Tarihçe-i Hayat - page 892

—bidayette— gülmesi, Risale-i Nur’un perde alt›nda tek-
sir makinesiyle gülmesine ve intiflar›na tevafuku ve her
tarafta taharri ve müsadere endiflesiyle tevakkufla a¤la-
mas›na, birden bire k›fl dehfletli ve hiddetli ve a¤lamas›y-
la, tetabuku, kuvvetli bir emaredir ki, hakikat-i Kur’âni-
yenin bu as›rda parlak bir mu’cize-i kübras›d›r; zemin ve
kâinat onun ile alâkadar.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k, kardefllerim,
(Garip ve lâtif bir hâlimi beyan etmek lâz›m geldi.)
Bir zaman, meflhur bir allâmeyi, harbin müteaddit
cephesinde cihada gidenler görmüfller, ona demifller. O
da demifl: “Bana sevap kazand›rmak ve derslerimden
ehl-i imana istifade ettirmek için benim fleklimde baz› ev-
liyalar benim yerimde ifller görmüfller.” Aynen bunun gi-
bi, Denizli’de camilerde beni gördükleri, hatta resmen
ihbar edilmifl ve müdür ve gardiyana aksetmifl. Baz›lar›
telafl ederek, “Kim ona hapishane kap›s›n› aç›yor?” de-
mifller. Hem, burada dahi aynen öyle oluyor. Hâlbuki,
benim çok kusurlu, ehemmiyetsiz flahsiyetime pek cüz’î
bir harika isnâd›na bedel, Risale-i Nur’un harikalar›n› is-
pat edip gösteren
Sikke-i Gaybî
mecmuas› yüz derece,
belki bin derece ziyade Nurlara itimat kazand›r›r ve
makbuliyetine imza basar. Hususan Nurun kahraman
akis:
yans›ma.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
allâme:
ilmî seviyesi çok yüksek
olan âlim.
as›r:
yüzy›l.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
bedel:
karfl›l›k.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
bidayet:
bafllangݍ.
cihad:
düflmanla savaflma.
cüz’î:
küçük, az.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
evliya:
velîler, Allah dostlar›.
gardiyan:
nöbetçi, hapishane
bekçisi.
Garip:
gurbette, kendi memleke-
tinin d›fl›nda bulunan, yabanc›.
hakikat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
hakikati, Kur’ân’›n ifade etti¤i ger-
çek.
harika:
ola¤anüstü.
harp:
savafl.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
Hususan:
bilhassa, özellikle.
ihbar:
haber verme, bildirme.
intiflar:
yay›lma, yayg›nlaflma,
neflrolunma.
isnat:
dayand›rma.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
itimat:
dayanma, güvenme.
kâinat:
evren; yarat›lm›fl olan
fleylerin tamam›, bütün âlem-
ler.
lâtif:
yumuflak, tatl›, hofl.
makbuliyet:
makbullük, be-
¤enilmifllik, geçerlilik.
mecmua:
toplan›p, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yaz›lar›n
hepsi.
mu’cize-i kübra:
en büyük
mu’cize.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
müteaddit:
çeflitli, bir çok.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flahsiyet:
kiflilik.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
taharri:
arama, araflt›rma.
teksir:
ço¤altma, ço¤altma
makinesi.
tetabuk:
birbirine uygun gel-
me, uyma.
tevafuk:
uyma, uygunluk,
birbirine denk gelme.
tevakkuf:
duraklama, durma.
zemin:
yeryüzü.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
892 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
1...,882,883,884,885,886,887,888,889,890,891 893,894,895,896,897,898,899,900,901,902,...1390
Powered by FlippingBook