Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Başarılı öğrencinin 3 altın özelliği

‘Nasıl?’ diye sordu öğrenci yanında yürüyen arkadaşına; ‘Sınıfta yan yana oturuyoruz. Aynı şeyleri yapıyoruz. Ama sen daha başarılısın ve arkadaşlarımız seni daha çok seviyor. Aramızda bir fark yok ama seni daha başarılı yapan nedir?’ Bu soruyu dikkatle dinleyen diğer öğrenci arkadaşının gözlerinin içine baktı: ‘Ben her gün yarım saat gelecekte nasıl bir insan olacağımı düşünürüm ve saygı duyulan, sevilen bir insan olmak için neler yapılması gerektiğini araştırırım.’ Her ikisi de birbirlerinin bakış açısını kavramaya çalıştı ve ortak bir çalışma planı hazırlamaya karar verdiler…

1. Öğrenci her zaman planlıdır

Başarılı öğrencinin, olmazsa olmazlarından biri planlama yapmaktır. Planlama deyince aklınıza hayatın her dakikasını listelemek gelmemelidir. Çünkü böyle bir planı uygulamak çok zordur. Uygulansa bile zaman içinde hiçbir şeyden zevk almayan ve monoton bir hayat biçimi oluşur. Planlı öğrenci sorumluluklarının farkındadır ve her şeyi yapılması gereken zamanda yapar. Bu sebeple ne günlük hayatında ne de okulda başarılı olmak için üstün çaba harcamasına gerek kalmaz. Dersi derste öğrenir ve diğer aktiviteler için teneffüsleri kullanır. Çalışma ve eğlence saatlerini birbirinden ayırır. Böylece ders çalışmak için eğlence zamanından fedakârlık etmesi gerekmez.

2. Empati yönü güçlüdür

Genç, sadece kendi düşüncelerini, istek ve beklentilerini arkadaşlarına ve öğretmene kabul ettirmeye çalışmaz. Çünkü bunun arkadaşlarını rahatsız edeceğini ve iletişim bozukluğu oluşturabileceğini bilir. Olayları her açıdan kavramaya çalışır. Arkadaşının ne hissettiğini, öğretmenin ödevi verirken neyi amaçladığını düşünür. Düşünmeden konuşmaz. Objektif ve dürüst olmaya özen gösterir. Sevecendir ve mutluluğun bulaşıcı olduğunu bilir. Arkadaşlarına yardımcı olmak için uğraşır ve arkadaşlarının başarısızlıklarını onların yüzüne vurmaz. Yapıcı olmaya çalışır. Bu da öğrencinin arkadaşları arasında hem sevilmesini hem de saygı duyulmasını sağlar.

3. Öğrenci meraklıdır

Okulda öğrendiği bilgilerle yetinmeyen öğrenci, aklına takılan konuları araştırmaktan mutluluk duyar. İlgi duyduğu alanlarla ilgili kitapları okur, araştırır ve bağıntı kurmaya çabalar. Tüm bu davranışlar zamanla rutinleşir ve çalışma programı içine girer. Öğrenmeyi sağlayan etmelerin başında merak duygusu gelir. Merak ettiği konuları araştırırken bilmediği pek çok yeteneğini ve özelliğini keşfeden gençlerin sayısı da hiç de az değildir.

Mustafa OĞUZ

07.11.2006


Sınav kaygısı sadece gençlerde mi?

Sınava hazırlık sürecinde kaygıyı sadece gençler yaşamamaktadır. Bu süreçte anne babalar da gençler kadar bu kaygıyı yaşayabilmektedirler. Bu tabiî bir duygudur. Çünkü gelecekte başarılı bir hayatta ulaşabilmenin sınavda başarılı olmakla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Genelde kaygı; hayatta var olma, var olmayı sürdürme ile ilgili bir duygudur. Aşırı derecede olmadığı sürece, sorun yerine performansı yükselten bir duygudur. Ancak kaygının normalin üzerinde oluşmasına sebep olan faktörler de bulunmaktadır.

Genelde kaygının ve özelde de sınav kaygısının yüksek düzeyde oluşmasına sebep olan çeşitli düşünce biçimleri vardır. Kaygı herhangi bir stresli durumda yaşanan tabiî bir duygudur ve hayatın tabiî bir parçasıdır. Her öğrenci sınava bağlı olarak kaygının etkilerini değişik şekillerde yaşar ve hisseder. Aslında bir miktar kaygı yaşamanın, en iyi performansı göstermede olumlu etkileri vardır Yaşanan kaygı sırasında salgılanan adrenalin miktarının, uyarıcı etkisi ve dikkati odaklamada önemli rolü vardır. Ancak aşırı kaygı durumunda salgılanan “yoğun” adrenalin bilgi transferini engeller ve bir takım fiziksel belirtilerin ortaya çıkmasına ve paniğe sebep olur. Yaşanan kaygı düzeyi, sınava hazırlığı ve sınavda gösterilen performansı etkiler ancak bu etki performansa olumsuz yönde yansıdığında “sınav kaygısı” bir sorun olarak karşımıza çıkar.

Gençlerin ÖSS’ye hazırlandığı bu dönemde gençleri ve ailelerini kaygılandıran birçok faktör vardır. Belki de bu faktörlerden en önemlisi gencin ve ailenin yaşadığı “gelecek kaygısı”dır. Gelecek kaygısının en önemli sebebi ailenin ve gencin yaşadığı belirsizlik duygusudur. Gencin kafası “Acaba istediğim bölümü kazanabilecek miyim? Gelecekte nasıl bir yaşantım olacak?” vb. sorularla doludur. Genç bir yandan bu sorulara cevap ararken bir yandan da sınava hazırlık süreci ile ilgili konuları yetiştirip yetiştiremeyeceği, eksiklerini nasıl tamamlayacağı, deneme sınavlarında gösterdiği performansın sınava nasıl yansıyacağı ile ilgili birtakım endişeler de taşımaktadır.

Benzer endişeleri aileleri de yaşamaktadır. İşte bu dönemde ailenin sergileyeceği, sınava yönelik tutum ve davranışlar, ailenin sınavla ilgili tanımları, beklenti düzeyi... Gencin kaygı düzeyini olumlu ya da olumsuz etkileyecektir. Kimi zaman ailelerin çocuklarını teşvik etmek, motive etmek, hırslandırmak amacıyla kullandığı yöntemler sınav kaygısının kaynağını oluşturabilir. Meselâ: Kuzenin Boğaziçi’ne girdi. Sen hiç çalışmıyorsun. Bakalım ne yapacaksın? Biz senin için her türlü özveriyi gösteriyoruz. Aman bizi mahcup etme. Sen çok çalışıyorsun. Biz sana güveniyoruz. Kesinlikle kazanırsın. Yukarıda belirtilen tarzda ifadeler kaygıya sebep olur. Bu tür ifadeler genci teşvik etmez, tersine kaygıdan kıpırdayamaz hale getirir. Genç ailenin ve çevrenin beklenti düzeyinin yüksek olduğunu gördükçe, “Ailem benim için her şeyi yapıyor. Ben de bunun karşılığını vermeliyim Sınavı kazanamazsam herkes benim başarısız biri olduğumu düşünecek” vb. düşüncelerle sınavı bir kişilik değerlendirmesi olarak görebilir. Sınava olduğundan fazla anlam yüklemek genci kaygılandıracak ve sınavdaki performansını olumsuz etkileyecektir.

Unutmayın ki çocuğunuzun kaygısı, sınava hazırlık sürecini nasıl geçirdiğiyle yakından ilgilidir. Bu süreçte genç kendini ne oranda sınava hazır hissederse kaygısı o oranda azalacaktır. Bunun için bir plan ve programa ihtiyaç duyacaktır. Bu planlamada çocuğunuza nasıl yardımcı olabileceğinizi kendisine sorarak anlayabilirsiniz. Bu ona destek olduğunuzun göstergesidir. Bir diğer önemli etken de, sizin ve çocuğunuzun sınava ilişkin ürettiğiniz olumsuz düşünceler, tahminler ve iç konuşmalardır. Sınavda önce sınavın sonucuna ilişkin olumsuz tahminler, sınavın başarılı geçmeyeceğine ilişkin birtakım yorumlar sizin ve çocuğunuzun kaygı düzeyini yükseltmekten başka bir işe yaramaz. Unutmayın olumsuz düşünceler, olumsuz beklentilere ve düşük performansa sebep olur.

Genç sınava hazırlık sürecinde (deneme sınavları vs.) beklediği sonucu alamayabilir. Zaman zaman kendine olan güvenini yitirebilir. Yaşadığı güvensizlik “Sınavı kazanamayacağım, başarısız olacağım, bu sınav da kötü geçecek” gibi iç konuşmalara sebep olabilir. Aile bu dönemde genci, iyi olduğu konularda cesaretlendirip olumlu özelliklerini vurgulamalıdır. Bu gencin güven duygusunu pekiştirecek ve “yapabileceğine” ve “başarabileceğine” ilişkin inanç oluşturmasında etkili olacaktır. Unutmayın: Siz çocuğunuza güvenirseniz, çocuğunuz da kendisine güvenir.

Kamil KAYMAK

07.11.2006


Eğitimden ne istiyorsunuz?

Eğitim neden mi önemlidir; gelecek kuşaklarımızı onunla şekillendiriyoruz da ondan. Çocukların karakter yapıları 6 yaşına kadar şekillenmekle birlikte, zihinsel faaliyetleri 6 yaşında en aktif döneme girmektedir. Altıncı yaş, okul yaşıdır ve 18 yaşına kadar devam etmektedir. Bu yaştan sonra çocuklar artık kemikleşme dönemine girerler.

İdeolojik devletlerde “eğitim” en önemli kurumların başında gelmektedir. İdeolojinin aşılanacağı en iyi mekânlar da okullardır. 18. yüzyılda Amerikalılar Kızılderilileri, 20 yüzyılda Sovyetler Birliği ve Çin yüzlerce ırkı, dini, dili eğitim yoluyla ortadan kaldırmak ya da yozlaştırmak istemişlerdir. Bu çabalarında hedeflerine büyük oranda ulaşmışlardır. Sovyet sonrası Avrasya ülkelerine baktığımızda, bunlar açıkça görülebilir.

Türkiye’de de eğitim, dönemlerine göre, az ya da çok, resmî ideolojinin emrinde olmuştur. 1925 ile 1946 yılları arasında tek parti hegemonyası halka, millî ve manevî değerler; vatan, millet, inanç vb. vermek yerine, Halk partisinin resmî ideolojisini aşılamaya çalışmıştır. Her askerî ihtilâl ya da muhtıra, bu ideolojiden uzaklaşmanın bedeli olmuştur.

İnsan nesli 21. yüzyıla, dünya yüzünü ideolojilerden temizlemiş bir şekilde girerken, bizim resmî ideolojimiz bunun dışında kalmayı az çok becermiştir. Ülkemizin demokratikleşmemesi ve demokratik cumhuriyet olamamasında en önemli rol de buradadır. Fakir Anadolu insanının okuyup, değişik mevkilerde yönetime gelmesinden tutun da üç-beş kuruş sermaye ile ciddî işler yaparak holdinglere ulaşmasına değin, tüm bunlar, hâkim ideolojileri kendine kalkan yapan bir kısım mahfillerde ciddî rahatsızlık doğurmaması mümkün mü?

Bu çevreler her türlü demokratik eğitimden rahatsızdır. Anadolu’daki gariban aile çocuklarının devlet kaynaklarıyla özel okullarda okutulmasına da ciddî anlamda karşıdır. Bunlar AB’ye ve AB eğitim programlarına, AB ile ilgili her türlü değişikliğe de karşıdır. Üstelik karşı olduklarını açıkça söyleyemeyecek, ama engellemek için her türlü karıştırıcılığı yapacak kadar da direnç göstereceklerdir. Bir yandan, AB eğitim programlarının sunduğu parasal imkânları almak için imzayı atacak, sonra, ülkemizde eğitim alanında yapılması gereken değişikliklere gelince ayak sürüyecek, böyle şey olur mu?

Eğitim gerçekten önemlidir. Her ne kadar insan, hayatının ancak % 9’unu eğitim kurumlarında, yani okullarda geçirmekte, % 91’ni ise okul dışında geçirmekte ise de, bu % 9 oranı insanın en önemli çağını içine alması bakımından önemlidir.

Eğitimi böylesine ideolojiye kurban eden kesimler kadar, eğitimi kendi çıkarlarına, siyasî amaçlarına ve dünya görüşüne âlet etmek isteyenler de suçludur. “Eğitimi serbest bırakırsak ya davulcuya, ya zurnacıya...” mantığıyla hareket eden her kesim, eğitime yapılacak en fena kötülüğü yapıyor. Oysa eğitimi özgür bıraksak ve sadece “insan” odaklı olmasını sağlasak inanın eğitimde dünyada lider bile olabiliriz. İnsan merkezli, insanın her türlü duygusunu açığa çıkaran, ona değer veren ve düşüncesini önemseyen bir modelle yola çıksak, çok da hızlı gideriz.

Gelin eğitimi rahat bırakın. Eğitimi rahatlatmayı amaç edinenleri de rahat bırakın. Biliyorum bu zor, çünkü biz böyle yetişmedik. Biz bir kurbanız ve kurban olmayı da, kurban etmeyi de seviyoruz. Böyle sevgi olur mu?

B. Sait ÇİFTÇİ

07.11.2006


Çalışma alanını öğrenciye göre düzenleyin!

Ders çalışılan yerin özellikleri çocuğun derse olan ilgisini etkiler. Evde sırf öğrenci ders çalışsın diye ayrılmış bir bölümün olması gerekir. Öğrenci her seferinde ders çalışmak için rahatça oturabileceği, defterlerini koyabileceği bir yer alıyorsa, bir süre sonra bundan sıkılır. Çünkü ders sözcüğünü duyduğu anda içinde sıkıntı hissetmeye başlar.

Ders mutlaka masada çalışılmalıdır. Yerde iki büklüm ya da sehpa üzerinde ders yapan çocuğun bacakları uyuşur, karnı ağrır. Öğrencinin rahat oturabileceği bir sandalye de çalışmayı etkiler. Sandalyenin çok yüksek ya da çok alçak olması, öğrencinin derse değil, sandalye üzerinde denge kurmaya çabalamasına sebep olur. Taş gibi sandalyede kıvranan çocuk, yumuşacık koltuğa oturduğunda da uykusu gelir. En iyisi orta serlikte bir sandalye tercih etmektir.

Öğrencinin ders çalışması için seçtiğiniz bölümün ışık alan bir yerde olmasına ve havalandırılabilir olmasına özen gösterin. Çalışma alanı yatağının hemen yanında olursa ders çalışmayı bırakıp uyumayı tercih etmesi muhtemeldir. Bunu önlemek için yatağı arkasında kalacak şekilde bir düzenleme yapabilirsiniz. Çalışma alanının belirlenmesinde çocuğunuzun isteklerini dikkate almayı unutmayın.

07.11.2006


On milyon dolarlık ders

Dünya bilgisayar devlerinden IBM kurucusu Tom Watson’un müdürlerinden birisi, bir gün büyük bir hata yapar ve bu hata IBM şirketine 10 milyon dolara mal olur. Müdür Tom Watson’un kendisini çağırıp istifasını vereceğini düşünerek istifa mektubunu hazırlar ve Tom Watson’un yanına gider. İstifasını patronuna sunar. Tom Watson müdürüne tebessümle bakar ve gayet sakin şöyle der: ‘Sen şaka mı yapıyorsun? Bu 10 milyonu senin eğitimin için harcadık, o kadar!..’

07.11.2006


Yeter ki iste!

Yüzünü güneşe dön, sıkıntıların dünde kalsın,

Yaşadığın anın anlamı farklılaşsın aniden.

Bu yıl uzun sürmeyecek sonbahar anlıyorum,

Sokaklar, yere düşmüş umutlarla dolu sapsarı.

Ama sen sakın onlara bakma, gazeller düşmesin,

Sen tomurcuklara bak bahara kadar, onlara sarıl.

Şu hayatta biri var mı, kâğıttan gemisi batmamış,

Hangi çocuğun balonu uçup gitmemiş ki uzaklara.

Bugün yaz kadar sıcak olabilir hava istersen,

Kuşlar, böcekler, insanlar yeşertebilir bahçeni.

Sen yeter ki ne kadar mutlu olmak istediğini söyle,

Bu yıl bedava sevgi, bedava umut, gülücük ise indirimde.

Mustafa OĞUZ

07.11.2006


Bir başarı yelken açtı şimdi...

Bir hayata başladığımızda her birimize bir blok mermer verilir. Onu ya el değmemiş durumda arkamızda sürükleriz, ya parçalar, çakıl taşı gibi dökeriz ya da görkemli bir heykel yaparız (Rıchard Bach). Bir sual soran beş dakika müddetle bilgisiz görünür, sual sormayan ise ilelebet bilgisiz kalır (Johngay). Gerçek bir mutluluk için gerekli şartı birçok insan yanlış bilir. Bu sır kendini hoş tutmak değil, değerli bir amaca bağlamaktır (Helen Keller). Başarısızlıklarınızı ve hatalarınızı gizlemeyin. Onları herkesin fark edebileceği bir yere koyun. Kimde yaptığından pişman olmuş bir günahkârı azarlayacak kalp var ki? (Milton J. Roedel). İşini erteleyen insan, işinin hiçbir zaman yapılmaması riskine giren insandır (Baudelaire). Deneyip de başaramayanları değil, yalnızca denemeye bile kalkışmayanları yargıla (Anonim). Bu dünyada ayakta kalabilenler yataktan kalktığı andan itibaren istedikleri şartları arayan ve bulamadıkları takdirde onları oluşturanlardır (George Bernard Shaw).

07.11.2006


Fazla mesai

Mehmet Bey memurdu. Bir gün masasının üzerinde uyuyakaldı. Çıkış saati gelmiş, bütün arkadaşları daireyi terk etmişlerdi. Neden sonra bir temizlikçi kadın onu görüp uyandırdı: ‘Mehmet Bey kalkın! Saat yedi buçuk.’ Mehmet Bey pişmanlık içinde şu sözlerle tepki gösterdi: ‘Neee! Demek bir buçuk saat fazla çalıştım.’

07.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004