Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Mehmet Ağar’a kulak vermek

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın Diyarbakır’da söyledikleri beklendiği üzere ideolojik-siyasi polemiklere kurban edilmek isteniyor. Oysa Ağar’ın “dağdakilerin indirilmesi” ve “PKK sorununun çözümü” konusunda söyledikleri hem ülke adına hem de “siyaset kurumu” adına hayırlı bir gelişmedir.

Ülkenin sorunlarını çözmekle yükümlü olan “siyaset kurumu”nun geleneksel fobi siyasetinin esiri olmasına Ağar’ın yaptığı bu güçlü itirazın, devletçi-milliyetçi seçkinlerin çözümsüzlüğü besbelli olan ezberci yaklaşımlarına çarpacağı biliniyordu.

Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır açılımına gösterilen tepkinin aynısı Sayın Ağar’a da gösterildi. Ağar’ın söylediği kabaca şu: “Dağda silahla dolaşacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar.” Bazı çevreler bunu “PKK’yı siyasallaştırmak istiyorlar!” argümanıyla geri püskürtmeye çalıştılar hemen. Oysa bunun gerçeklikle bir ilgisi yok. Nasıl mı?

PKK zaten siyasallaşmış...

PKK zaten siyasallaşmış durumda. Hem de yıllardan beri. PKK’nın kurduğu veya kurdurttuğu parti siyaset yapmıyor mu? Bu partiye oy veren milyonlarca yurttaşımız yok mu? Bu yurttaşlarımızın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarımızın varlığını inkâr etmek mümkün mü? PKK sadece dağdakilerden ibaret bir terör örgütü değildir. Toplumsal ve siyasal boyutu olan bir örgüttür aynı zamanda. Önce “dağdakileri indirecekler, sonra PKK’yı siyasallaştıracaklar!” türünden bir eleştiri mantığının iler-tutar yanı yoktur.

Ağar “PKK dağdan inip siyasallaşsın!” demiyor ki! Zaten siyasal olarak da varlığını sürdüren PKK’nın dağdaki silahlı unsurlarından ebediyen kurtulacağımız bir siyasi formülün artık bulunması gerektiğini söylüyor. Bunun için ilan edilen ateşkesin bir fırsat olabileceğini söylüyor.

Geçmiş dönemde PKK ile mücadelede en ön saflarda bulunmuş, vatanseverliği ve milliyetçiliği konusunda hiç kimsenin kuşku duyamayacağı biri olan Ağar’ın duyarlılığına kulak vermek lazım...

Çünkü sorun sadece bir terör sorunu değildir. Dahası, sadece terörün üstesinden gelinerek halledilebilecek bir sorun da değildir. Bunu en iyi bilenlerden biridir Ağar. Dün devlet görevlisi olarak terörle en etkili bir biçimde mücadele eden Ağar, bugün bir siyasetçi olarak “kesin bir çözüm” için demokrasinin diline uygun bir çıkış yolu üzerinde düşünülmesi gerektiğini söylüyor... Ağar’ınki bir siyasi proje değil henüz, bir yeniden düşünme çağrısı sadece... Ağar doğru söylüyor... Ölen asker evladı için, “Vatan sağolsun diyemiyorum!” diyen, “Bir çocuğum dağda öldü, öbürünü çıkarmayın!” diye feryat eden anne-babaların çoğaldığı bir ülkede bir siyasetçi bu soruna duyarsız kalıyorsa şayet, ortada “siyaset kurumu” adına ciddi bir sorun var demektir.

Ağar’ın uyarıları...

Ağar’ın “etnik siyaset yapmamak” uyarısı yerindedir. Etnik milliyetçilik hepimizi bir büyük felakete sürükler çünkü. “Dağdakilerin indirilmesi” konusunda “Öcalan başta olmak üzere lider kadroyu dışta tutacak bir formül” arayışı başkalarının çarpıttığı gibi “genel bir af” önerisi değildir.

“Genel af” konusunda Türkiye toplumunun ne kadar hassas olduğunu bilen kimi politik çevrelerin bu yeni arayışı kışkırtıcı bir dille “PKK için genel af istiyorlar!” biçimine dönüştürmeleri ise en hafif deyimiyle bir gerçeğin tahrifidir. “Genel af” deyimini sorunun çözümünü gerçekten isteyenlerin gündemlerinden çıkartması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu talep peşinen yol yürünmesini engelliyor.

Dağı, gidilecek yer

olmaktan çıkartmak!..

Bu sorunu temelli çözmek istiyorsak yapılacak olan şey bellidir:

1. Lider kadroyu dışta tutacak bir formülle dağdakileri topluma yeniden kazandırmak ve silahları ebediyen toprağa gömmek.

2. Yeniden dağı bir çözüm yeri olarak görecek olanların üzerine oturacağı toplumsal-siyasal zemini ortadan kaldırmak. Yani bir yanda dağdakileri indirirken öte yanda dağa gidecek yolları kapamak.. “PKK terörü”nü ebediyen bitirirken “Kürt sorunu”nu da ortak devlet-vatan-bayrak-vatandaşlık anlayışı temelinde çözmek. Dağı, kesinkes gidilecek yer olmaktan çıkartmak...

Bu iradeyi gösterecek olanlar siyasetçilerdir. Ve bu irade artık gösterilmelidir. Bu bağlamda Abdullah Gül’ün, “Çatışmaların olmadığı bir dönemde bizim yapacaklarımız var. Bu konuda hazırladığımız sosyal reform programı var” demesi çok önemlidir. Gene Gül’ün işaretlediği gibi, “biz ateş etmiyoruz, siz de istediklerimizi yapın!” türünden dayatmalar, süreci tehlikeye sokar. Zamansız talepler kadar zamanı tüketen siyasetler de sorunun çözümüne katkı sunmaz. Ülkenin normalleşmesini beklemek gerek. Bu normalleşme sürecine herkesin katkı sunması vatanseverliğin bir gereğidir. Türkiye’yi kendisiyle barışık güçlü bir ülke haline getirmek hepimizin boynunun borcudur.

Çözümün adresi...

Bu konudaki arayışları peşinen “vatan hainliği” veya “bölücülük” biçiminde değerlendiren geleneksel yaklaşımlardan artık yakamızı kurtarmamız gerekir. Sorun kendi içimizdedir ve sorunun çözümü için de başka adresler aramamıza gerek yoktur. Ne Washington, ne de Erbil! Sorunun çözüm merkezi Ankara’dır! Ama Washington’un da Erbil’in de sunacağı katkıya “hayır!” diyen izolasyonist milliyetçi anlayışlara saplanmamız yanlış olur.

Ya bu sorunu kendimiz çözerek rahatlayacağız ya da bu sorunla yaşamaya devam ederek güç kaybedeceğiz. Ağar’ın bence işaretlediği yol, çözerek güçlenmemizi salık veren bir yoldur. Bu yüzden Ağar’a katılıyorum.(...)

Bugün, 13 Ekim 2006

Mehmet METİNER

14.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Mehmet Ağar’a kulak vermek

  Başbakanın tarihi yanılgısı

  Fransa ve 301

  Fransa’ya en iyi cevap


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004