Tarihçe-i Hayat - page 576

Ve bu yedi kudsî s›fât›n dahi, bütün masnuat›n flaha-
detiyle, hem hayattarâne, hem kadîrâne, hem alîmâne,
hem semiâne, hem basîrâne, hem müridâne, hem mü-
tekellimâne nihayetsiz bir surette tecellileriyle bilbedahe
ve bizzarure ve biilmelyakîn bir mevsuf-i Vacibü’l-Vü-
cud’un ve bir müsemma-i Vahid-i Ehad’in ve bir fail-i
Ferd-i Samed’in mevcudiyeti, güneflten daha zâhir, daha
parlak bir tarzda, kalpteki iman gözüne görünür gibi
kat’î bilinir. Çünkü, güzel ve manidar bir kitap ve mun-
tazam bir hane, bedahetle, yazmak ve yapmak fiillerini;
ve güzel yazmak ve intizaml› yapmak fiilleri dahi, beda-
hetle, yaz›c› ve dülger namlar›n›; yaz›c› ve dülger ünvan-
lar› ise, bedahetle, kitabet ve dülgerlik sanatlar›n› ve s›-
fatlar›n›; ve bu sanat ve s›fatlar, bedahetle, her hâlde bir
zat› istilzam eder ki, mevsuf ve sâni ve müsemma ve fa-
il olsun. Failsiz bir fiil ve müsemmas›z bir isim mümkün
olmad›¤› gibi, mevsufsuz bir s›fât, sanatkârs›z bir sanat
dahi mümkün de¤ildir.
‹flte bu hakikat ve kaideye binaen, bu kâinat, —bütün
mevcudat›yla beraber— kaderin kalemiyle yaz›lm›fl, kud-
retin çekiciyle yap›lm›fl manidar hadsiz kitaplar, mektup-
lar, nihayetsiz binalar ve saraylar hükmünde, —her biri
binler vecihle ve beraber hadsiz vücuh ile— Rabbanî ve
Rahmanî nihayetsiz fiilleri ve o fiillerin menfleleri olan
bin bir esma-i ‹lâhiyeyi hadsiz cilveleriyle ve o güzel isim-
lerin menba› olan yedi s›fât-› Sübhaniyenin nihayetsiz te-
cellileriyle, o yedi muhit ve kudsî s›fatlar›n madeni ve
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen Al-
lah.
alimane:
her fleyi en iyi bilen Al-
lah'a yarafl›r flekilde.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de inanma.
basîrâne:
görerek, bilerek, basi-
ret sahibine yak›fl›r flekilde.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr, ispata ih-
tiyaç olmayacak derecede aç›k-
l›k.
biilmelyakîn:
bir fleyi ilimle ve
baz› iflaretleriyle bilerek, hakikati
kesin bir tarzda bilme.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr olarak.
bizzarure:
zarurî olarak, ister is-
temez, mecburen.
celâldarane:
Celâlli bir flekilde,
büyüklük gösterircesine, haflmet-
lice, celâlî olana yak›fl›r surette.
cemalperverâne:
güzelli¤i geliflti-
rip tefeyyüz ettirir tarzda.
cilve:
Esma-i ‹lâhînin tecellisi.
dülger:
marangoz, yap› ustas›.
ef'al:
fiiller, ifller, ameller.
ef'al-i Rabbaniye:
Allah'›n kendi
Zat›na mahsus ve Rab isminin te-
cellisi olan fiilleri.
Esma-y› Hüsna:
Allah'›n adlar›,
Allah'›n doksan dokuz güzel ismi.
esma-y› ‹lâhiye:
Allah'›n isimleri.
faaliyet-i daime:
sürekli, devam-
l› olan faaliyet, sürekli çal›flma,
devaml› gayret etme.
fail:
ifli yapan, fiili iflleyen, yapan,
eden iflleyen.
fail-i Ferd ü Samed:
hiç bir fleye
muhtaç olmadan tek bafl›na her
fleyi yapan.
Fail-i Kadir:
her fleye gücü yeten,
kudret sahibi olan fâil, Allah (c.c.).
fiil:
ifl, olufl, davran›fl, hareket.
hâkimâne:
her fleyi hükmü alt›n-
da tutan, her fleye galip olan Al-
lah'›n her fleye hükmetmesiyle.
hakimane:
hikmetli bir flekilde.
hakkalyakin:
marifet mertebesi-
nin en yükse¤i.
hayattarane:
canl› bir flekilde,
hayat sahibi olarak, hayat sahibi
imiflçesine.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tan›ma, kabul etme.
istilzam:
gerektirme.
kadirâne:
güç ve iktidar sahibi
olarak.
kitabet:
kâtiplik.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
l›k.
mevsuf:
vas›flanan, bir s›fatla
tavsif edilen, vas›flanm›fl, nitelen-
mifl.
mevsuf-› vacibülvücut:
varl›¤›
gerekli olan, yoklu¤u asla düflü-
576 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
nülmemekle vas›flanan.
muntazam:
nizaml›, intizaml›,
s›ralanm›fl, s›ral›, düzgün.
müdebbirâne:
müdebbir ola-
na yak›fl›r flekilde, tedbirlice.
mürebbiyâne:
mürebbî ola-
na yak›fl›r flekilde, terbiye
edecek flekilde, e¤iterek.
mürîdâne:
müride yak›fl›r
tarzda, mürit gibi.
müsemma:
belirli, muayyen.
müsemmas›z:
ismi olup ken-
disi olmayan.
müsemma-y› Vahid-i Ehad:
zat ve s›fatlar›yla Vahid-i
Ehad (Bir olan ve birli¤i her bir
fleyde tecelli eden Allah) ola-
rak isimlendirilen Cenab-›
Hak.
mütekellimane:
konuflur gi-
bi, konuflmak suretiyle.
sâni:
yapan, iflleyen, yap›c›.
semiâne:
iflitircesine, iflitir gi-
bi.
s›fat-› seb'a-i kudsiye:
yedi
kudsî s›fat.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tan›kl›k.
tahakkuk:
gerçek olarak
meydana ç›kma, bir fleyin
do¤rulu¤unun meydana ç›k-
mas›, gerçekli¤inin anlafl›lma-
s›.
tecelli:
‹lâhî kudret ve s›rlar›n
insanlarda ve nesnelerde gö-
rünmesi, Cenab-› Hakk›n gü-
zel isimlerinin kâinatta ve in-
sanlarda zahir olmas›.
ünvan:
ad, isim, lâkap.
vücut:
var olma, var olufl, var-
l›k.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
1...,566,567,568,569,570,571,572,573,574,575 577,578,579,580,581,582,583,584,585,586,...1390
Powered by FlippingBook