ve ibadetle yüce-
li¤e ulaflanlar.
befler:
insan.
beyan:
ifade, aç›klama.
cemal-i suret:
d›fla yans›yan
güzellik.
cihet:
yön.
cilve:
görüntü, yans›ma.
enbiya:
peygamberler.
ene:
ben, benlik.
esbap:
sebepler.
evliya:
Allah’›n sevgisini ka-
zananlar, Allah dostlar›.
fehmetmek:
anlamak.
hak:
do¤ru.
hakikat:
gerçek.
Hâl›k:
yaratan Allah.
harfiye:
tek bafl›na bir mana-
s› olmay›p baflkas›n›n mana-
s›n› gösteren; sahibini tan›t-
mak için olan.
hükmetmek:
karar vermek.
hüsnüsîret:
manevî, ruhî gü-
zellik.
icat:
var etme, yaratma.
ismet:
günahlardan sak›nma,
günahs›zl›k.
itikat:
inanmak, inanç.
Kadir-i Mutlak:
güç ve kud-
reti s›n›rs›z olup her fleyi ya-
pan Allah.
kaim:
ayakta durabilen.
kâinat:
evren, tüm yarat›l-
m›fllar.
keremnamdar:
cömertlikle
meflhur olan.
kudret:
güç, kuvvet.
mahiyet:
özellik, nitelik.
malik:
sahip.
Malik-i Zülcelâl:
her fleye
hükmeden her fleyin sahibi
1...,869,870,871,872,873,874,875,876,877,878 880,881,882,883,884,885,886,887,888,889,...1482
Powered by FlippingBook