Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Sezer’in laiklik anlayışı: Din devleti değil, devlet dini sınırlar

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, laikliğin, dinin, sosyal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilke olduğunu savundu. Cumhurbaşkanı Sezer, yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada laiklik tartışmalarına değindi.

Anayasa’nın başlangıç bölümünde, laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağının belirtildiğine dikkati çeken Sezer, böylece, Cumhuriyet’in niteliklerinin en önemlisi ve diğer niteliklerin temeli olan laikliğin, Anayasa’ya yön veren ilkeler arasındaki yerini aldığını ve anayasal tanımını bulduğunu söyledi. Bu tanıma göre laikliğin, dinin, sosyal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilke olduğunu savunan Sezer, şöyle konuştu:

‘’Bu işlevine uygun olarak Anayasa’nın 24. maddesinde de devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı, dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal değerlerin, siyasal ya da kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı, açık biçimde kurala bağlanmıştır.

Bunun yanında, Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’in gereklerine uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği; 14. maddesinde de Anayasa’da yer verilen hak ve özgürlüklerin, laik Cumhuriyet’i ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı belirtilmiştir. Böylece, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet’i zedeleyecek biçimde kötüye kullanılması önlenmiş, gerekirse laik Cumhuriyet’i korumak için temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.’’

/ ANKARA

02.10.2006


 

SOYSAL'I KÖŞKTE AĞIRLADI

Bir zamanlar Ecevit’e en yakın isimlerden biriyken daha sonra DSP’den ayrılarak Bağımsız Cumhuriyet Partisini kuran, ama girdiği ilk seçimde aldığı oy oranı bindelik küsuratı aşamayan eski Dışişleri Bakanlarından Prof. Dr. Mümtaz Soysal, parti yöneticileriyle birlikte geçtiğimiz günlerde Çankaya Köşküne çıkarak Cumhurbaşkanı Sezer’le görüştü. Görüşme sonrası izlenimlerini Sabah yazarı Muharrem Sarıkaya’ya anlatan Mümtaz Soysal, Sezer’in AKP’ye ciddî eleştiriler yönelttiğini söyledi.

BU NASIL DEMOKRASİ ANLAYIŞI?

Soysal, “AKP iktidarının rejime dönük uygulamaları” için “Kötü gidiyorlar” dediğini belirttiği Sezer’in, TSK komuta kademesinden son dönemde gelen “irticaî faaliyetlerin arttığına” ilişkin sert açıklamalara yaklaşımını da “Rejimi zorluyorlar. Tabiî, birileri de rejime sahip çıkacak. Tek güvence asker” sözleriyle dile getirdiğini aktardı. Kendisini yaklaşık altı buçuk yıl önce cumhurbaşkanı seçmiş olan Meclisi “hiçe sayan” bu değerlendirmenin, Sezer’in nasıl bir “demokrasi anlayışı”na sahip olduğunu ele verdiği vurgulandı.

02.10.2006


 

Arınç’tan Meclis vurgusu

TBMM Başkanı Bülent Arınç, “Milletin ve ülkenin kaderini bu Meclis vurgulamaktadır” dedi. TBMM Genel Kurulu’nun 22. Dönem 5. Yasama Yılı’nın ilk birleşimini açan TBMM Başkanı Arınç, özetle şöyle konuştu:

‘’Bugün 5. Yasama Yılı’nı, saygın ve itibarlı bir Meclis, istikrarlı bir siyasi ortam, tüm dünyada saygı uyandıran bir ülkeye sahip olarak açıyoruz. Yüce Meclisimiz yeni yılda yeni Cumhurbaşkanı’nı seçecek, yüce milletimiz de sandığa giderek bir kez daha iradesini beyan edecek ve ülkeyi yönetmesini istediği kişileri seçecektir. Bugün eğer bir erken seçim baskısı ve atmosferi olmadan 5. Yasama Yılı’na giriyorsak bu, ülkemizde siyasi bir istikrarın, doğru yolda ilerleyen bir ekonominin ve sağlam bir sosyal yaşamın olduğunu göstermektedir. Milletin ve ülkenin kaderini bu Meclis vurgulamaktadır. Bu tablonun oluşumunda meclisimizin, iktidar ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerimizin ve milletvekillerimizin emeği çok büyüktür. AB hedefinde bir rehavetin ve duraklamanın olduğunu ifade eden görüşlerin doğruları içermediğini belirtmem gerekir. Meclisimiz, AB sürecini önemsediğini, olağanüstü toplanıp, uyum paketlerini yeniden çıkartarak göstermiştir. Kıbrıs sorununda verilen sözlerin tutulmadığını, başkalarına uygulanmayan kriterlerin Türkiye’ye uygulanmak istendiğini gördükçe, Türk Milleti’nin AB’ye olan inancı zayıflamaktadır. Asılsız ermeni soykırımı iddialarını inkar edenlere hapis cezaları öngören, bu insanların siyaset yapmasını engelleyen bir Avrupa’nın, şimdi bizden bazı kanunlarımızı değiştirmemizi istemesi büyük bir çelişkidir.’’

/ ANKARA

02.10.2006


 

Erdoğan: PKK’yı yok etmede Bush’la mutabıkız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı George W. Bush ile yapacağı görüşmenin terörle mücadele konusunda büyük önem taşıdığını belirterek, ‘’Ortak bir kanaatimiz vardır, o da terör örgütünü yok etmektir. Terör örgütünü zararsız hale getirmektir’’ dedi.

Başbakan Erdoğan, ABD’nin New York şehrinde Türk toplumu ve temsilcilerine hitap etti ve soruları cevapladı. ‘’PKK terörünün ne olacağının’’ sorulması üzerine Erdoğan, ABD Başkanı George W. Bush ile bugün yapacağı görüşmede, terörle mücadelenin önemli bir gündem maddesi olacağını söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: ‘’Kimin ne söylediği ne söylemediği bizim için çok önem taşımaz. ABD Başkanı ile yapacağımız görüşme bizim için çok önem taşır. İkili görüşmelerimiz olmuştur. Ortak bir kanaatimiz vardır o da terör örgütünü yok etmektir. Terör örgütünü zararsız hale getirmektir. Eğer Afganistan’da varsak, terörle mücadele için varız. Aynı şekilde dünyanın değişik yerinden varsak, bunun için varız. Türkiye’de bir terör belâsı var. Bu terör belasıyla ilgili olarak Kuzay Irak’ta yaşanan sıkıntılar var. Bu konuda ABD ile müşterek hareket etme kararını verdiğimiz içindir ki ABD ve biz, özel temsilcimizi tayin ettik ve bu temsilciler de şu anda çalışmaya başladılar. Biz terörle mücadelede kararlıyız ve dolayısıyla dünyadaki tüm, özellikle birinci derecede ittifak halinde olduğu ülkelerle de bu dayanışmayı sürdürmenin gayreti içindeyiz. ABD bizim stratejik müttefikimizdir. Bu ülkeler teröre karşı gerekli ortak mücadeleyi verecektir. Pazartesi günü yapacağımız görüşmeden sonra ortak bu noktadaki bilgiler gerek ABD, gerekse tüm dünyaya yayınlanacaktır. Bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceğimizi, nasıl adımlar atacağımızı da ondan sonra açıklayacağız. ‘Bölücü terör’ diye ifade ediliyor. Ben aslında orada ‘bölücü’ ifadesini fazla görüyorum. ‘Terör örgütü’ diyorum. Yoksa ‘birleştirici terör mü var’ diye insanın aklına geliyor. Teröre karşı mücadelenin şüphesiz ki bir bedeli var. Dünyada bu bedeli bizden daha ağır ödeyen ülke yok. En ağırını biz ödedik. Bu konuda kararlıyız.’’

/ NEW YORK

02.10.2006


 

Bu yasak varken özgürlükten söz edilemez

Van Başörtüsüne Özgürlük Platformu’nun gerçekleştirdiği Basın Açıklaması ve yasağı protesto eylemi 4. haftasına girdi. Yoğun katılımın gözlendiği eylemde, basın açıklaması metnini Umut-Der üyesi Medine Baykara okudu.

Umut-Der üyesi Medine Baykara, “Başörtüsü kesin, açık ve tartışmasız dinî bir sorumluluk ve ödevdir. Başörtüsüne kamusal alan, şu ya da bu alan diyerek yer gösterip tarif yapanlar, aldatma ya da alay etme oyunu içerisindedirler” dedi.

“Bir dine mensup olan insanlar kendilerini nasıl beyan ediyorlarsa, onları kendi beyan ve konumlarıyla temel almak gerekir” diyen Medine Baykara, şöyle devam etti: “Bu bir inanç konusudur. Başlarını örtenler dini inançlarının gereği olarak örtünürler. Bu dinî vecibenin kaynağı Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerim’dir. Bazıları başörtüsünün bir vecibe olmadığını, aksine bir teferruat olduğunu veya birinci meselemiz olmadığını iddia etseler dahi o yine kendi zatında, kendi hakikatinde, kendi özünde dinî bir vecibedir. Vecibe olma özelliğini kıyamete kadar devam ettirecektir. Bundan dolayıdır ki bu zulüm ve yasak devam ettiği sürece mücadelemizde devam edecektir.”

Allah en güzel şekliyle nerde nasıl örtüneceğini Müslüman kadınlara Kur’ân-ı Kerim’de öğrettiğini hatırlatan Medine Baykara, “Bunun aksini düşünmek ya da inananlara uygulatmaya çalışmak ve dayatmak büyük bir zulümdür. Bu inanç ve düşünceye hakaretin ta kendisidir” dedi. Her hafta Cumartesi günü saat 12’de Sanat Sokak’ta , “yasak kalkana kadar” düşüncesiyle devam eden eylem, sık sık katılımcıların “Başörtüsü zulmü devam edemez,” “Başörtüye uzanan eller kırılsın” ve “Allahu Ekber” sesleriyle bölündü. Önceki haftalarda olduğu gibi protesto alkışlarının ardından kalabalık sessizce dağıldı. Van Başörtüsüne Özgürlük Platformu Gökkuşağı Derneği, İnsan Der, Mazlumder ve Umut-Der’den oluşuyor.

SESSİZ KALMAYACAĞIZ

Medine Baykara, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Özgürlük, insan hak ve hürriyetleri edebiyatını yapanlar, başörtüsü yasağı kapsamının genişletilip yaygınlaştırılmasını görmezden gelerek; bizim de buna razı olup sessiz kalacağımızı zan ediyorlarsa aldanıyorlardır. Güneş balçıkla sıvanmaz. Bu günkü süreçte, başörtüsü yasağı kaldırılmadan hak, hürriyet ve özgürlükten söz etmek abesle iştigal etmektir. Başörtüsü yasağı ile baskıcı tutumların altında yatan sebeplerden birisi de, toplumu İslam’dan uzaklaştırmak ve seküler bir zihniyet oluşturmaktır. Taraflı tek yanlı bir adalet ve özgürlük anlayışı adalet ve özgürlük değil haksızlığın ve zulmün kendisidir. Başörtüsüne özgürlük platformu olarak bu yasağı nefretle kınıyor biran önce hakkın ve adaletin yerini bulmasını talep ediyoruz.”

YENİ ASYA / VAN

02.10.2006


 

Ramazan manevî terapi ayı

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Klinik Şefi Doç. Dr. Kemal Sayar, Ramazan’ın manevî terapi ayı olduğunu belirterek, “Bu ay aynı zamanda yardımlaşma ayı.

Diğer insanların sıkıntılarını anlama ayı. Hem o insanların ıztırabını, derdini anlayacağız, hem de verebildiğimiz kadarını infak edeceğiz ki onların tasalarını, dertlerini biz de elimizden geldiği kadar hafifletebilelim” dedi.

DEVAMI RÖPORTAJ SAYFASINDA

Canan KARAKAŞ - Naciye KAYNAK

02.10.2006


 

Dalga tsunamiye dönüşebilir

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, enflasyonu düşürmek amacıyla yüksek faiz-düşük kur politikasının uygulanmasının Türkiye’nin cari açığının çok üst seviyelere çıkmasına neden olduğunu söyledi.

Satıcı, “Açık bir şekilde bilinmelidir ki cari açık ekonomi açısından bir tehdit olarak algılandığı sürece döviz ve faizde yeni bir dalga yaşanmayacağını kimse garanti edemez” dedi.

TİM Başkanı Satıcı, Eylül ayı ihracat rakamları sonuçları dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin içine kapalı ekonomi anlayışını global ekonomiye entegrasyon sürecinin gittikçe güçlendiğini ifade etti. Satıcı, açıklamasında geçtiğimiz mayıs ayı ve son olarak geçtiğimiz hafta Türkiye piyasalarından yaşanan çalkantıya değinerek, bu çalkantıların Türkiye’yi neden bu kadar etkilediğinin iyi analiz edilmesi gerektiğine işaret etti. Satıcı, “Neden Türkiye piyasaları gelişmekte olan ülkelerde yaşanan gelişmelerden en üst derecede etkileniyor? Bunun en büyük sebebi Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek dış ticaret açığına ve cari açığa sahip ülke konumunda olmasıdır. 25 milyar doları aşan cari açık ve 45 milyar doları aşan dış ticaret açığı Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sıraya taşımaktadır” diye konuştu.

“ENFLASYONDA DÜŞÜLEN

HATAYA DÜŞÜLMEMELİ”

Son yıllarda cari açık, enflasyon gibi Türkiye’nin kronik bir sorunu hale geldiğini dile getiren Satıcı, enflasyonu düşürmek amacıyla yüksek faiz-düşük kur politikasının uygulanmasının Türkiye’nin cari açığının çok üst seviyelere çıkmasına sebep olduğunu vurguladı. Satıcı, şöyle konuştu:

“Bu politika sayesinde cari açık, tüm yerli ve yabancı uzmanların açıkça belirttiği üzere Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktası haline gelmiştir. Açık bir şekilde bilinmelidir ki cari açık ekonomi açısından bir tehdit olarak algılandığı sürece döviz ve faizde yeni bir dalga yaşanmayacağını kimse garanti edemez.Bu cari açık seviyesiyle bu dış ticaret açığıyla dış piyasalar her karıştığında Türkiye ekonomisi daha da fazla karışacaktır. Cari açıkla mücadele konusunda enflasyonda düşülen hataya düşülmemesi gerekiyor. 10 yıllardır süren enflasyon 3 senede suni yöntemlerle indirilmeye çalışılmış, bu suni yöntemlerin yan etkisini de tüm Türk sanayisi çekmiştir. Bu yüzden cari açıkla mücadelenin zamana yayılması ve sürecin iyi yönetilmesi son derece önemlidir.”

Satıcı, düşük kur-yüksek faiz politikasının Türkiye’nin çıkışı olmadığını belirterek, “Bu gerçeğin herkesin kafasına yerleşmesi için illa büyük ölçekte bir kriz mi gerekmektedir? Eğer cari açık bu hızla devam ederse şu an yaşadığımız dalga asla tutunamayacağımız bir tsunamiye dönüşebilir” dedi.

Türkiye’nin artık seçim atmosferine girdiğini anlatan TİM Başkanı Satıcı, bu dönemin riskli bir süreç olduğuna dikkat çekerek, bu süreçte iktidarı ve muhalefeti ile birlikte kırılganlıkları göz önünde bulundurarak siyaset yapılmasının Türkiye’nin menfaatine olacağını belirtti. TİM olarak 17 Ekim’de Türkiye 1. İnnovasyon Konferansı’nı düzenleyeceklerini aktaran Oğuz Satıcı, günümüzün gelişen dünyasında rekabet edebilmenin yolunun innovasyondan geçtiğinin bilincinde olduklarını ifade etti. Satıcı, “İhracatçılarımız rekabette bir adım öne çıkmanın yolunun yepyeni icatlar üretebilmekten bu icatları kârlı bir şekilde pazarlamaktan geçtiğini artık çok iyi kavrıyorlar. Bu bilinci daha da geliştirmek amacıyla TİM olarak bu konferanstaki amacımız konsept ortaklarımızla birlikte innovasyon kavramını Türkiye’nin ana gündem maddesi haline getirmektir.”

Türkiye’nin önünde pırıl pırıl bir gelecek uzanmasına rağmen maalesef kendi kendimizi çelmelediğimizi savunan Satıcı, Türk üreticisi ve ihracatçısının tüm imkânlarını seferber ederek, elinden gelenin en iyisini ortaya koymaya çalıştığını buna karşlık, yüksek maliyetlerle yüksek vergilerle yüksek enerji fiyatları ile engellendiğini kaydetti.

/ İSTANBUL

02.10.2006


 

Baydemir: Türkiye’nin, irtica ve Kürt fobisi var

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türkiye’nin üzerinden atamadığı irtica ve Kürt konulu 2 önemli fobisi bulunduğunu belirterek bunları atmadan Türkiye’nin ilerleyemeyeceğini ileri sürdü.

Diyarbakır Sanat Merkezi’nin organize ettiği yazar Tarık Ali`nin katılımıyla “Ortadoğu`da Savaş ve Savaş Karşıtı Hareket” konulu söyleşi düzenlendi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türkiye’nin 2 büyük fobisinin bulunduğunu bunların irtica ve Kürt konusu olduğunu ifade etti. Türkiye’nin her açıdan Ortadoğu’da model olabilecek bir ülke potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Baydemir, demokratikleşme önünde Türkiye’nin iki büyük handikabına dikkat çekti. Cumhuriyet’ten bu yana Kürtlerin her hak talebinde bölünmeyi getirir diye korkulduğunu savunan Baydemir, şunları söyledi:

“Türkiye’nin iki büyük fobisinden ilki tam mânâsıyla laikliği içselleştirememesi. Hâlâ inançlar bir irtica tehlikesi olarak görülmekte. Türbanlı öğrenciler hâlâ üniversite okuyamadığından fundemantalizmi savunanlar bunu gerekçe göstererek örgütleniyorlar. Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde bulundum. Birkaç yıldızlı otellerde İncil önemli bir yerde bulunur. Dinden korkmuyorlar, aşmışlar. Bunun tarihsel nedenleri olabilir. Ama Türkiye’de bu bir fobidir. Bir diğer fobi ise Kürtlerdir. Cumhuriyetten bu yana Kürtlerin her hak talebi bölünmeyi getirir diye korkuldu. Bu nedenle Türkiye ekonomik kalkınmasını sağlayamadı. Kürt sorununa güvenlik bakış açısı dışında başka bir bakış açısı ile bakılmadığı için bu sorun büyüyerek günümüze kadar geldi. Çatışmalar devam ettikçe milliyetçilik gelişti. Bu sebeple sivilleşme ve demokrasi gelişemiyor. Kürt sorununa demokratik bakış bana göre Türkiye’yi değiştirecektir.”

/ DİYARBAKIR

02.10.2006


 

Meclis, 22. Dönem 5. Yasama Yılına başladı

22. Dönem 5. Yasama Yılı’na dün başlayan Meclis, bu hafta 9. Uyum Paketi üzerindeki çalışmalarını sürdürecek. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in açış konuşmasıyla yeni yasama yılına giren Meclis, yarından itibaren olağanüstü toplantı gündemindeki konular üzerinde çalışacak.

Tohumculuk Yasa Tasarısı, yarından itibaren TBMM Genel Kurulu’nda temel yasa olarak görüşülecek. 45 maddelik tasarı, 2 bölüm halinde görüşülecek. Tasarı, bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmeyi, tohumluklara kalite güvencesi getirmeyi, tohumluk üretim ve ticaretine yönelik sektörün yeniden yapılandırılmasını öngörüyor. TBMM Genel Kurulu, bu hafta gece mesaisi yapmayacak. Genel Kurul, yarın 15.00-19.00, Çarşamba ve Perşembe günü ise 12.00-19.00 saatleri arasında çalışacak.

TBMM’deki ihtisas komisyonları da 9. Uyum Paketi üzerinde çalışmalarını sürdürecek.

Adalet Komisyonu, bugün Vakıflar Yasa Tasarısı’nı görüşmeye devam edecek. 2 hafta önce görüşülmesine başlanan ve 95 maddelik tasarının 81 maddesi kabul edilen tasarının yarın tamamlanması bekleniyor. Plan ve Bütçe Komisyonu, Sayıştay Yasa Teklifi’ni görüşmeye yarın devam edecek. Teklifin görüşmeleri, 1. madde üzerinden sürecek. Yaş sebze meyve ve kesme çiçekçilikle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu, yarın toplanarak değerlendirme yapacak.

Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Hasan Korkmazcan, yeni yasama yılının başlaması dolayısıyla yayınlıdığı mesajında TBMM’nin yeni yasama yılında da ülke ve millet bütünlüğünün olduğu kadar, tarih ve gelecek bağlantısının da büyük güvencesi olduğu bilinciyle çalışacağına inandıklarını kaydetti.

/ ANKARA

02.10.2006


 

Türkiye artık devler liginde

Türkiye, 2003 yılında 240,6 milyar dolar olan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ile dünya sıralamasında 22’nci iken, 2007 yılında beklenen 400,4 milyar dolarlık yurt içi millî gelirle, iki basamak atlayarak 20’nci sıraya yükselecek.

Uluslurarası Para Fonunun (IMF) son raporunda yer alan tahmini verilerinden erlenen bilgilere göre, Türkiye’nin 2003 yılına göre GSYH’sı 4 yılda yüzde 66,4 artmış olacak.

Türkiye’nin yurt içi millî geliri 2004 yılında 302,6 milyar dolar, 2005 yılında 362,5 milyar dolar olarak gerçekleşirken, yıl sonunda 378,4 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

2007’de 400,4 milyar dolarlık GSYH’ya ulaşması beklenen Türkiye, Polonya, Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İrlanda, Finlandiya ve Portekiz gibi AB’ye üye bazı ülkeleri geride bırakacak. 2007 yılında Polonya’nın yurt içi millî gelirinin 351,3 milyar dolar, Avusturya’nın 340,6 milyar dolar, Danimarka’nın 296,4 milyar dolar, Yunanistan’ın 266,7 milyar dolar, İrlanda’nın 242,8 milyar dolar, Finlandiya’nın 217,8 milyar dolar, Portekiz’in 203,3 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

/ ANKARA

02.10.2006


 

PKK sığınakları cephanelik gibi

Hakkari’de, piyade onbaşı Halil İbrahim Aslan’ın mayına çarparak şehit olmasının ardından bölgede düzenlenen arazi aramasında, terör örgütü PKK’ya ait çok miktarda silâh, mühimmat ve patlayacı ele geçirildi.

Hakkari Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, PKK’ya yönelik düzenlenen operasyon kapsamında, Hakkari’nin Yüksekova ilçesi kırsalında arazi araması sırasında, terör örgütünün daha önceden döşediği mayına basarak şehit olan Piyade Onbaşı Halil İbrahim Aslan’ın şehit olmasının ardından, bölgede arazi aramasına devam edildiği bildirildi. Operasyonda, PKK’ya ait çeşitli sığınaklarda ve arazi aramalarında 30 adet RPG 7 roketatar, 44 kilo C4 patlayıcı, 3 bin 600 adet kalaşnikof mermisi, 18 adet havan mermisi, 64 adet el bombası, 4 bin 734 adet biksi mermisi, 247 adet uçak savar mermisi, 34 adet elektrikli fünye, 118 adet şarjör, 2 adet akü, 7 piknik tüpü, 150 kilo peynir, 100 kilo pirinç, 650 kilo un, 500 kilo şeker, 40 kilo çay, 5 teneke zeytin ve 5 teneke yağ ele geçirildi.

Açıklamada, güvenlik güçleri tarafından bölgede arazi operasyonlarının sürdüğü, ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünü, can ve mal güvenliğinin sağlanması için terör örgütüne karşın mücadelenin aralıksız sürdürüleceği kaydedildi.

/ HAKKARİ

02.10.2006


 

Eylül'de ihracat 7,7 milyar dolara yükseldi

Türkiye’nin Eylül ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 10,48 oranında artarak, 7 milyar 682 milyon 735 bin dolara yükseldi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan rakamlara göre, Ocak-Eylül dönemi (9 aylık) ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,97 artarak 61 milyar 449 milyon 19 bin doları buldu.

İhracat, Eylül ayı itibarıyla son bir yılda ise yüzde 13,31 artarak 81 milyar 445 milyon 334 bin dolara ulaştı.

/ İSTANBUL

02.10.2006


 

Çiçek: ‘İrtica’ diye bir suç yok

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, ‘’irtica’’ kavramının hukuki olarak bugüne kadar kullanılmadığını belirterek, kanunlarda, ‘’irtica suçu’’ diye bir suç bulunmadığını, ‘’irtica suçundan’’ bir iddianamenin tanzim edilemeyeceğini söyledi.

Çiçek, ‘’Sizin irtica kabul ettiğinizi bir çok noktada özgürlük olarak kabul eden var’’ dedi.

Çiçek, Kanal 7 televizyonunda yayımlanan Başkent Kulisi adlı programda soruları cevapladı. Cemil Çiçek, erken seçim olmayacağını, seçimin zamanında yapılacağını bildirdi. AB sürecinin hiçbir zaman çok rahat geçmediğini belirten Çiçek, ‘’Soğanın acısını yiyen değil, doğrayan bilir’’ dedi. Çiçek, AB müzakere sürecinde çıkarılan yasaların yüzde 99’unu kendi bakanlığının çıkardığını ifade ederek, bu değişikliler içinde son derece önemli demokratik açılımlar olduğunu kaydetti. Kendisinin özgürlükçü olduğunu vurgulayan Çiçek, ‘’301. madde değişsin veya değişmesin’’ demediğini anlatarak, olaya bütünlük içinde bakılması gerektiğini ifade etti.Çiçek, ‘’Anayasa’daki değişmez maddeler, 1,2,3 ve 174. maddeler dışında her madde değişir, 301 de dahil’’ diye konuştu. Çiçek, programa katılan gazetecilerden birinin ‘’Askerden sert açıklamalar var, ama hükümet sessiz’’ şeklindeki sözleri üzerine, hükümetin, ‘’birisinin imasına, beklentisine göre açıklama yapmayacağını’’ belirterek, ‘’O konuşmaların muhatabı hükümet midir?’’ diye sordu.İrtica kavramıyla ilgili bilimsel bir tespit yaptığını kaydeden Çiçek, irtica kavramı gibi bazı kavramların siyasi kavramlar olduğunu, irticanın hukuken ifade edilen bir kavram olarak bugüne kadar kullanılmadığını söyledi.Kanunlarda, ‘’irtica suçu’’ diye bir suç bulunmadığına, ‘’irtica’’ suçundan bir iddianamenin tanzim edilemeyeceğine işaret eden Çiçek, ‘’irtica’’nın siyasî bir terminoloji olduğunu yineledi.Bazı fiilerin ‘’irtica’’ olarak algılanabileceğini, bu fiiller suç teşkil ediyorsa, bunun hukuk anlamında suç sayılacağını anlatan Çiçek, bunun uygulayıcılarının da yargı olduğunu söyledi. Çiçek, ‘’İrtica konusu siyasî bir konudur. Size göre şu çerçevede, öbürüne göre daha büyüktür. Sizin irtica kabul ettiğinizi bir çok noktada özgürlük olarak kabul eden var. Mesela kılık-kıyafet, ‘bırakalım’ diyen de var, ‘bu çağda bu kıyafet’ diyen de... Siz bunu irticai bir şey olarak kabul ediyorsanız, hükümet neden muhatabı olsun?’’ diye konuştu. Cemil Çiçek, demokrasinin diyalogtan geçtiğini, bu kanalların tıkalı olmadığını ifade ederek, Silahlı Kuvvetler ile hükümetin her konuda bir araya geldiğini kaydetti.

“DİN EĞİTİMİ YETERSİZ’’

Toplumsal, birden çok sebebi olan bir olayı ceza hukuku tedbirleriyle çözmenin mümkün olamayacağını vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti:

“Eğitim noksanlığı var her alanda. En büyük eğitimsizlik, din eğitimi alanındadır. İnsanların bu ihtiyacını karşılayabilmek noktasında, devlet olarak doğru, sağlıklı bilgiyi vatandaşa vermemiz lâzım.”

/ ANKARA

02.10.2006


 

Bereket konvoyu Lübnan’da

İsrail’in bir ay boyunca tank ve uçaklarla bombaladığı yerle bir ettiği Güney Lübnan yeniden inşa ediliyor. Ateş kesin ardından dost eller Lübnan’a uzandı. Uzanan eller arasında Bayrampaşa Belediyesinin Bereket Konvoyu’da vardı. Bereket Konvoyu savaşta en ağır saldırılara maruz kalan Kana’da konuşlandı.

Bayrampaşa’dan “Kardeşlik sınır tanımaz” diyerek yola çıkan Bereket Konvoyu Bint Jbeiyl şehrinin Tyrı kasabasına kurduğu sabit mutfak savaşta evi yıkılan veya kullanılmaz hale gelen Lübnanlılara sıcak yemek sunuyor.

Kurulan aşevinde Ramazan ayı münasebetiyle iftar ve sahurda bereket sofralarında her gün yüzlerce Lübnanlı orucunu açıyor. Sahur yemeğini yiyor. Lübnan Güney sınırına kurulan ve Lübnanlılara sıcak yemek sunan Bereket Konvoyu ayrıca her gün burada hazırlanan yemeği, minibüslerle sınır bölgelerindeki köylerde yaşayan ve savaş mağduru Lübnanlılara götürüyor. Kana çevresinde ve İsrail sınırlarında bulunan 20 kadar köye her gün düzenli olarak sıcak yemek götüren Bereket Konvoyu ekibi her gün ölümü göze alarak mağdur insanlara yemek götürüyor. Yemek verilen köylerin sayısı her geçen gün artıyor. Evleri kullanılmaz hale gelen Lübnanlıların büyük çoğunluğu harabeye dönmüş evlerinin yanına kurdukları çadırlarda kalıyor. Bayrampaşa Belediyesi tarafından kurulan aşevi iftar saatinde dolup taşıyor.

YENİ ASYA / İSTANBUL

02.10.2006


 

Vali Güzeloğlu iftar çadırında

Samsun Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, ailesi ile birlikte önceki gün İlkadım Belediyesi Başkanlığı tarafından kurulan iftar çadırında Samsun halkıyla beraber iftar yemeğine katıldı.

Yemeğe İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok ve ailesi de eşlik etti. İftar yemeğinden sonra söz alan Güzeloğlu, “Çok keyifli bir ortamda iftar yapmanın önemini yaşıyorum. Samsun’lu hemşehrilerimizle birlikte olmaktan son derece mutluyum. Özellikle İlkadım Belediyesi’ni, Başkanı’nı ve bu etkinliğe maddî mânevî destek veren tüm hayırseverleri kutluyorum”diye konuştu.

Nurullah ÖZEN / SAMSUN

02.10.2006


 

Gün Işığı, iftarda buluşturdu

Gün Işığı Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Eskişehir Yimpaş Otelde bir iftar yemeği verdi.

İftar yemeğinde konuşan dernek başkanı Seyfullah Töre henüz 2 yıllık bir dernek olmalarına rağmen yardıma muhtaç insanlara ulaşmaya çalıştıklarını belirterek, “Vatandaşlarımıza akla gelebilecek her türlü yardımı yapmaya çalışıyoruz. Buna fakir gençleri evlendirme de dahil” dedi. İftar yemeğinin konukları arasında yer alan Vali Kadir Çalışıcı da yaptığı konuşmada gün ışığının yeni bir dernek olmasına rağmen ümit verici çalışmalar yaptığını belirtti.

M. Akif YEŞİLKALE / ESKİŞEHİR

02.10.2006


 

Dinar depreminde ölenler için mevlit

Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde, 1 Ekim 1995 tarihinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden 94 kişi için mevlit okutuldu.

Ulu Cami’de okunan mevlit sırasında Dinar Belediye Başkanı Mustafa Tarlacı tarafından vatandaşlara lokum dağıtıldı. Belediye Başkanı Tarlacı, yaptığı açıklamada, ‘’1 Ekim 1995 depremini hiçbir zaman unutmayacağız. Deprem Şehitlerimiz için gereken ne ise o yapılacaktır. Diğer taraftan o günlerin acısını ve çektiklerimizi hiçbir Dinarlı unutamaz. Görevimiz onların ardından dualar okuyup mevlitler okutmaktır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum’’ dedi. Başkan Tarlacı, ayrıca, ailelerin acılarını tazelememek adına bu yıl fotoğraf sergisini açmadıklarını bildirdi. 1 Ekim 1995’te meydana gelen 6.0 şiddetindeki depremde 94 kişi hayatını kaybetmişti.

/ AFYONKARAHİSAR

02.10.2006


 

Müftüden, ‘sarımsak ve soğan’ uyarısı

Karaman Müftüsü Mehmet Özlen, teravih namazına gelecek vatandaşları iftarda soğan ve sarımsak gibi koku yapacak yiyecekleri yememeleri konusunda uyardı.

Müftü Özlen, İslamiyetin çevreye ve insana saygılı bir din olduğunu belirterek, bu nedenle tüm Müslümanların davranışlarında hassas olmaları gerektiğini söyledi. Camiye gelen vatandaşlara da bazı uyarılarda bulunan Özlen, ‘’Teravih namazına gelecek vatandaşlar sarımsak ve soğan gibi ağır kokuya neden olan yiyecekleri yemekten sakınsın. Vakit namazlarına göre daha uzun teravih namazında cemaati rahatsız etmemeye özen gösterilmelidir’’ dedi.

/ KARAMAN

02.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004