Tarihçe-i Hayat - page 882

masumlara, ihtiyarlara zarar gelmemek için kendisine
zulüm ve tazip edenlere beddua etmeyen bir adam hak-
k›nda, “Bu ihtiyar münzevi, asayifli bozar, emniyeti ihlâl
eder ve maksad› dünya entrikalar›d›r. Ve muhabereleri
dünya içindir. Öyle ise suçludur” diyenler ve onu pek
a¤›r flerait alt›nda mahkûm edenler, elbette yerden gö¤e
kadar suçludur. Mahkeme-i kübrada hesab›n› verecekler.
Acaba, bir nutuk ile, isyan eden sekiz taburu itaate ge-
tiren ve k›rk sene evvel, bir makalesiyle binler adam›
kendine taraftar yapan ve mezkûr üç dehfletli kuman-
danlara karfl› korkmayan ve dalkavukluk yapmayan ve
mahkemelerde, “Bafl›mdaki saçlar›m adedince bafllar›m
bulunsa ve her gün biri kesilse, z›nd›kaya ve dalâlete tes-
lim-i silâh edip, vatan ve millet ve ‹slâmiyete h›yanet et-
mem. Hakikat-i Kur’ân’a feda olan bu bafl›m› zalimlere
e¤mem!” diyen ve Emirda¤’›nda, befl on ahiret kardefli
ve üç dört hizmetçilerden baflka kimse ile alâkadar olma-
yan bir adam hakk›nda ittihamnamede, “Bu Said, Emir-
da¤’›nda gizli çal›flm›fl, asayifle zarar vermek fikriyle ora-
da bir k›s›m halklar› zehirlemifl. Yirmi adam da etraf›nda
onu methedip, hususî mektuplar yazd›klar› gösteriyor ki,
o adam ink›lâp ve hükûmet aleyhinde gizli bir siyaset çe-
viriyor” diyerek, emsalsiz bir adavet ve ihanetlerle iki se-
ne hapse sokmak ve hapiste tecrid-i mutlak ile ve mah-
kemede konuflturmamakla tazip edenler, ne derece hak-
tan ve adaletten ve insaftan uzak düfltüklerini vicdanlar›-
na havale ediyorum.
adavet:
düflmanl›k, husumet.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sa¤lanmas›.
beddua:
bir kimsenin kötü olma-
s› için dua, kötü dua.
dalâlet:
Hak ve hakikatten sap-
ma, do¤ru yoldan ayr›lma, azma.
dalkavuk:
kendisine ç›kar ve ya-
rar sa¤layacak olan kimselere
afl›r› sayg› ve hayranl›k göstere-
rek yaranmak isteyen kimse.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
emsalsiz:
benzersiz.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, hile.
evvel:
önce.
feda:
u¤runa verme, kurban ol-
ma.
hâk:
do¤ruluk, gerçek, hakikat.
Hakikat-› Kur’ân:
Kur’ân’›n haki-
kati, Kur’ân’a ait olan gerçek.
havale:
bir fleyi baflkas›n›n üstü-
ne b›rakma.
h›yanet:
hainlik, kendine olan
güveni kötüye kullanma.
hususî:
özel.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ink›lâp:
de¤iflme, dönüflüm, kök-
lü de¤iflme.
isyan:
baflkald›rma, itaatsizlik,
emre karfl› gelme.
itaat:
söz dinleme, boyun e¤me,
emre uygun hareket etme.
882 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
ittihamname:
suçlama mek-
tubu.
kumandan:
komutan.
Mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme, öldükten sonra
bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çeki-
lece¤i mahkeme.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
maksat:
gaye.
masum:
suçsuz, günahs›z,
saf, temiz.
medih:
övme.
mezkûr:
zikredilen, ad› ge-
çen, an›lan.
muhabere:
haberleflme.
münzevi:
inzivaya çekilen,
köfleye çekilmifl, yaln›z.
nutuk:
söz, konuflma, hitap.
flerait:
flartlar.
tabur:
düzgün s›ralar hâlinde
dizilmifl askerî birlik.
taraftar:
tarafl›, bir taraf› des-
tekleyen.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, s›k›nt› verme.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle
görüflememek, tam bir yal-
n›zl›k.
teslim-i silâh:
silâh b›rakma,
silâh›n› teslim etme.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi
kötüden ay›rabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zalim:
zulmeden, ac›mas›z ve
haks›z davranan.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence.
1...,872,873,874,875,876,877,878,879,880,881 883,884,885,886,887,888,889,890,891,892,...1390
Powered by FlippingBook