Sözler - page 869

Yirmi Sekizinci Sözün Birinci Makam›n›n ‹kinci Su-
alinde ispat edildi¤i gibi, Hakîm-i Ezelî, flu iki hanenin se-
kenelerine, kudret-i kâmilesiyle ebedî ve sabit bir vücut
verir ki, hiç inhilâl ve tagayyüre ve ihtiyarl›¤a ve ink›raza
maruz kalmazlar. Çünkü, ink›raza sebebiyet veren tagay-
yürün esbab› bulunmaz.
DÖRDÜNCÜ MESELE:
fiu mümkün, vaki olacakt›r. Evet, dünya, öldükten
sonra ahiret olarak diriltilecektir. Dünya harap edildikten
sonra, o dünyay› yapan Zat, yine daha güzel bir surette
onu tamir edecek, ahiretten bir menzil yapacakt›r. fiuna
delil, baflta Kur’ân-› Kerîm binler berahin-i akliyeyi tazam-
mun eden umum ayat›yla ve bütün kütüb-ü semaviye
bunda müttefik bulundu¤u gibi; Zat-› Zülcelâl’in evsaf-›
celâliyesi ve evsaf-› cemaliyesi ve Esma-i Hüsnas›, bunun
vukuuna kat’î surette delâlet ederler; ve enbiyaya gön-
derdi¤i bütün semavî fermanlar› ile k›yameti ve haflrin
icad›n› vaat etmifl. ‹flte madem vaat etmifl; elbette yapa-
cakt›r. Onuncu Sözün Sekizinci Hakikatine müracaat et.
Hem, baflta Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesse-
lâm›n bin mu’cizat›n›n kuvveti ile, bütün enbiya ve mür-
selînin ve evliya ve s›dd›kînin vukuunda müttefik olup,
haber verdikleri gibi; flu kâinat, bütün ayat-› tekviniyesiy-
le vukuundan haber veriyor.
E l hâ s › l
: Onuncu Söz bütün hakaik›yla, Yirmi Seki-
zinci Söz ‹kinci Makam›nda Lâsiyyemalardaki bütün be-
rahiniyle, gurup etmifl güneflin sabahleyin yeniden tulû
SÖZLER | 869
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
evsaf-› celâliye:
Cenab-› Hakk›n
büyüklük vas›flar›, Celâl ismine
ait vas›flar›.
evsaf-› cemaliye:
Cenab-› Hakk›n
güzellik vas›flar›.
ferman:
emir, buyruk.
hakaik:
gerçekler.
hakikat:
gerçek.
Hakîm-i Ezelî:
bafllang›c› olma-
yan ve sonsuz hikmet sahibi Al-
lah.
hane:
ev.
harap:
y›k›lm›fl, eskimifl.
haflir:
ölülerin dirilifli.
icat:
yoktan var etme.
inhilâl:
da¤›lma.
ink›raz:
da¤›l›p yok olma.
kâinat:
evren.
kat’î:
kesin.
kudret-i kâmile:
tam ve noksan-
s›z kudret, kuvvet.
kütüb-ü semaviye:
Allah’›n gön-
derdi¤i kutsal kitaplar: Tevrat, Ze-
bur, ‹ncil ve Kur’ân-› Kerîm.
k›yamet:
kâinat›n ölümü.
makam:
mevki, konum.
menzil:
yer.
mesele:
konu.
mu’cizat:
mu’cizeler.
Muhammed-i Arabî:
Araplar›n
içinden ç›kan Peygamberimiz.
müracaat:
baflvurma.
müttefik:
birleflen, anlaflan; bir-
leflmifl, fikirce beraber olan.
sekene:
oturan, yerli.
semavî:
Allah taraf›ndan olan, ‹lâ-
hî.
sual:
soru.
suret:
flekil, biçim.
s›dd›kîn:
do¤ru sözlü olanlar.
tagayyür:
de¤iflme.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
umum:
genel.
vaat:
söz verme
vaki:
olacak.
vuku:
olma, meydana gelme.
vücut:
varl›k.
Zat:
Allah.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan zat, Allah.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
ayat:
ayetler.
ayat-› tekviniye:
kâinatta
yarat›lan varl›klar›n Cenab-›
Hakk›n varl›k ve birli¤ine olan
iflaretleri.
berahin:
deliller.
berahin-i akliye:
aklî deliller.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ebedî:
sürekli, daimî.
elhâs›l:
sonuç olarak.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
esbap:
nedenler, sebepler.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
evliya:
Allah dostlar›.
1...,859,860,861,862,863,864,865,866,867,868 870,871,872,873,874,875,876,877,878,879,...1482
Powered by FlippingBook